Gözleri kapalı, eliyle çalan saati aranırken, hala söylenmesi gereken gerçekleri karısına nasıl anlatacağını düşünüyordu .Çalan saati boşuna arandı , bulamadı da zaten. Çünkü, yine karısı, yatmadan önce, kendi tarafına koymuştu saati, sanki erken kalkacak olan oymuş gibi. Üstünden uzanıp kapattı alarmı. Saat 5:30 u gösteriyordu. Karısı pahallı saten örtünün altında kıpırdandı biraz. Belli ki hareketten rahatsız olmuştu. Karısına baktı usulca, ve hala güzel bir kadın olduğunu düşündü. On yıldan fazladır evliydiler ama karısını hiç bakımsız görmemişti. Aynı kızı gibi.Anasının kızı işte. Aklına kızı gelince keyiflendi bir parça. Oyalanmanın gereği yoktu, kalkıp banyoya gitti. Ayna kaplı banyo duvarında kendini inceledi. Kırklı yaşlarında olmasına rağmen daha genç gösteriyordu. Soyunup duşa girdi. Kısa bir duş aldı, günlük bakımını aceleyle yaptı. Traşını olup kokusunu da ihmal etmedi. Bornozuna sarınıp odaya döndüğünde karısı yatakta oturmuş onu bekliyordu. Karısına gülümseyerek günaydın dedikten sonra spor çantasını aldı, tüm duvarı kaplayan ağır maun dolabın sürgülü kapılarından birini açtı, temiz çamaşır ve eşofmanlarını hızlıca yerleştirmeye başladı.
-Sana inanamıyorum Ahmet, her sabah hiç üşenmeden kalkıp spora , sonra da işe gidiyorsun. Üstelik tam tamına yedi yıldır... Nasıl bu kadar disiplinli olabiliyorsun, hayret! Ayrıca, spordan önce duş alma alışkanlığını da bir tek sende gördüm.
Ahmet’in yüzü aydınlandı bir an;
-Motivasyon hayatım. İnandığın şeylerin peşinden koşmalısın. Hadi sen uyu.
-Ben de erken kalkacağım zaten. Muratla biraz alış-verişe gideceğiz. Malum, bugün sevgililer günü...
İmalı bir gülümseme yerleşti yüzüne Ahmetin;
-Muratla ha? Bakıyorum çok iyi anlaşıyorsunuz, akşama onu da davet edelim bize. Yalnız geçirmesin bu özel geceyi.
-Nerden biliyorsun canım yalnız olacağını, gayet yakışıklı bir adam. Mutlaka vardır birileri de bizim haberimiz yoktur. Ben yine de davet ederim. Aşkımm, ne kadar iyi bir adamsın sen öyle, en iyi arkadaşımızı da davet etmek istemen çok hoş. Pardon, senin en iyi arkadaşın desek, ne de olsa beni sen tanıştırdın.
-Hmm, ben tanıştırdım ama benden fazla sen zaman geçirir oldun onunla.
Kadın yataktan doğruldu hafifçe, yüzünde çapkın bir ifade vardı şimdi;
-Yoksa kıskanıyor musun?
Ahmet karısına döndü, yüzünde öyle bir güven ifadesi vardı ki , kadının içi ısındı;
-Hayatım, kıskanacağım son iki insan sen ve Murat, bundan emin olabilirsin.
Ahmet giyinmişti, karısının yanağına bir alışkanlık öpücüğü kondurdu ve koşar adımlarla evden çıktı. Hava dışarda mükemmeldi ama Ahmetin bunu görecek hali yoktu. Kafasından binbir düşünce geçmekteydi. Garajından arabayı çıkarırken kuşların sesini duymadı bile. Aceleyle yola koyuldu. Otele vardığında saat 6:20 idi. Kapıdaki vale koşarak arabanın yanına geldi, kapıyı açtı. Ahmet arabadan inerken yaklaşık bir saati olduğunu düşünüyordu. Lobide oda anahtarını uzatan adam Ahmete gülümseyerek ;
-Günaydın, harika bir sabah Ahmet bey. Yine çok dakiksiniz. Dedi.
Ahmet, yüklü bahşişle yıllardır ağzını sıkı tutan adamına baktı. Kafasını sallayıp asansöre yöneldi. Tüm komiler sessizce selamladılar Ahmeti. Dile kolay, tam yedi yıldır haftaiçi hergün aynı saatte geliyordu buraya. Kata geldiğinde asansörden inip odasına yöneldi. Anahtarı sokup kapıyı açtı. İçeriye girdiğinde yalnız olmadığını anladı. O, daha erken gelmişti. Her zamanki gibi, tam yedi yıldır. Birbirlerine sarıldılar. Sadece bir saatleri vardı birbirlerine özel. Ahmet sevgiyle onun omuzlarını tutup yüzüne baktı;
-Konuşmamız gerek Murat,
Murat, iri kahreverengi gözleriyle Ahmete baktı,
-Ne oldu gene? Yoksa Ayla bir şey mi dedi.
