..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Moda denilen þey o kadar çirkindir ki onu her altý ayda bir deðiþtirirler." -Oscar Wilde
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Seval Deniz Karahaliloðlu




15 Kasým 2007
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen  
Edebiyat ve Klasik Müzik Arasýndaki Etkileþim

Seval Deniz Karahaliloðlu


Yurtdýþýndan döndüðümde, Ahmet Adnan Saygun, Ýstanbul’da AKM’de verilen ilk konserime gelmiþti. Konserin sonunda, Ahmet Adnan Saygun’u tanýmayan görevliler kendisini yukarý býrakmamýþ ve hocam içeri girememiþti ve o yaþta büyük besteci kapýda beni beklemiþ. Ahmet Adnan Saygun o gün bana þunlarý söyledi. “Atatürk, bunu bana 1936 yýlýnda söylemiþti. Þimdi de ben sana söylüyorum. Bu ülkede çok büyük iþler baþaracaksýn sen oðlum” dedi ve bana sarýldý. Ahmet Adnan Saygun’un bana söylediði bu söz, yaþantýmda aldýðým en büyük madalyadýr.”


:FCFD:
Ahmet Adnan Saygun’un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen

Edebiyat ve Klasik Müzik Arasýndaki Etkileþim

Seval Deniz Karahaliloðlu

Çaðdaþ Türk Müziði bestecilerinin eserlerinin yurt içinde ve dýþýnda yönettiði çeþitli orkestralar tarafýndan baþarýyla seslendirilmesini saðlayan saygýn bir sanatçý. Beyefendi kimliði ile taçlandýrdýðý saygýn sanatçý kiþiliðini, konserler sonunda eseri baþarýyla seslendiren orkestra üyelerini tek tek onurlandýrarak gösteriyor. Özellikle “sanat ve sanatçý” kavramlarý istismar edildiði ve ciddi bir “sanatçý enflasyonunun” yaþandýðý günümüzde; onurlu ve vakur duruþuyla, bir sanatçýnýn nasýl olmasý gerektiði konusunda mükemmel bir örnek oluþturuyor. Ahmet Adnan Saygun tarafýndan kendisine verilen ve “hayatýmda aldýðým en büyük ödül dediði mirasý” anlatýrken, sanat ve sanatçý kavramlarýný bir kez daha düþünüyoruz..

“Müzik ve edebiyat etkileþimi diye düþündüðümüzde bu etkileþimi nasýl deðerlendiriyorsunuz?” diye sorduðumda, Rengim Gökmen bir an duruyor ve sonra þöyle diyor. “Bütün sanat dallarýnýn birbirlerini etkilediði düþünülürse, “müzik ve edebiyat arasýndaki etkileþim” belki de yaþanan en yoðun baðlantýdýr. Müzik soyut bir sanat dalý olmasý bakýmýndan edebiyatýn yaný sýra; resimden, heykelden, bütün plastik sanatlarýn bütün dallarýndan beslenmiþtir. Diðer disiplinlerden edindiði bu damýtýlmýþ etkiyi müziðin içinde kullanan ve içinde bulunduðu toplumun kültürüne yansýtan sanat bir dalýdýr.”

“Bunu somut olarak örneklendirdiðimizde neler söyleyebiliriz?” “Sanat toplumsal yaþantýdan besleniyor. Toplumsal yaþantýnýn en önemli parçalarý da insan yaratýsý olan diðer sanat dallarý özellikle edebiyat ve müzik. Müzik tarihine baktýðýmýzda edebiyattan etkilenerek bestelenen eserler olduðu gibi müziðin etkilediði ve sanatçýya esin kaynaðý olarak edebi bir eserin yaratýlmasýna neden olan müzikler de var. Yani, sadece müzik edebiyattan etkilenmiyor ayný zamanda, müzik edebiyatý da etkiliyor. Pastoral Senfoni, Andre Gide’nin bir eseri. Benim çocukluðumda çok hoþuma giderek okuduðum bir eser. Fransýz yazar, Andre Gide, Alman besteci Ludwing van Beethoven’ýn 6. Senfonisi olarak da bilinen ‘Pastoral Senfonisi’ni dinlediðinde çok etkilenir ve oturur ayný isimli eserini yazar. Toplumun ikiyüzlü ahlak anlayýþýný sorgulayan yazar eserinde Beethoven’ýn senfonisine göndermeler yaparak bir çok kimlik üzerinden anlattýðý öyküsünde, hayatý çok sesli bir senfoni gibi yansýtýr. Ludwing van Beethoven, Andre Gide dýþýnda daha çok sayýda yazarý etkilemiþtir. Mesela, Rus yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy, Beethoven’in eserlerinden çok etkilenmiþtir. Tolstoy, Beethoven’in “Kreutzer Sonatý” isimli eserinden esinlenerek, yine ayný isimli bir roman yazýyor. Bazý metinlerde, ismi Kroyçer Sonat olarak da geçen kitap, o dönem Rusya’sýndaki toplumsal yapýyý kadýn erkek temelinde ele alýr. Tolstoy, evlilik kurumunu merkeze oturtarak, Rus toplumun deðiþmez deðer yargýlarýný inceler. Toplumun deðiþimiyle birlikte erozyona uðradýðýný düþündüðü deðer yargýlarýný, kadýn erkek iliþkileri üzerinden sorgular. Müzikle etkileþimi çok fazla olan baþka bir yazar da Herman Hess’dir. Herman Hess’in eserlerinde klasik müzikle olan etkileþimi görebilirsiniz. Mesela, Hess’in, “Gertrud” isimli bir eseri vardýr.”

