sesin bir kelebek olup
kırılmanın acısı gibi konuyor yüzümdeki cizgiye
yüreğime yamadığım kelimelerin ellerinden tutuyorum hemen
bir yolculuk çiseliyor kirpiklerimin arasından
kırık dökük anlamlardan
derme çatma bir ömür koparıp ellerine
gökkuşağının yamalarından utanan
renkleri gibi dolduruyorum bavuluma
geride kalan yaşamaklı anları
bir ''gitme'' esiyor saçlarından
okşuyor bakışlarımı ''sonra''
dilim dönüyor
yüzüm düşüyor kıyısına yolların
susuyorsun
susuyorum
özlemin ayrılığın geceye düşürdüğü tek damla
dudaklarımı usulca dokunduruyorum
dilimi esirgiyorum
tek damla ile çatlayacak sanki tenim
duru bir su gibi akıtmak varken seni
yüregimin yamacından
kümülüslü bir anı oluyorsun gözlerimde
ha! desen sağnağa dönecek
özlemin meteoroloji bülteni
içim yıkımın manifestosu
suskun
susuyorsun
susuyorum
yüzün, yüzüm
kilitlerim ve öfkem
karnımda taşıyıp söze döktüğüm
-kelimeler, büyüler ve imgeler-
sığındığım ,kapandığım ve serpildiğim
kelimelerin karanlığına batırıp diviti
çiziyorum seni penceremdeki
mavi sonsuz aydınlığa
yüzün günün suskun yarısı
kirpiklerin bir kuşun kanat çırpması
kybele'ye yamanan yeşil deltasında gözlerinin
umutlarımı ekiyorum bahara açan
deli bir fırtına gibi göğü bölen saçlarının
köpüklü denizlerinde bırkıyorum
bu özlemi artık
susuyorsun
susuyorum