Kumsaldayım yine, dalgaların kumsalı öptüğü yerde; senin gittiğin ve benim dönmeni beklediğim yerde.
Bir gizdin, bir derince iz. Sen benim çok özelim, çok güzelim, güç aldığım gizli elimdin; unutulmazım, vazgeçilmezimdin.
Geceleri dünyayı aydınlatan ay' ın, ulaşılmaz sandığım yıldızların bir taş ve kum yığını olduğunu; güzel gösteren aynanın arkasının katranlı kağıtla kaplı olduğunu; sadece tel örgüye takılanların pantolonunun yırtıldığını, atlayabilene birşey olmadığını biliyorum artık.
Gökkuşağının renklerini görebilmek için yağmurlarda ıslanmak; kar' ın saf beyazlığını görmek için ayaz gecelere katlanmak zorundasınız.
Üstelik, kumsalda akköpüklü dalgalara yalnızlığımı yazmak; martı kanatlarına adını yazmak, sonra uçuşlarını seyretmek uzun uzun, içimde derin bir hüzün...
Tarifsiz acılar, derin kederler içindeyim bugün, denize bakıp gözyaşlarımı tutamamak, martı çığlıklarıyla birlikte ağlamak da faydasız.
Hadi gel, gözlerin bir sevgiseli, saçların bir ışıkseli, gel otur yanıma, şöyle uzansan. Kırçiçeklerinden taç yapıp başına taksam; saatlerce sen bana, ben sana baksam; zaman dursa, hayat dursa, sen dursan, beni de alsan yanına; uzaklaşsak buralardan, bilmiyorum geldik nesine; öyle bir dünya ki bu, pis ve rezil öylesine...Al götür beni de lacivert denizinin derinliğine, seninle bir geceyarısı serinliğine, sevilerin özgür olduğu yere, yakamozların parıldadığı, sevdalıların şakıdığı, denizlerin kirletilmediği, insanların ihanet etmediği, dostlukların olduğu yere götür beni. Hadi gel, tut ellerimden beni götürüver, lacivert denizinin derinliğine batırıver, bütün çektiklerim üstümden aksın, acım dinsin.
Bir gitar mırıltısı inledi uzaklarda, dalgalar yine kumsalı öpüyordu usulca, ben kumsaldaydım martılarımla, senin gittiğin ve benim dönmeni beklediğim yerde...
Bilmiyorum şimdi kiminlesin, nerde? Eğer düşmeseydim ayrılıklarla derde; seninle çok mutlu olurdum; olur olmaz her yerde...
Ne olur gitme! Kal...Bitmesin bu masal...
ERDEN ERKİN ...