“Müziðin edebiyatla etkileþiminde her iki tür de birbirini çok beslemiþtir. “Romeo ve Jüliet”, “Faust”, “Machbeth”, “Othello”, “Anna Karanina”, “Dr. Jivago”, gibi eserler ilk akla gelenler oluyor. William Sahkespeare’in eseri olan ‘Romeo ve Juliet’in bale müziði çok ünlüdür, operasý da vardýr. Sonra, Alman yazar Johann Wolfgang von Goethe’nin eserinden besteci Charles Gounod tarafýndan opera diline uyarlanan Faust Operasý çok ünlüdür. Mesela, mitolojik eserler de müziði çok etkiler. Operada Giuseppe Verdi, William Shakespeare’den çok etkilenmiþ, çok sayýda opera vermiþtir. Rus besteci Sergei Prokofiev, yine Rus yazar Tolstoy’un “Savaþ ve Barýþ” isimli yapýtýndan etkilenerek baþ eseri olarak kabul edilen “Savaþ ve Barýþ” operasýný bestelemiþtir. Sergei Prokofiev, William Shakespeare’in ünlü eseri “Romeo ve Juliet” balesinin de müziklerini bestelemiþtir.”

“Ýngiliz Yazar William Shakespeare, eserleriyle çok sayýda besteciye ilham kaynaðý olmuþtur. Baþta Giuseppe Verdi, Shakepeare’in eserlerinden etkilenerek Machbeth, Falstaff, Othello gibi çok sayýda opera bestelemiþtir. Mesela, Fransýz besteci Thomas’ýn “Hamlet Operasý” çok baþarýlýdýr. Shakespeare’in þiirsel dilini opera diline baþarýyla uyarlayan bestecilerden biri de “Bir Yaz Gecesi Rüyasý Operasýyla” Benjamin Britten dir. Ayrýca, Berlioz’in “Beatrice ve Benedict Operasý”, John Blow’un “Venüs ve Adonis”, Vonseca’nýn “Veronalý Ýki Centilmen”, Camille Saint-Seans’ýn “VIII. Henry Operasý” yapýlan en iyi opera uyarlamalarý olarak bilinirler. Bunlar, Shakespeare’in esin kaynaðý olduðu seçkin müzikal uyarlamalar olarak da kabul edilebilir. Bunun yanýnda, 1831’de Louis Hector Berlioz Kral Lear Üvertürünü bestelemiþtir. 1978’de ise Alman besteci Aribert Reimann “Kral Lear” Operasýnýn müziklerini yazmýþtýr. “Romeo ve Juliet”, Rus besteci Peter Ýlich Tchaikovsky’yi (Çaykovsky) derinden etkilemiþ ve ayný isimde yazdýðý senfonik bir þiire esin kaynaðý olmuþtur.”

