Kendimi çok yorgun hissediyorum. Bugün işe gitmeyip Kaan'ı beni affetmesi için zorlamaya karar verdim. Üstümü giyinip evden çıkıyorum. Taksiye bindiğimde işyerini arayarak bugün gelemeyeceğimi bildiriyorum.
Alışveriş merkezinden Kaan'a geçen gün beğendiği saati alıyorum. Beni affetmesi için ısrar ederken ona bir hediye vermek daha etkili olur.
. . .
Şirketten içeri girdiğimde Esra'yı görüyorum. Kaan'ı soruyorum. Odasında olduğunu söylüyor. Hafif bir gülümseme. Bu kızı seviyorum.
Asansörden iniyorum ve koridorda ilerliyorum. Ve işte, Kaan'ın odası. Kapıyı hafifçe tıklatıp içeri giriyorum. Kafasını kaldırıyor, ben olduğumu görünce işine geri dönüyor. Anlaşılan çok kırgın.
Yavaşça yürüyerek ilerliyorum, ellerimi omzunda dolaştırıyorum. Dudaklarımı yanağına yaklaştırırken bir elimle hediyesini önüne koyuyorum. Şaşkın bir şekilde bakıyor, yavaşça geri çekiliyorum. Hediyesini açıyor. Gülüyor ve;
-Gerek yoktu. Diyor.
-Olsun, almak istedim.
-Peki.
-Yapma lütfen, özür dilerim Kaan.
-Beren, küçük çocuk gibi küsecek değilim. Sadece biraz kırıldım. Ama tamam, bundan sonra seni merak etmeyeceğim.
Gülümsüyor. Bende gülümseyerek eşlik ediyorum ona. Ayağa kalkıyor, beni kendine çekiyor ve öpüyor.
-Seni seviyorum.
Hiç bir şey demiyorum. Çünkü içimden bunu söylemek gelmiyor. Ona haksızlık edemem, ona yalan söyleyemem. Onu seviyorum ama artık eskisi gibi değil, sadece seviyorum.
. . .
Üç hafta geçti ve hala ayrılmak istediğimi söyleyemedim. Ona yakın davranıyorum ve birlikte eğleniyoruz, gece dışarı çıkıyoruz. Ondan tamamen uzaklaşamıyorum çünkü ona değer veriyorum, o hala benim herşeyimi paylaştığım bir dost. Açıkcası ne yapacağımı bilmiyorum ama geleceğim hakkında bir kaç fikir yürüttüm. Yapmak istediğim şeyler var, ideallerim var. Uzun zamandır ilk defa bu kadar kararlıyım ve kararlarım yapılması çok güç şeyler değil. Sadece, herşeyden önce Kaan'la konuşup bu işi bitirmeliyim. Beraberinde herşey düzelecektir.
En azından düzeleceğini umuyorum.