Yedi vazgeçiş
Yedi yenik geçmiş.
Zaten her geçmiş yenik değil mi zamana?
Kül rengi ve mahçup, karm/aşık öyküler
Giderek ve daha çok birikti heybemde.
Kentler, medeniyetler,
Vaha ve kavimler
Geçtip gitti keşif zamanlarından.
Büyürken kısaldı geceler,
Uykusuz gözler ve telaş bıraktı geride.
Sırn/aşık bir çocuk gülümsemesi
Kaygısız rehavetler biriktirirken
Unuttun; aslında iki yüzlüydü hayat.
Kapılmadan dünya işlerine,
Henüz büyümemişken
Kendinde sakla beni
İnsan en çok unutulmaktan korkar.
Bana sorsan dün derim
Oysa z/ahirmiş zaman.
Zulüm her atlas tarihine yazılı
Ancak büyüdükçe okunan.
Vebali artarak boynumuzda
Kendi sınavından evvel,
Vazgeçtikten sonra, hazırdır
Açılır yorgun parşomenler.
(B)aşka bir tarif gerek, yeniden
Yılgın kelimeleri silkelemiş
Ezberleri unutmuş
Kırağıları erimiş, baharı karşılayan
İlk çocukluk anısı gibi.
Damaktaki ilk ana sütü, yahut
Yıldızları ilk kez görmek gibi.
Seni her andığımda
Aklımda bir söz olması gerek.
Ah iki gözüm ölüm değil dert inan,
Olsa olsa bir sarm/aşık hüznü
Dal budak saran göğsümde.
Kurşuna dizilen şairlerin
Söylenmemiş kelimelerini özlemek,
Olacakları bir ömürde
Görmeyeceğini bilme telaşı belki de.
Pusula zaman gibi, şaşmadan akar yolunda
Her insan kendi zamanında pusulasını dinler
Ve yaşıyorsak, yolumuzdaysak yani
Yüzün, saklı ihtimaldir.
Bir kavşakta büyür bütün öyküler
Çocukluk geçilmiş bir b/ölüm olur...