Salon Beş

yazı resim

Doroty ayakkabılarının topuklarını birbirine vurdu üç kere
ev gibisi yoktur dedi ve de..
ne tasvire ihtiyacı vardı gördüğünün
ne de sessizdi
kelimesiz kalmış sayfaları günlüğümün
isyankar bir zencinin şarkısıydı belli ki çalan
sürekli halinden yakınan
kimyasal bir döngüde reaksiyona giren ise bendim
ve ardından kimyası bozulan
logaritmik hesaplardan sıkılıp
dünyayı cepine sığdıran
eski yazılmış, çizilmişleri
yerinden çıkartıp dergileri posterleri
gazoz kapağı arayan çocuktan farksız
hazine bulmaya hevesli
düşüncelerimi düşlere satıyordum
düşlere umutlar vaad ediyordum
melankolik bir rock parçasıydı hayat
ne başını sallayabilirdin
ne de çakmağını yakıp havada sürüyebilirdin
bu parçada dans edemezsin
ama ben ettim
hayatla da
rüzgarla da
boşlukla da
saat geç oldu
hep geçtir
pişman olduğun zamanlar
tüm şiirler geç saatlerde yazılmalı
durgun, acı anları anlatanlar
zaman çünkü hep bize geçtir
gündüzler eş dost içindir
kendine vardığın gecelerde
sürdüğün ruhunun emaresidir
ne çok aşık olmuşuz değil mi
komik
ya aşk çok basit
ya da doyumsuzca basitleştik
uykum geldi
geldi uykum ama
anlatılmalı birşeyler
sen safsatama kulak asma yeter
eve döndüm
düşümü gömdüm
enterasan şarkıları hala dinliyorum
değişmedim acıkçası
değişmedi sılaya saldığım keder

sinema biletlerini saklamıyorum
garip dergiler biriktirmiyorum
ama hepsini yeniden yapmak isterdim
Nat King Cole dinleyip
mor yastığımla dans edebilmeyi
ve de bir filmden çalınmış bir karakteri delice sevebilmeyi
gerçek olmak iste-mi-yo-rum
hayal olmalıyım güne nispet üsküdar vapurunda
oysa bundan bilmem kaç yıl önce
olmalıydım bir dua
kimse dilemedi
ve amin de denmedi
gerek yok artık
bakındığım çehreler artık ifadesizler
kalmadı izlenmedik filmler
son sakladığım bilet salon beş
aşka veda
ne muhteşem olurdu söyleyemediğin elveda
onu bunu boşver de
filmlerden birinde
aşık olmuşum birine
imzasını almışım
üstüne yazmış
Sevgilerimle...

Başa Dön