İyiki duymamişim o çaresiz yakarışlarınızı. İyiki sağırmış duygularım bu çağrışlarınıza. Yoksa, -allah korumuş- kapılıverirdim duygu selinize. Ne şanslıymışız ki hiç karşılaşmamışız biryerlerde, en çok da klavyelerin hükmettiği yerde. Sizi tanımamış, size hapsolmamış olmak ne büyük şans benim için. Yoksa bu kadar mutlu olabilir miydim sizi birazcık tanısam?
Tanışsaydık eğer, büyük ihtimal sevecektiniz beni. Ben de kayıtsız kalmayacaktım ne yazıkki. Sonra , beni çekiverecektiniz o karanlık yoğun gecenizin içine, sürekli yaşadığınız. Ama bilmez misiniz ki, güneştir hayat kaynağım. Size tutulacak , yuvarlanıverecektim gecenize. Siz benden beslenirken, ben sizde yokolacaktım. Ve bunların hepsini alnıma kondurulacak bir masum öpücük yapacaktı , bizi sonsuza kadar lanetli kılan. Benim ışığımı yansıtacak , güç bulacaktınız bu ışıktan. Hep öyle yapmadınız mı bugüne kadar? Bense, diğer zavallı benler gibi, kendi işığıma pervane olacak, bir öpücüğe köle olacaktım. Siz, beni tüketip bir başka bene geçerken, ben arkanızda bıraktığınız gecede yeniden ayağa kalkmaya çalışacaktım çelimsizce. Ama şimdi, siz yoksunuz, aşk yok, acı yok. Gece yok, düşmek yok, uğruna tükenilecek öpücük yok.
İyiki yoksunuz, iyiki tanışmadık. Geceyi de düşmeyi de sevmem çünkü...
Hiç Olmayan Sevgiliye
Benim ışığımı yansıtacak , güç bulacaktınız bu ışıktan. Hep öyle yapmadınız mı bugüne kadar? Bense, diğer zavallı benler gibi, kendi işığıma pervane olacak, bir öpücüğe köle olacaktım. Siz, beni tüketip bir başka bene geçerken, ben arkanızda bıraktığınız gecede yeniden ayağa kalkmaya çalışacaktım çelimsizce.