Yolum yine Duraksamalar Sokağı’na düştü. Bu sokaktan sıkıldım. Soluk almak için değil, yaşamamak için düşüyorum yollara. Yolum hep o sokağa varıyor.
Serin bir hava kütlesi yakalasam, derin derin solusam serinliği; yüreğim ferahlasa...
Sıkıldım yorgunluklardan. Başım duman, gönlüm duman, ellerim dermansız, bedenim suskun. Tükendim, tükettim. Kendimi Ölüm Sokağı’na atıp gittim.
Bakıyorum da, bulamıyorum kaçan Ben’i. Neredeyim acaba? Bir görebilsem; yakalamak için adımlarım hızlanır belki. Belki yeniden yaşamak umuduyla çağırırım kendime ve geçip giden ruhum duyar da sesimi, bekleyiverir.
Duraksama, ölüm; derken Hiçlik Sokağı’ndayım. Bakıyorum etrafa, hiçbir şey yok. Ne güneş, ne bulutlar, ne tertemiz hava ne de deniz kokusu. Bir martı çığlığı duysam ya da rüzgâr esmeye başlasa, kalbim atmaya başlayacak belki yeniden ve ben yeniden yaşamaya başlayacağım.
Yoruldum durmaktan ve yok olmaktan. Var olmak istiyorum ey Ben! Ne olur duy sesimi ve Hayat Sokağı’nda bekle beni. Bir mesaj gönder telefonla ve de ki: “Buradayım, seni bekliyorum.” Hayır, durma ve bekleme. Tehlikeli olacak ama geriye, Hiçlik Sokağı’na dön, elimden tut, kaldır ve yavaş yavaş götür hayata... Rüzgârı serp yüzüme avuçlarınla. Gözlerime güneşi ver. Saçlarıma dalgasını hayatın. Ellerime tutkusunu aşkın... Bana hayatımı ver! Geri gel ve Sen’i geri ver!..
Boş Sokaklar
Neredeyim acaba? Bir görebilsem; yakalamak için adımlarım hızlanır belki. Belki yeniden yaşamak umuduyla çağırırım kendime ve geçip giden ruhum duyar da sesimi, bekleyiverir...