ölümcül şiirini kusuyorsa şair
keşfe çıktığında dinamitlenmiş koyaklarını
kim bilir kaç sıkımlık can telaşında kuruyan havzaların
belli ki verilmiştir mola deli tutkuya
dinleniyordur veya
düşüyordur kalem
kabuk tutmuştur yara
dipsiz hıçkırıkları andırır
serseri bir rüzgarda bileniyordur hançer
ve yazılmamıştır henüz
toplu katliamdan hükümlü son dizeler
geç kalır lakin ayak direyen şairin Azrail’i
tuzak bir izleği sürer içindeki kızıl nehir
lanetlenmiş çığlığa dönüşürken son dua
zincirli bir kekemelikten icazetlidir şiir
jiletlenir yeniden derin susku
ahrazlığa çekilir mülteci bıçağı dilin
idamlığın son arzusu kadar
derin ağlar bıçak
abdestsiz definlerin yasını tutmaktır artık konuşmak
ya öl şimdi şair!
sus ebediyen
sessizce şakıyarak doğumu bekle veya
ölü bir cenin doğurmaktan iyidir susmak!...
.................
(24 Şubat 2005) - “Şiirle Monogamik Sevişmeler” Dosyasından