“Bütün akýmlarýn baþ yaratýcýsý edebiyat olmuþtur. Ondan sonra romantizm, empresyonizm gibi akýmlar müzik bestelerini derinden etkilemiþtir. Empresyonizmin bütün müzikal ve edebi yapýtlarý, þiirden ve Yunan Mitolojisinden etkilenmiþtir. Empresyonist þair Malarme’nin “Bir Orman Perisinin Öðleden Sonrasýna Prelüd” isimli þiirinden etkilenen besteci Claude Debusy, ayný ismi verdiði (L’aprésmidi d’un Faune) empresyonizmin manifestosu gibi olan ilk önemli orkestra eserini bestelemiþtir. Maurice Ravel’in, Longus’un eseri olan Helenistik bir romandan esinlenerek bestelediði “Daphnis ve Chloé” (Dafne ve Kleo) Bale müziði vardýr.”
“Ayný durum bale müzikleri ve eserleri içinde söz konusu deðil mi?” “En yakýn örnek olarak size Ankara Devlet Opera ve Balesinde sahnelenmiþ olan “Budala Balesi”ni verebilirim. Rus edebiyatýnýn en seçkin isimlerinden biri olan Dosteyevsky’nin “Budala” isimli eseri, müzisyen Þostakoviç’in tarafýndan bestelenmiþ ve Rus koreograf Valery Panov’un koreografisi Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde sahnelenmiþti.”
“Bazý edebi eserler aslýnda ilk önce roman olarak yazýlmýþ olmalarýna raðmen müzikal dile çevrildiklerinde ortaya çýkan eser o kadar baþarýlý olur ki, eserin bu yeni müzikal yapýsý edebi formunun da önüne geçer. Böyle bir kaç örnek verebilir miyiz?” Evet, diyor Rengin Gökmen ve ilk aklýna gelen örnekleri veriyor. “En çok bilinenler Verdi’nin La Traviata Operasý. Aslýnda biz onu edebiyat dünyasýnda, Alexandre Dumas Fils’in “Kamelyalý Kadýn”ý olarak biliyoruz. Bir de, George Bizet’in Carmen Operasý var. Ama aslýnda Prosper Merimee'nin romanýndan opera sahnesine aktarýlmýþtýr. La Traviata’nýn bu kadar sevilmesinin ve tanýnmasýnýn nedeni gerçek hayattan alýnma hüzünlü bir öyküsü oluþu. Alexandre Dumas Fils’in Kamelyalý Kadýn, Marie Duplessis, on bir ay boyunca Dumas'ýn metresi oldu. 1845'de ayrýldýklarýnda Dumas Fils onun için "Gerçekte asla var olmayacak kadýnýn, en kusursuz halde vücut buluþuydu," diyordu. Romanýn kahramaný, Marguerite Gaultier ise Parisli bir kibar fahiþe olarak çýkar karþýmýza. 19. yüzyýl Paris'inin soylular dünyasý ile iç içe girmiþ olan fahiþeler dünyasý; soylu bir gencin bir fahiþeye olan aþký anlatýlýr Giuseppe Verdi'nin “La Traviata” Operasýnda. Paris'in en eski mezarlýklarýndan “Monmartre”da pembe seramikten kamelyalarla süslü ve üzerinde daima taze çiçekler bulunan bir mezar vardýr. Aþýklarýn uðrak yeri olan bu mezarda; bir roman, bir oyun ve bir operaya konu olan, henüz yirmi üç yaþýndayken ölmüþ Marie Duplessis, yatmaktadýr. Yani Kamelyalý Kadýn romanýna konu olan ve Alexandre Dumas Fils'in gerçek yaþamda olup kýsa bir beraberlik yaþadýðý genç kadýn. “Kamelyalý Kadýn”ýn buruk öyküsünü okuyan Verdi, olayýn gerçekliðinden çok etkilenir ve eseri çok kýsa bir sürede besteler (1853). Verdi, çaðdaþ bir konuyu operaya aktarmakla yenilik yapacaðýný düþünür. Haksýz da çýkmaz. “Hafif” kabul edilen bir kadýnýn baþka bir kadýnýn aþkýný kurtarmak için kendi aþkýný feda etmekle yaptýðý soylu davranýþ büyük ilgi çeker ve opera büyük baþarý kazanýr. O güne dek böyle bir konu operaya aktarýlmamýþtýr. Romandaki Marguerite Gautier operada Violetta Valery adýný alýr.”

“Fransýz besteci Georges Bizet’in, yazar Prosper Merimee'nin romanýndan etkilenerek bestelediði Carmen Operasý, dünyanýn en çok sahnelenen ve en çok sevilen operalarýnýn baþýnda gelir. Orijinali edebi bir eser olmasýna raðmen George Bizet’nin müzikleriyle müzik dünyasýnýn unutulmazlar arasýna girmiþ farklý sanat disiplinlerine de esin kaynaðý olmuþtur. Fransa'da ilk sahnelendiðinde, yerleþik opera ve ahlâk anlayýþýnýn ihlali gibi algýlandýðýndan olumsuz tepkilerle karþýlanan eser, sonralarý çok sevilmiþtir. Ýspanyol Sinema yönetmeni Pedro Almadovar, Bizet’nin Carmen müziðini filmlerinde kullanmýþtýr. Prosper Merimee’nin romaný, H.Meilhac ve L.Halevy tarafýndan opera diline çevrilerek librettosu yazýlmýþ ve operaya uyarlanmýþtýr.”

“Sonra edebiyat ve müzik etkileþimin en yoðun yaþandýðý Rus edebiyatý ve bestecileri var. Öyle deðil mi?” “Evet, ilk akla gelen kuþkusuz çok sayýda eser vermiþ olan Tchaikovsky.
Rus edebiyatýnýn en önemli yazarlarýndan biri olan, þair, öykü yazarý, romancý Alexandr Sergeyeviç Puþkin’in “Maça Kýzý” isimli eseri, Rus besteci Tchaikovsky’nin (Çaykovsky) ayný isimli bir opera bestelemesine neden olacak kadar besteciyi etkilemiþtir.”

