Özgeçmiş
Seval Deniz Karahaliloğlu
Özgeçmiş hazırlamaktan hep nefret etmişimdir.
(Bir de dilekçe yazmaktan ama bunun konumuzla pek bir ilgisi yok.)
Özgeçmiş, popüler adıyla C.V. (sivi diye okunur) yazmak zordur.
Üstelik sıkıcı.
Sanki tüm hayatı, yaşanmışlığı, sizi siz yapan duyarlılığı,
İki cümleyle beş kelimenin içine sığdırabilirmişsiniz gibi.
Adı, soyadı, doğum tarihi, çalıştığı işler…
Tıpkı mahkeme tutanakları gibi.
Sanki işvereni yargıç yerine koyuyor, sizi de sanık.
Boynunuz bükük, Tanrısal varlığın (her nedense, o sırada gözünüze öyle görünüyor),
İki dudağı arasından çıkacak kelimeleri, sanki bütün hayatınız söylenecek o sözlere bağlıymışçasına, umutla bekliyorsunuz
Adam zaten yığılı işlerden bıkmış usanmış.
Bir de saatler süren ve insanı canından bezdiren ‘o meşhur toplantıların’ birinden yeni çıktıysa,
Yandınız.
Tüm bu stresin içinde, o da insan.
Tam afakanlar basmışken, isterseniz Olympos’dan inen,
Afrodit olun.
Adamın gözüne cehennem zebanisi gibi görüneceğiniz aşikar.
Özgeçmişinizi ne kadar mükemmel hazırlarsanız hazırlayın,
Satır aralarına bakmayacaktır.
Referanslarınız ne kadar harika olursa olsun,
Kibarca dinleyecek, belki gülümseyecek ve nazik bir dille,
Büyük bir ihtimal reddedecektir.
Size ne mi lazım?
Tabii ki şans!
Nereden mi bulacaksınız?
İnanın ben de bilmiyorum.
Aramaya devam edin.
Allah’tan ümit kesilmez.
Bu arada, yukarıdakiyle de aranızı iyi tutmaya bakın.
Benden söylemesi.