Duyduğuma göre bir petrol yasası çıkarılıyormuş. Fatih Altaylı’nın programında Türkiye’de çok miktarda petrol var mı yok mu tartışması yapıldı. Bundan yirmi yıl önce biz biliyorduk ki öyledir. Arkadaşlar arasında bu konu konuşulmuştur. Fatih Altaylı bizim de her zaman sorduğumuz soruyu sordu. “Sınırın öte tarafında petrol çıkıyor. Bu petrol denen şey yeryüzünde sınırın nasıl geçtiğini mi biliyor?” Aslında arada şu fark var. Oraları Fransızlar ve İngilizler işgal ettiler. Sonra bir daha gizlenemeyecek şekilde petrolü çıkarıp işlediler. Çok şükür bulunduğumuz yer işgale uğramadı. Çok şükür, çok şükür.
Osmanlı zamanında Almanlarla arası iyi olan devlet görevlileri Alman uzmanlara Irak (o zaman Osmanlı topraklarıydı) petrolleri hakkında bir rapor hazırlatmışlar. Alman uzmanlar biri Osmanlı hükümetine, biri Alman hükümetine, birbirine tümüyle zıt iki rapor hazırlamışlar. Birinde “Burada petrol yoktur;” diğerinde, “Burası petrol kaynıyor” yazılı imiş. Güney sınırları bildiğim kadarıyla demiryollarını –bizde kalmak üzere– takip eder. Gene bildiğim kadarıyla o demiryolları Osmanlı zamanında Almanlar tarafından yapıldı. Aynı zamanda Almanlar bütün Osmanlı topraklarında demiryollarını, taşıması kolay olsun diye cevherlerin bulunduğu yerlerden geçirdiler. Herkes her şeyi biliyor, bir biz ayakta uyuyoruz.
Hükümet T.P.A.O'nun bütçesini gittikçe kısıtlıyormuş. Petrol yasası çıktığı zaman Amerikan petrol şirketleri Türkiye’ye üşüşecekler. Petrolü sorgusuz sualsiz dışarıya çıkarabilecekler. Biz yine elimiz böğrümüzde, olan biteni izlemekle yetineceğiz. İş işten geçtikten sonra ses çıkarmaya kalkarsak başımıza Süveyş kanalının açılması sırasında Mısır’ın başına gelenler gelecek.
Amerikan şirketleri neden şimdiye kadar petrolü çıkarmaya niyetlenmedi? Sebepler:
1-Dünya çapında petrol fiyatları yüksek tutuldu. Türkiye’den çıkacak petrol, fiyatları düşürürdü.
2-Türkiye şimdiki gibi bir borç batağına çekilemezdi. Petrol yasası çıkarmaya zorlanamazdı.
3-Yasa olmadan petrolü çıkardıktan sonra Irak’ta olduğu gibi bir yönetim petrolü devletleştirebilirdi.
Habeşistan’da insanlar Somali’de olduğu kadar açlıktan ölüyorlardı. ABD neden kendisine yalnızca Somali’de ölenleri dert etti? Çünkü orada büyük petrol yatakları bulunduğu anlaşıldı. Şu sıra sinemalarda oynayan “Kara Şahin Düştü” Somali’deki Amerikan varlığını anlatıyor. Son Irak savaşının bir sebebi gene petroldü. Afganistan’da da aynı oyun oynanıyor olabilir. Asıl amaç Binladin’i yakalamak değil, orada Amerikan yanlısı bir hükümet yerleştirip Orta Asya petrolünü Afganistan ve Pakistan üzerinden, kısa yoldan denize ulaştırmak.
Şimdi önümüzde üç şık var: Ya paşa paşa petrolü vereceğiz. Ya Somali’de, Afganistan’da olduğu gibi kendi ülkemizi savunup haksız duruma düşmüş şekilde bir mücadele içine gireceğiz. Onların gözünde Türkiye de terörist ülke sınıfına girecek.
Eğer petrol şirketleri ile anlaşmalar yapıldıktan sonra dönme eğilimi olursa, savaş için dünya kamuoyu gözünde sebep oluşturmak onlar için hiçte zor olmaz. Çünkü genel bir kanıya göre “Hak güçlü olanındır.” Dünya kamuoyu Somali savaşından önce aylarca Somali’de açlıktan ölenleri izlemiş. (Habeşistan’dakileri değil) Türkiye’ye savaş açmak için sebepler: Kürtlerin hakları, (ben onun için etnik kimlikler geri çekilmeli, Türkiye’deki herkes aynı teknenin içindedir; diye bağırıp duruyorum) Türkiye’nin Irak’la yakın ilişkisi, 1915’te yaşandığı söylenen Ermeni Soykırımı, Amerikan petrol şirketlerinin çiğnenen hakları veya hiçbiri olmazsa sudan bir sebep savaş çıkmasına, güneydoğunun işgaline, oranın bir Kürt yönetimine devrine sebep olabilir. Irak’ta Saddam’ın devrilip yerine kendi yandaşlarından birini çıkarmak istemelerinin nedeni, hem Irak petrolleri için hem de Türkiye’nin güneydoğusu için olabilir. Çünkü o zaman işler tersine çalışır. İncirlik’ten Irak’a ulaşılırken bu kez Irak’taki bir amerikan üssünden Türkiye’ye ulaşılır. Ama zaten Türkiye’nin üç yanı deniz, Akdeniz’de de uçak gemileri cirit atıyor.
Üçüncü şık, başımızdaki yöneticileri zorlayıp bu yasanın çıkmamasını, petrolü de bizim çıkarmamızı sağlayacağız. Bu Türkiye’nin ve hepimizin kurtuluşudur. Herkese aydın olarak kamuoyu oluşturma ve çevresini aydınlatma görevi düşüyor. Bunu yapamaz isek kabahatin çoğu bizim olacak, bilmiş olun.