“Puþkin’in hayatýyla paralellik taþýyan Yevgeniy Onegin’in hikayesi ve Puþkin’in trajik sonunun da bir habercisi gibidir. “Yevgeniy Onegin, Puþkin’in yazýn dünyasýnda bir devrim olarak adlandýrýlan, yazarýn yedi yýlda ancak tamamlayabildiði, 5200 dizeden oluþan þiir romanýdýr. Buruk bir Aþk hikayesini anlatan Yevgeniy Onegin, uzunluðu ve derinlikli þiirsel yapýsý nedeniyle ayný þiirsel yapýnýn birebir aktarýlamayacaðý düþünülerek diðer dillere çevrilmesi, hemen hemen imkansýz eserlerden biri olarak kabul edilmektedir. Rus Yazar Nabokov tarafýndan 1100 sayfalýk düz yazý açýklamayla birlikte ancak 15 yýllýk bir çalýþmayla Ýngilizce’ye çevrilebilen eser, Türkçe’ye Ahmed Necdet ve Kanþaubiy Miziev’in ortak çalýþmasý sonucunda kazandýrýlabilmiþtir. Tchaikovsky tarafýndan 1878 yýlýnda opera olarak bestelenmiþtir. Tchaikovsky’nin müziklerini yaptýðý Yevgeniy Onegin dünya opera repertuarý için en çok sevilen ve sahnelemesi en zor operalarýndan biri olarak bilinir. Yevgeniy Onegin öyküsü ile yazar Puþkin’in hayatý arasýnda ciddi bir paralellik olduðu söylenir. Puþkin’de týpký öyküdeki kahraman gibi Moskova’da verilen bir baloda kendi sýnýfýndan olmayan bir kýzla tanýþýr ve onunla evlenip evlenmemek arasýnda bir kararsýzlýk yaþar ve sonradan eþi olacak Natali’ye duyduðu kýskançlýk nedeniyle giriþtiði bir kýskançlýk düellosunda hayatýný kaybeder.”

“Tchaikovsky sadece opera ve bale müzikleri mi besteledi?” “Tchaikovsky’nin yazýlý metinlerden etkilenerek, yazdýðý özgün klasik müzik parçalarý, þiirsel senfonik müzik tarzýnda besteleri de var. Bunlardan biri de Ýtalyan yazar Dante’nin “Ýlahi Komedya” isimli eserinden yararlanarak bestelediði Francesca da Rimini olmuþtur. Bu, 1285 yýlýnda ölmüþ olan Francesca da Rimini ya da Francesca da Polenta’nýn hikayesidir. Francesca, Guido da Polenta’nýn kýzýdýr. Babasý, ona son derecede çirkin olan Giovanni Malatesta Rimini ile bir evlilik ayarlar. Fakat Francesca ile müstakbel eþinin genç erkek kardeþi arasýnda bir aþk doðar. Ve aþýklar Francesca’nýn eþi tarafýndan öldürülürler. Daha sonra hikayenin formu Lancelot ve Guinevere olarak deðiþir ve Dante’nin “Ýlahi Komedya”’sýnda bir bölüm olarak yer alýr. Hikayeden etkilenen Tchaikovsky, “Francesca da Rimini” isminde bir senfonik þiir besteler.”

“Bunun yaný sýra sahne müzikleri de var. Mesela Hector Berlioz’un, William Shakespeare’in özgün eseri “Romeo ve Juliet’ten esinlenerek yarattýðý yine ayný isimli bir sahne müziði vardýr. Sonra, Berlioz’un yine “Faust’un Lanetleniþi” isimli bir sahne müziði de bulunuyor.”

“Bazen edebiyatçýlar tarihten aldýklarý olaylarý ve karakterleri kendi hayal güçleri doðrultusunda yeniden kurgulayarak yepyeni bir hikaye ortaya çýkarýyorlar sonra da bu eserler müzikal yapý kazanýnca bambaþka bir eser ortaya çýkýyor deðil. Müzikal olarak buna uygun bir örnek verebilir miyiz?” Bir deðil iki örnek veririz diyor Rengim Gökmen. “Coriolanus ve Egmont Üvertürleri” diyerek devam ediyor. “Ludwing van Beethoven’ýn Coriolanus ve Egmont uvertürlerinden de bahsedebiliriz. Beethoven, William Shakespeare’in eserlerinden etkilenen bir besteci. Shakepeare’in bir Romalý bir kumandanýn yükseliþi ve düþüþünü anlattýðý eserinde, tarihi bir kimlikten yola çýkar. Grek biyografi yazarý Plutarkos’un (M.S. 46-120) anlattýðý Romalý komutan Caius Martius Coriolanus’un hayat öyküsünden yola çýkýlarak anlatýlan öyküde, Coriolanus’un kimliðinde, toplumun bir kahramaný alýp “Tanrýlaþtýrma” hastalýðý eleþtiriliyordu. Beethoven bu öyküden etkilenerek, Coriolanus Üvertürünü bestelemiþtir. Goethe’nin “Egmont” adlý eseri yine bir kahramanlýk öyküsü. Gerçek tarih tam tersini söylese de Goethe bir rivayete göre, bir ödlekten bir kahraman kimliði çýkarmýþtýr. Goethe, 1775 yýlýnda yarattýðý Egmont karakterinde, özgürlükçü, kahraman, Ýspanyollar’a karþý direnen bir Hollandalý soyluyu tanýmladý. Bu anlatým o kadar baþarýlý oldu ki Beethoven kahraman “Egmont” karakteri için bir üvertür besteledi.”

