Cevabını Bildiğimiz Sorular

İnsan yanlış olduğuna inandığı şeyi yapar mı?

yazı resim

Doğru öğrenmenin bize hep, çok kitap okumaktan, eğitim almaktan, büyüklerimizin sözünü dinlemekten geçtiğini öğrettiler bugüne kadar. Büyüklerimizin sözünü dinledik, eğitim almaya çalıştık, eh! hayli de kitap okuduk. Yani söyleneni yaptık. Ancak gördük ki hiçbir şey bize anlatıldığı gibi değil. Bunları yapınca bembeyaz bir dünyaya kucak açacağımızı, her şeyin yolunca yordamınca olacağını; kötülük adına, yanlış adına hiçbir şeyle karşılaşmayacağımızı düşündük.

Çoğu zaman sokakta önümden ilk geçen insana sormak isterim: Hayatınızda en nefret ettiğiniz şey ne? Alacağım cevapları duyar gibiyim: Bencillik, yalan, dedikodu, iftira, tembellik, ihanet, kıskançlık şu an aklıma gelmeyen yığınla şikayet ettiğimiz birçok konu. Bunca şikayet ettiğimiz çirkin/ yanlış davranışları yapan kim? Yine biz.Ben, sen, o ne fark eder sonuçta hepimizin ortak özelliği değil mi şikayet etmek?Bu aklıma geliverenlerden biri ya da bir kısmı ben yapmam!dediğiniz kendinizle baş başa kaldığınızda dürüstçe itiraf edeceğiniz kocaman bir yalan mı yoksa?

İnsan yanlış olduğuna inandığı şeyi yapar mı? Yapıyor işte. Bence bu tür davranışların özünde bulduğumuz, üstelik kendimizi de bir güzel kandırdığımız bahaneler yatıyor. Bencil olmak için o kadar çok kılıfımız var ki: Benim evim herkesten güzel olmak zorunda Benim çocuğum herkesten başarılı olmak zorunda. Ben mesleğimde herkesten iyi olmak zorundayım. Ben en güzel yemeği yaparım. Ben herkesten daha iyi yazarımÇağımız insanı bunlarla var olduğunu hissediyor. Kimliğini bu dürtüyle kazanıyor. Sonuçta bencillikten nefret ettiğine kendini de inandırıyor: Benim kadar kimse bencillikten nefret edemez!

Yalan, dedikodu, iftira tehlikeli bir konu. Onunla ilgili geliştirdiğimiz kılıflardan söz etmek bile istemiyorum. Son günlerde moda olan müfteri sözcüğünü de düşünürsek vay halimize?!...A, bakın tembellik için çok güzel bahanelerimiz var: Valla bugün canım hiçbir şey yapmak istemiyor Vücudumda bir kırıklık var, elim kolum kalkmıyorBu kadar paraya ancak bu kadar çalışılır, çok bile.. İhanet mi? En komik kılıflar bunun için hazırlanır: Karım/ kocam görevini yapmıyor Beni eve gelince asık suratla karşılıyor Beni aldatıyor İhtiyaçlarımı karşılamıyor

Kıskançlık mı? Bunu hepsinden ayrı tutmak zorundayım. Karşı cins arasındakinden söz etmek bile istemiyorum. Buna öyle alıştık ki. Kıskanmayan insanın sevmediğini düşünecek kadar ileri gitmişiz. Benim asıl derdim kim olursa olsun, her mekanda, her zamanda görebileceğimiz kıskançlıklar. Değişen suratlar, sararan benizler.Hem de ne için? Hayatımızın her adımı için. Araba, ev, başarı, çocuk, eş, sevgi, mutluluk, para, ilgihatta balkondaki çiçekler.Bize komik gelen bunca şeyle dürüstçe şöyle bir yüzleşelim.

Şimdi kendimize sormamız gereken çok önemli bir soru var: Çevremizdeki insanların mutlu olduğu, başarılı olduğu, sağlıklı olduğu bir toplumda mı daha çok mutlu oluruz? Yoksa yalnızca bizim bu özelliklere sahip olmamız; çevremizdeki insanların mutsuz, sağlıksız, eğitimsiz, zavallı olmaları mı bizi daha mutlu eder?....

Cevabını bildiğimiz sorular sormak da ne zor şeymiş!...

] ]

Başa Dön