Genellikle 11-12 yaşlarında kız çocuklarıdır.
“Sulukule” benzeri yerlerde dansözlüğe başlamalarına henüz birkaç yıl olduğu için, arada bu işi yaparlar. Çingene olduklarını ise söylememe gerek yok sanırım..
“Hangi işi mi” diyorsunuz?
Hani liseyi falan bitirip üniversiteye başladığınız yıllarda, takmışsınız sevdiğiniz kızı kolunuza, cepte yeterli para olmadığı için parklarda turlarken karşınıza bunlardan biri çıkıverir.
Bir size, bir de sevdiğiniz kıza bakıp söyler sihirli cümleyi:
“Sevdiğinin başı için ağabey”
Haydi gel de sadaka verme bakalım...
Son zamanlarda bunların nane şekeri, sakız falan satanları türedi.
Bir de, “Okul harçlığı için ağabey” demiyorlar mı.. İnsanın içi eriyor.
Yanına taktığı küçük çocuğa beyaz maske takıp, “lösemili” diye yutturup ilaç parası isteyen de var. “Üç gündür ağzıma lokma koymadım ağabey” deyip sadaka isteyen de..
Benim bunları görünce içim parçalanır. Elim cebime gidiverir..
Zaten biz Türkler yumuşak insanlarız. Acıma duygusu gelişmiş bir ulusuz.
Ancak, Avrupalılar bu konuda bize hiç benzemezler!
Kimseye de bedavaya bir şey vermezler. Bu yüzden olacak, Balkan ülkelerinin dilencileri, “dilenmek için” ülkemize geliyor..
Kapı kapı dolaşan dilenciler gibi AB ülkelerini gezip, bizi AB’ye almaları için yalvarmak bu nedenle boşuna.
Hem 600 yıllık bir imparatorluğun mirasçılarına, “Sevdiğinin başı için ağabey” diyerek sadaka isteyen küçük Çingene kızı tavırları hiç yakışmıyor!