“Besteciler sadece edebi eserlerden mi etkileniyorlar yoksa farklý metinler de onlara besteleme aþamasýnda onlarýn beslenmesini saðlýyor mu?” Tabii bunun dýþýnda etkileþime açýk farklý yazýn türleri de var diyor Rengim Gökmen.“Felsefe, edebiyat ve müzik birbirinden etkilenmiþ ve sürekli olarak birbirlerini beslemiþ olan farklý sanat dallarý. Sadece edebiyat deðil ayný zamanda felsefenin de müzisyenleri etkilediðini ve müziðe olan bakýþlarýný deðiþtirdiðini, dönüþtürdüðünü ve onlarý farklý biçimlerde beslediklerini söyleyebiliriz. Felsefeyle ilgilenen düþünür, þair, oyun yazarý Johann Christoph Friedrich Schiller verdiði eserlerle, Beethoven’i etkileyen yazarlardan, düþünürlerden biri olmuþtur.”

“Mesela, uzak doðu felsefesinden, þiirlerinden etkilenen müzisyenler, besteciler de var. Buna en çarpýcý örneklerden biri de Gustav Mahler’in Çin Þiirleri üzerine yapmýþ olduðu “Topraðýn Þarkýsý” isimli bir bestesi vardýr. Edebiyat, felsefe ve müzik arasýndaki etkileþime en güzel örneklerden biri de Richard Strauss'un, büyük düþünür Friedrich Neitczhe’nin “Böyle Buyurdu Zerdüþt” isimli þiirlerinden etkilenerek “Zerdüþt” isimli senfonik þiirini bestelemesidir.
Nietzsche'nin (1844-1900) baþ eserini, 'A. Turan Oflazoðlu' çevirmiþtir. Nietzsche, 'yeni düþünce' dediði 'her þeyin sonrasýzca yeniden geliþini' Ýranlý bilge Zerdüþt'e söyletmeyi kurmuþ, 'yeni bir yaþama yolunun' taslaðýný çizmiþ ve baþ eseri bu tasarýdan doðmuþtur. Kitabýn birinci bölümünü bitirince 'bundan böyle deliler arasýnda sayacaklar beni' diyen Nietzsche, üçüncü bölümü yazýnca 'ben belki de geleceðin bütün insanlarý için bir yazgýyým, yazgýnýn kendisiyim' yargýsýna varýyor. Richard Strauss bestelediði “Zerdüþt Böyle Buyurdu”, 30-35 dakika süren, yoðun polifonik dokuda, tek bölümlü bir fantezidir. Friedrich Nietzsche'nin üstün insan doktrini, Strauss'un müziksel imgeleme gücünü uyarmýþtýr. Yoðun kromatik anlatýmda felsefi derinlik duyulduðu halde Nietzsche'nin felsefi dizgesinin bire bir seslerle tanýmlandýðý söylenemez.”

“Sadece yabancý müzisyenler, edebiyatçýlar ve düþünürlerden bahsediyoruz. Ayný etkileþimleri kendi edebiyatýmýz ve müziðimiz için de söyleyebilir miyiz?” soruna Rengim Gökmen olmaz olur mu diyor ve Türk Besteci ve Yazarlarýndan örnekler vermeye baþlýyor.
“Evrensel Türk müziðinde bu etkileþim, “4. Murat Operasý” ile kendisini gösterir. Müziklerini Okan Demiriþ’in bestelediði ve librettosunu Turan Oflazoðlu’nun hazýrladýðý “4. Murat Operasý” tarihi bir opera olmasý bakýmýndan da ilgi çekicidir. Türk Bestecilerin de edebi yapýtlardan etkilenerek yaptýklarý besteler, eserler vardýr. Mesela, besteci Selman Ada’nýn Halid Ziya Uþaklýgil’in eserinden esinlenerek yine ayný isimle bestelediði “Aþk-ý Memnu Operasý”, Türk bestecileri ve edebiyatçýlarýnýn etkileþimlerinin en güzel örneklerinden biridir. Besteci Çetin Iþýközlü’nün, Reþat Nuri Güntekin’in eserinden yola çýkarak yazdýðý ve 1996 yýlýnda “Ankara Devlet Opera ve Balesi” tarafýndan baþarýyla sahnelenen “Dudaktan Kalbe Operasý”, Türk Operasýnýn, Klasik Müziðinin ve Edebiyatýnýn ortak baþarýsýdýr. Evrensel Türk Sanatýnýn geliþimini göstermesi bakýmýndan hem sevindirici hem de önemlidir. Ayrýca, bu bahsettiðimiz baþarýyla sahnelenen operalar, Türk Bestecileri ve Türk Yazarlarýnýn edebi ve müzikal etkileþimlerle ortaya çýkan eserlerdir.”

“Ayný zamanda yazarlar, þairler ve müzisyenler de birbirlerini sanatsal yaratým aþamasýnda çok etkilemiþlerdir. Buna en çarpýcý örneklerden biri þair Alfred De Muset ile bir dönem sevgilisi olan yazar George Sand’ýn yaþadýklarý beraberliktir. Daha sonra, ayný dostluk ve etkileþim besteci Frederic Chopen ile yazar George Sand arasýnda gerçekleþmiþtir.”

