Seval Deniz Karahaliloğlu

Ermişler Ya da Günahkarlar, İyilik Ya da Kötülüğün Dayanılmaz Lezzeti…

Styler, akıl hastası bir katilin iç dünyasını anlamaya çalışırken kendisinin karanlıkta kalmış yönleriyle yüzleşmek zorunda kalır. Aynı şekilde izleyici de oturduğu koltuklarda bu yüzleşmeden payına düşeni alacaktır. Akıl hastası bir katilin iç dünyasını araştırmak isterken kendi iç dünyasının karanlık taraflarında kaybolur. Gerçekten bir yazar olarak neden böyle romanlar

"Tiyatronun Sesi Radyosu" Canlı Yayında Sevgili Dinleyiciler…

Boynunda sarılı pembe peluşu, canlı ses tonu, güleç yüzü, samimi tavrıyla Ebru karşımda duruyor. Aslında oturduğum sandalyenin koluna tünemiş vaziyette. Bir yandan da gülüyor. Mikrofona eğilmiş gülerek bana bakıyor. “Nereye gitsem hep ona rastlıyorum. Bütün oyunlarda o var. Tiyatroyla ilgili her yerde karşımıza çıkıyor…” Benden bahsediyor.

İçimden Çıkan Küheylan...

Onlar, o altı kocaman açılmış, soran altı çift gözün ona dik dik baktığını ve bunun Alan’ı nasıl mahvettiğini, nasıl kahrettiğini, nasıl utandırdığını ve bu utancın ne kadar dayanılmaz olduğunu nasıl anlayacaklar? Alan mecburdu. Alan çaresizdi. Kendi gözlerini oymak gibi bir şeydi. Ama onlar gördü. Onlar Jill’le ne yaptıklarını

Para Ağaçta Yetişmiyor Pinokyo!

“Paranı bin katına çıkarmak istemez misin Pinokyo?” Tilki tüm kurnazlığıyla, baldan tatlı bir ses tonuyla sorar. Amaç Pinokyo’yu ikna etmek. Elindeki 5 altını almak. Kurnaz Tilki ve sahtekar Kedi. Sevimli görünmeye çalışan hain bir kedi ve uzun ince kötücül bir tilki. Tencere kapak misali tam da birbirlerini bulmuşlar.

Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baş Yapıt : Fırtına

Gündelik hayatın koşuşturmasında gerçeklere gözlerimiz kapalı yaşıyoruz. Sürekli birileri iplerimizi çekerek bizi istediği gibi oynatıyor. Çoğu zaman gerçeklere karşı gözümüz bantlı, ağzımız, dilimiz, elimiz, kolumuz bağlı kalmıyor muyuz? Hapsolduğumuz kendi adacıklarımızda, gözlerimizde bantlarla, gerçeklerden uzakta bir hayal dünyasında yaşarken ve birileri sürekli iplerimizi çekerken bir körden ne farkımız

Dario Fo"dan "Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü"

Tanrıya şükür. Ülkemiz sınıfsal bir ülkedir. Toplum içindeki ajanlar (oyunda rol alan kursiyer öğrenciler) devrim isterlerse reform yaparız. Bol bol reform yaparız ya da reform sözü verir, ortalığı gaza boğarız. Millet özgür bir ülkede yaşadığını zanneder. Skandallarla beslenen bir iktidar sonsuza kadar devam eder. Az gelişmiş kapitalist bir

İçimizdeki "Boş Şehir"ler...

Anneler babalar ve kahırdan ölmeler faslını geçtikten sonra sıra geliyor "beni ne kadar kırdın biliyor musun?" durumuna. Aslında ben bu iki kardeşi ironik biçimde çok şanslı görüyorum. Çünkü dünyanın bir çok yerinde kardeşler hayatları boyunca bu kırgınlıklarını dile getiremiyorlar bile. Bu kırgınlıklar ve içe atmalarla gidiyorlar mezara. Ölüme

Commedia Dell"arte İşliği : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar

“Bulutlarda yürüyormuşçasına, uçarcasına, mutlu yürüyün. Vücudunuz hafiflesin. Öylesine mutlusunuz ki, yüzünüzde gülümseme, ayaklarınız kanatlanmış gidiyor. Güzel…Şimdi Zanni olun. Mutlu bir Zanni gibi yürüyün” Geniş sahnede yüzlerinde kocaman gülüşlerle, uçarcasına yürüyen bir grup genç insan. Kollar havada, hoplaya zıplaya koşturuyorlar. Bir sanat merkezine dönüştürülmüş olan tarihi İzmir Havagazı Fabrikasındayız.