-Yok canım, Ayla’nın ruhu duymuyor, hatta benim ikinizi kıskandığımı bile düşünüyor. Aslında haklı da , ne de olsa onunla daha çok geziyorsun. Ama asıl sorun bu değil.
-Nedir peki?
Ahmet, pencerenin önüne konmuş iki berjerden birine oturdu. Deniz manzarasına bakıyordu ama görmüyordu sanki. Murat karşısına oturdu hemen. Ellerini tuttu Ahmet’in.
-Artık bu üçlü oyun bitsin istiyorum. Bizi yaşamak, kendimi iyi hissetmek istiyorum. Bir otel odasında daha ne kadar saklanabiliriz ki ? Ayla’ya herşeyi anlatmayı düşünüyorum.
Murat kafasını eğdi, ne diyebilirdi ki? Tam yedi yıldır sevgiliydiler Ahmetle, ve yine yedi yıldır arkadaştı Aylayla. Ahmeti Ayladan hiç kıskanmamıştı, çünkü Ahmetin onunla evlenmeye mecbur olduğunu biliyordu. Çalıştığı şirkette en yüksek koltuğa göz koymuşsan mutlu bir aile hayatının olduğunu göstermelisin. Öyle demişti Ahmet yıllar önce. Şimdi genel müdür olmuştu, artık aile kamuflajına ihtiyacı yoktu. Hatta Ahmet, artık çevresinin kendisi hakkındaki gerçekleri bilmesini ister gibi davranmaya başlamıştı. İşe yerleştirdiği elemanları bile gay tercih eder olmuştu. Sanki intikam alıyordu etraftan.
-Bak, Ahmet, geriye dönüşü olmayan tehlikeli bir adım bu. Emin misin?
Ahmet, Muratın gözlerine dik dik baktı. Bu halinde şakadan eser yoktu. Murat yanıtını almıştı, devam etti;
-Peki ya evliliğin?
-Evliliğim tıpkı kangrenli bir kol gibi. Beni yiyip bitiriyor. Tekrar soluk alabilmem için bu hastalıklı kolu kesip atmalıyım. Tabi keşke bu kadar kolay olsa. Keskin bir bıçak yeterdi o zaman.
- Peki ya Ayla ne der sence bu işe?
-Ayla, bir kadına tercih edilseydi çok daha fazla incinirdi, buna eminim. Zamanla beni anlayacaktır. Hatta belki dost bile kalabiliriz. Sonuçta bir kızımız var. Birbirimize mecburuz.
Sarıldılar birbirlerine. Kalan zamanlarında bu konuyu bir daha açmadılar. Ama ikiside durgun ve düşünceliydi. Herkesin alıştığı bir düzeni bozmak kolay değildi.
İşte de Ahmet düşündü durdu. Daha fazla uzatıp bu durumu rezilliğe vardırmanın alemi yoktu. En doğru kararı vermişti.
Akşam evde üçlü biraradaydılar. Murat ve Ayla tüm gün alış-veriş yapıp akşam için yemek hazırlamışlardı. Ayla, kızını annesinin yanına yollamıştı bu akşama özel. İtinayla giyinip süslenmişti. Birlikte kutlayacakları onikinci sevgililer günüydü ne de olsa. Ahmet ise bambaşka bir dünyadaydı. Muratın varlığı içini ısıtıyor , ona güç veriyordu.
Hep beraber sofraya oturduklarında Ahmet , ekmeği kesmek üzere bıçağa uzandı. O anda Muratla göz göze geldi. Bir cesaret geldi içine. Olacaksa bu akşam olsun dedi kendi kendine. Bıçağa baktı, ekmeği ne kadar kolay kesiyordu. Kalbi hızla atmaya başladı. Bunca yıllık yalan yaşamından kurtulma ümidi yerleşti yüreğine. Kendini özgürce yaşama şansını hissetti . Tekrar etti içinden, olacaksa bu gece olsun...
Sır
Otele vardığında saat 6:20 idi. Kapıdaki vale koşarak arabanın yanına geldi, kapıyı açtı. Ahmet arabadan inerken yaklaşık bir saati olduğunu düşünüyordu. Lobide oda anahtarını uzatan adam Ahmete gülümseyerek ; -Günaydın, harika bir sabah Ahmet bey. Yine çok dakiksiniz. Dedi. Ahmet, yüklü bahşişle yıllardır ağzını sıkı tutan adamına baktı.