“Gelelim sizi besleyen edebi kaynaklara, kitaplara. Mesela baþucu kitabý olarak adlandýrdýðýnýz kitaplarýnýz var mý?” Evet, benim baþucu kitabým diyebileceðim üç aþk kitabým vardýr. “Benim için baþucu niteliði taþýyan üç kitaptan biri, Norveçli yazar Knut Hamsun’un Victoria isimli eseridir. Bu romaný çok genç yaþta okumuþtum. Çocukluðumda ben Victoria’nýn filmini yapmak isterdim çünkü muhteþem bir hikayesi vardýr. Mesela, Sibellius’un da “Hüzünlü Valsi” diye yedi dakikalýk bir eseri vardýr. Onu da filmin müziði olarak kullanmak isterdim. Mesela bu benim kurduðum bir müzik ve edebiyat baðlantýsýdýr. Sonra Felix Mendhellson’un yine William Shakespeare’in eserinden yararlanarak bestelediði “Bir Yaz Gecesi Rüyasý’ isimli bir sahne müziði vardýr. John Fowles’in “Fransýz Teðmenin Kadýný” benim çok sevdiðim bir kitap. Thomas Mann’ýn “Tonyo Kroger” isimli eseri benim için çok özeldir. Babamýn bana hediye ettiði bu kitabý, 16 yaþýmda okumuþ ve çok sevmiþtim. Tonyo Kroger bana hep Mahler’in müziðini çaðrýþtýrmýþtýr. Thomas Mann’ýn eserlerinde Mahler’in müziðini buluþturan bir anlatým var. Bu çaðrýþýmdan Ýtalyan yönetmen Visconti de etkilenmiþtir ve “Venedik’te Ölüm” filminde, Mahler’in 5.Senfonisini kullanmýþtýr. Thomas Mann’ýn eserlerinde insaný derinlemesine etkileyen kýrýk bir nokta vardýr. Muhteþem bir atmosfer içinde ilerleyen hikayede yine de ölüm, hüzün ve yalnýzlýk temalarý hissedilir. Thomas Mann, Tonyo Kroger’de “yalnýzlýk” temasýný ön plana çýkarýr. Sanatýn görüntüsünü, estetik kaygýlarýnýn altýný çizerek yoðunluklu olarak verir. Mahler’de ayný hüznü görebilmek mümkün.”

“Sizin yakýþtýrdýðýnýz besteci ve yazarlar var mý?” “Ben edebiyatçý olarak Tolstoy’u ve besteci olarak da Tchaykovsky’i çok buluþtururum. Yaratýlacak eser açýsýndan çok uyumlu olduklarýný düþünürüm. Koreograf Andre Prokovsky, sahneye koyduðu Tolstoy’un Anna Karenina Balesi’nde, Tchaykovsky’nin müziklerini kullanmýþ. Ben bu seçimin çok yakýþtýðýný düþünüyorum. Anna Karenina benim çok sevdiðim aþk romanlarýndan biridir.”

“Rus yazar ve bestecilerini bu kadar çok sevmenizin bir nedeni var mý?” “Rus kültüründe çok önemli bir özellik var. Hayata, dünyaya batý kültüründen çok daha farklý bakýyorlar. O koku, o anlayýþ, o atmosfer bambaþka. Birbirlerine isimleriyle hitap ederken bile çok dikkatliler. Romantik döneme dikkat edin üç tane isimleri var. Çok yakýn arkadaþlarýna hitap ettikleri isim baþka, resmi kiþilere hitap ettikleri isim baþka. Çok vakur ama burnu büyük olmayan bir bakýþ var. Ama Avrupa Kültürüne baktýðýnýzda burnu büyük havayý görebilirisiniz. Düello yapýlan bir kültür. Ýnsanlar onurlarý için hayatlarýný feda etmekten çekinmiyorlar. Mesela, Puþkin de bir düelloda ölmüþtür.”

“En son hangi kitaplarý okudunuz diye sorarsak ?” “Son okuduðum kitaplardan ikisi Orhan Buryan’a ait. “Günlük” ve “Mektuplar” isimli çalýþmalar deneme içerikli eserler. Mesela en son Emre Kongar’ýn “Tarihimizle Yüzleþmek”, Ýlber Ortaylý’nýn “Osmanlý’yý Keþfetmek” isimli kitaplarýný okudum. Mesela Emre Kongar’ýn ya da Ýlber Ortaylý’nýn bir kitabý çýkýyorsa mutlaka alýp okuyorum.”

“Peki tesadüfen yakaladýðýnýz sonra sürprizli biçimde çok ilginç çýkan kitaplarýnýz oldu mu?” Oscar Wilde’ýn bir eseri diyor Rengim Gökmen ve devam ediyor. “Beni etkileyen eserlerden biri de Ýrlandalý yazar Oscar Wilde’ýn “De Profundis” isimli eseridir. Oscar Wilde’ýn hayatýnýn son yýllarýnda, erkek arkadaþýna hapishaneden yazdýðý bir mektuptur. “De Profudis” gerçek hayatta bir türlü yollama imkaný bulamadýðý ve hiçbir zaman sahibine ulaþamamýþ 180 sayfalýk çok uzun bir mektuptur. Ama sýradan bir mektup deðildir. Bu mektupta Oscar Wilde, çok çeþitli konulardan bahseder. Hayattan, ölümden, dostluktan ve sanattan. Bu mektupta öfkesini, hayal kýrýklýklarýný, dostuna ettiði sitemleri, yaþamdan edindiði deneyimlerini, bunlarýn onda býraktýðý izleri çok sanatsal bir dille anlatýr. Ele aldýðý konularý derinlemesine incelerken, üyesi olduðu toplumun ikiyüzlü ahlak anlayýþýna da çok ciddi göndermelerde bulunur ve bu ahlak anlayýþýný ciddi bir biçimde eleþtirir. “De Profundis” adý esere tesadüfen konmamýþtýr. De Profundis, Requem’in bir bölümüdür. “Ölüm Duasý” isimli eserin bir bölümün adý kitaba ismini vermiþtir. Yeraltýndan gelen bir acýnýn yansýmasý gibidir.”