Avustralya"dan Çanakkale"ye Bir Anzak Öyküsü ve Korkut Uluğ"un Resimleri

Korkut Uluğ tarafından hazırlanan Çanakkale Belgeselinin gösterileceği etkinlikte, Korkut Uluğ’un tablolarından ilham alan Robyn’in şiirlerinden oluşan “İçli Dışlı Bir Savaş” kitabından şiirler okunacak. Şiirleri dilimize kazandıran Pamukkale Üniversitesi İngiliz Edebiyatı hocalarından Mehmet Ali Çelikel şiirlerin Türkçelerini seslendirecek. Akademisyenlerin, şairlerin ve ressamların yüreklerini ortaya koyduğu bu sıra dışı etkinlik

"İşi Kapmak" İçin Ne Kadar "İleri" Gidebilirsiniz? Metot Oyunu Sınırları Zorluyor!

İspanya’da, çok uluslu bir plazanın toplantı salonunda olduğunuzu farz edin. İşi kapmaya çalışan dört aday var. Diğer üçünü eleyip o çok istediğiniz işi almanız lazım. Ama bu sıradan bir iş görüşmesi değil. Olay bir iş görüşmesinden çıkıp bir “yarışmaya” dönüşüyor. İki seçeneğiniz var. “Ben, bu zırvalığa tahammül etmek

Genco Erkal'dan "Yaşamaya Dair "" …

Bütün o boğucu acıya rağmen, “yaşamak lazım”. Çünkü Nazım öyle diyor. Yoksa Genco Erkal mı? Yarın öleceğini bilsen bile bir ağaç dikecek kadar “ciddiye alacaksın” yaşamı. Öyle torunlarına filan kalır diye değil. Yaşamı “ciddiye” aldığın için. Çünkü yaşamak çok “ciddi” bir iş. Bu hayattaki en önemli meselen. Her

That Face : Aynada Gördüğün "O Yüz" Kim?

Oyunun adı “O YÜZ”. Oyun bir ayna. Kirli hayatlarımıza tutulan insafsız bir ayna. Bu aynadan kaçış yok. Orada, çokça şiddet, bolca küfür, akıl hastalıkları, kaybedilen hayatlar, ensest ilişkiler, bağımlılığa dönüşen tutku yüklü sevgiler, sevgi yoksunluğunun içini seksle, uyuşturucuyla, alkolle doldurmaya çalışmalar var. Bu hayatın ta kendisi. Bin bir

Franca Rame ve Dario Fo"dan "Kadın Oyunları" ve Zeynep Nutku

“Uyanış”, fabrikada çalışan işçi bir kadının sabahın erken bir saatinde kalkması ve uyku sersemi bebeğini kreşe götürmek için hazırlanmasıyla başlar. Ama evden bir türlü çıkamaz. Çünkü evin anahtarını bulamaz. O evin anahtarını nereye koyduğunu hatırlamaya çalışırken anlattığı kısa anlık öykülerle bize hayatı hakkında ipuçları verir. Nasıl deli gibi

Altını Oydukları İrfan Şahinbaş Sahnesinden Büyüklere "At" Masalları

Korku filmi gibi ama maalesef bu gerçek hayat. Bu bir gecekondu yıkımı değil. Kaçak inşaat yıkımı hiç değil. Neden? Tiyatroya kastınız mı var? Tiyatroyu mu sevmiyorsunuz? Derdiniz ne? Tiyatroya karşı, sanata karşı yürütülen bu sistematik yıkım ve şiddet kampanyası akla Gyula Hay’ın “At” oyununu getiriyor. İronik bir şekilde

"Ben, Feuerbach" ve Tiyatro 4

“Mevsimler değişiyor, asırlar dönüşüyor ve durmadan öğütüyor zaman. Ben sonra oyuncu oldum ve buna hayatımı feda ettim. Ben, Feuerbach.” Bu onun hayatının kısa bir özeti. Tiyatro onun için yaşamak demek. Çünkü tiyatrodan başka elinde hiçbir şeyi yok. Hiçbir şey.

Şişman Kadın Ölse de Gitsek….

İzmir Sanat büyük salondayız. Prof Dr. Özdemir Nutku ve Prof. Dr Murat Tuncay’ın Opus Yayınlarından çıkan iki kitabının tanıtımı için hazırlanan özel gecede sanatçılar, akademisyenler, tiyatroyu ve operayı sevenler bir araya gelmişler. Özdemir Hoca ve Murat Hocayı uzun yıllardır tanıyanlar sırayla sahneye çıkıyor ve kitaplar hakkında izlenimlerini paylaşıyorlar.

Artık Her Yer "Selamün Kavlen Karakolu"

“Niye sen bu zamanda 5 tane çocuk yapıyon?” Cevap hazır “Vatanım, milletim için”. Kahkahalar arasında itirazlar yükselir. “Hadi yaaa, o çocukları yaparken vatanı mı düşündün?” Beş çocuk sahibi vatandaş gevrek gevrek güler kasaba ağzıyla “Allah eksikliğini göstermesin ben de rüşvetimi alıyorum” der. Kahkahalar arasında bir başkası destekler “Alıyor

Başa Dön