umarsızdı yüzündeki ifade
aşağı kaymış dudakları
kızarmış gözlerinde nokta nokta yaş
rengarenk vitrini izliyordu
aklı ne şatavatlı elbisede
beyaz sivri burunlu ayakkabıdaydı ne de
mankenin uzun plastik saçlarından
görmüyordu bir başkasını
kısacık saçlarına götürdü ellerini
ufacık parmaklarını sürüdü üzerinde
neden saçlarına kıydırmıştı ki
kaşlarını çatarak baktı annesinin yüzüne
minik altın küpelerini daha sevmeliydi artık
okuldaki erkek çocuklarından ufak bir farkı vardı bildiğince
olmalıydı da
oysa masallarda uzundu saçları prenseslerin
Rapunzel' inkini de kesmişti kötü bir cadı
böylece daha bir rahatladı
masal kitaplarını düşündü
herbirinin defalarca resimlerine baktığı
o altın sarı kraliyet arabalarını
şehir çok çok kocamandı
hızlıydı otomobiller
gri , alacalı atları yoktu
ve çok güçlüydü her halde büyükler
gökdelenlerin sırrını aklı almıyordu
şehir masallardakine benzemiyordu
odasında sallanan pembe atını
bebek evini, renkli logolarını
aklına getirdi ve gülümsedi
onun dünyası odasındaydı
avuçlarına aldığı dünyası
ne mankenin uzun sarı saçları
kandıramazdı ne de sahildeki parkın salıncakları