“Mesela, þiir okuyor musunuz ve hangi þairleri seviyorsunuz?” “ Ýlk aklýma gelenler, Nazým Hikmet, Metin Altýok, Murathan Mungan, ve Özdemir Asaf”

“Sadece edebiyat deðil mesela farklý sanat dallarýndan son zamanlarda izlediðiniz hangi eserler var?” “Ben sinemayý ve destansý öyküleri seviyorum. Öyle birkaç film var ama en son olarak Pedro Almodovar’ýn “Konuþ Onunla” isimli filmini izledim. Pedro Almodovar, yönetmen olarak beni çok etkiliyor.”

“Tiyatro dersek? Aklýnýza hangi oyunlar geliyor” “Devlet Tiyatrolarýnda izlediðim Shakespeare’in bütün yapýtlarý. Ankara Devlet Tiyatrosunda, Sophokles’in “Kral Oidipus” sevdiðim oyunlardan biridir.”

“Bildiðim kadarýyla siz felsefeyi seviyorsunuz. Felsefe sizi nasýl etkiliyor?” “Felsefe beni etkiler çünkü felsefe insan dünyasýnýn bir parçasý. Hangi eðitim seviyesinde olursa olsun her insanýn yaþamýnda bir parça felsefe vardýr. Yaþamý derinlemesine anlayabilmek için felsefeye ihtiyaç vardýr. Kendini anlamak, dünyayý anlamak, karþýmdaki insanlarý anlayabilmek ve çevreme farklý bir gözle bakabilmek için felsefeye ihtiyaç vardýr. Ýlk Yunan düþünürlerinden, Uzak Doðuda Konfiçyus, Tao, Budha’ya kadar çok sayýda düþünürden etkileniyorum. Bu düþünürleri okumaya ve anlamaya çalýþýyorum.”

“Size çok yakýn olan, ya da sizi yansýtan müzikler hangileri?” “Mutlaka herkesin kendini yansýmasýný bulacaðý besteciler vardýr. Mesela, Son romantikler. Bramhs, Mahler, Rýchard Strauss. Fransýz Empresyonistleri. Eðer müzik tarihindeki akýlcý geliþim çizgisini izleyecek olursak, zirve yapan tepe noktalarý için Bach, Beethoven ve Wagner demek lazým.”

“Evde geçirdiðiniz zaman içinde neler dinlersiniz?” “O gününe ve zamanýna göre deðiþiyor. Size belli bir isim veremem. Ama konser sonrasýnda klasik müzik dinlemem. Akdeniz ezgilerini dinlemeyi tercih ederim, Akdeniz kýyýlarýnda dolaþýrým, Türkiye, Yunanistan, Ýtalya, Ýspanya gibi popüler müziði dinlerim. Ama sanat anlamýnda konuþacak olursak, daha kuzeye çýkmak gerekiyor. Kuzeyde duygusallýk daha yoðun. Sibellius benim için çok özel bir besteci. Onun bestelerinde çok hüzünlü bir dramatizm vardýr. O puslu ve kapalý hava ile uçsuz bucaksýz araziler, o buzullar gözümün önüne gelir. Sibellius’un bestelerini dinlerken hayalimde bu görüntüler canlanýr. Bu manzaralar, bana hep çok az gördüðüm ve çok fazla kalmadýðým Finlandiya’nýn mavi göller ve karlar altýndaki bembeyaz çam ormanlarý görüntüsünü anýmsatýr. Sibellius’un senfonilerini Keman Konçertosunu dinlerken tarif edilmez bir iç ezikliði duyarsýnýz, bir yandan da vakur, çok dik duran bir iç ezikliði vardýr. Ama orada acý bir bakýþ da vardýr. Kuzey müziklerinde acý duygusu daha doludur. Orta Avrupa’da müzik lirik bir hal alýr. Ýtalya kýyýlarýna geldiðinizde güneþin tam ortaya çýktýðýný görürüsünüz. Müzik bu coðrafyada, hüzün ve sevinç arasýnda büyük gelgitler yaþar. ”

“Klasik Türk Müziðine gelirsek, özellikle yurt dýþý konserlerinde bestecilerimizin eserlerini seslendirme imkaný bulabiliyor musunuz?” “Yurt dýþýna çýktýðýmýzda, hazýrladýðýmýz konser programý içersinde Türk Bestecilerinin eserlerini tanýtmak ve sevdirmek amacýyla, özellikle bestecilerimizin eserlerine yer vermeye çalýþýyoruz. Þu ana kadar yurt dýþýnda verdiðimiz konserlerde, baþta Ahmet Adnan Saygun olmak üzere, Ulvi Cemal Erkin, Ferit Tüzün’ün ve Necil Kazým Akses’in eserlerini seslendirdik. Ahmet Adnan Saygun’un “Yunus Emre Orotoryosu”, “4. Senfoni”, “5. Senfoni”, piyano konçertosu, keman konçertosu, ve “Orkestra Ýçin Çeþitlemeleri” isimli eserleri, Moskova, St. Petersburg, Roma, Cagliari, Paris, Hannover, Dusseldorf, Bratislava’da verdiðimiz konserlerde seslendirildi. Ulvi Cemal Erkin’in “Keman Konçertosu” ve “Köçekçesi”, Ferit Tüzün’ün “Türk Kapricciosu”, “Anadolu Suiti” ve “Esintiler” isimli eserleri ve Necil Kazým Akses “Keman Konçertosu” ile “Scherzo” isimli eserleri Moskova, St. Petersburg, Porto, Roma, South Carolina, (U.S.A) Atina’da verdiðimiz konserlerde en çok seslendirilen eserler oldu.”

“Siz sürekli konserlerde izleyici karþýsýna orkestra þefi kimliði ile çýkýyorsunuz. Peki, izleyici koltuðunda oturduðunuz ve bir seyirci olarak sizi çok etkileyen bir konser anýmsýyor musunuz?” “Öyle hatýrladýðým bir konser þu an aklýma gelmiyor ama 1986 yýlýnda, Roma’da
Leonard Bernstein konseri beni çok etkilemiþti.”

“Peki hayatýnýzdaki en özel konser hangisi? Öyle bir konser var mý?” Kýsaca var diyor Rengim Gökmen. “Benim þefliðe yönelmeme yol açan çok özel bir konser var. 1967 yýlýnda, Los Angeles Filarmoni Orkestrasý ile Zubin Mehta’nýn Ankara’ya geldiði ve Cumhur Baþkanlýðý Senfoni Orkestrasýnýn salonunda verdiði bir konserdi ve benim hafýzamda yer etmiþti. Ýlk defa o zaman “acaba ben orkestra þefi olabilir miyim?” düþüncesi aklýmdan geçmiþti.

“Peki, ailenizin etkisi nasýl oldu?” “Annemin yönlendirmesi ve babamýn desteði ile müziðe yöneldim. Benim yaþantýmda babamýn çok önemli etkisi olmuþtur. Zubin Mehta konserinde orkestra þefliði fikri kafamda belirdi. Ahmet Adnan Saygun’un beni kompozisyon bölümüne almasý, orada Ýlhan Baran ile çalýþmam bu düþünceyi netleþtirdi. Burada, Ahmet Adnan Saygun’un bu yönde çok büyük katkýsý olmuþtur. Yurt dýþýn sýnavýný kazanmamla kesin kararýmý verdim. Hocalarým Ýlhan Baran, Ulvi Cemal Erkin, Ferhunde Erkin, Nimet Karatekin hocalarýmýzý da burada unutmamak lazým. ”

“Ahmet Adnan Saygun deyince bu büyük besteciden bahsetmeden olmaz. Bu konuda, neler söyleyebilirsiniz.?” “Ahmet Adnan Saygun’un bütün dünya tarafýndan 20 Yüzyýlýn en büyük bestecilerinden biri olduðu anlaþýlýyor. Ahmet Adnan Saygun, evrensel olarak, doðuyu batýya baðlayan çok özel bir sanatçý. Doðu müziklerinden esinlenerek, o temele oturan ama evrensel bir dil kullanan ve batýnýn zevkine de hitap ederek bir özgünlük yaratan en büyük 10 besteciden biridir.”

“Sizi nasýl etkiledi?” “Ahmet Adnan Saygun sayesinde ben kompoziyon bölümüne girdim. Annemi kaybettikten sonra, beni kanatlarýnýn altýna almýþ, bana kol kanat germiþ bir insandý. Yurtdýþýndan döndüðümde, Ahmet Adnan Saygun, Ýstanbul’da AKM’de verilen ilk konserime gelmiþti. Konserin sonunda, Ahmet Adnan Saygun’u tanýmayan görevliler kendisini yukarý býrakmamýþ ve hocam içeri girememiþti ve o yaþta büyük besteci kapýda beni beklemiþ. Ahmet Adnan Saygun o gün bana þunlarý söyledi. “Atatürk, bunu bana 1936 yýlýnda söylemiþti. Þimdi de ben sana söylüyorum. Bu ülkede çok büyük iþler baþaracaksýn sen oðlum” dedi ve bana sarýldý. Ahmet Adnan Saygun’un bana söylediði bu söz, yaþantýmda aldýðým en büyük madalyadýr.”




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý
Tiyatro Soluyanlardan "Koca Bir Aþk Çýðlýðý"

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
Tanrýlarýn Takýlarý
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.