Sesin Martı Çığlıklarında
Sesin... / Martı çığlıklarında / Kıyıya çarpan dalgaların köpüklerinde
Sesin... / Martı çığlıklarında / Kıyıya çarpan dalgaların köpüklerinde
Son bir gözyaşım kaldı / Dökülmek için sabırsızlanan / Benimse
Sen... / Sevilensin ya... / Özletebilirsin /
“Yaşasın!” deyip gülümsedi kendine, camdaki yansımasına bakmadan yine. Çok anlamsızdı her şey. Korkunçtu ayrıca. Korkunçluk içini kanatan, acıtan duyguda değildi; Her şeyi açık ve net anlamasındaydı.
Kadın, “var olduğumun farkında” diye düşünmüş. Gülümsemiş adama. Yüzündeki elleri tutmaya devam etmiş, bakışları adamın bakışlarını daldırdığı gözlerindeymiş.
Denize baktığımda gördüğümdün / Yağmur altında ıslandığımda dokunandın / Rüzgar
Ayaklarım beni ara sokağa yönlendirdi yine. Bu defa sıkı giyiniğim. İllâki çiseleyen yağmurda yürüyeceğim. E bugün, nedense başka güzel geliyor bana.
Bir küçük nilüfer gibiyiz...Gölden bağımsız gibi görünsek de tamamen ayrılmaz köklere göle bağlıyız.
Beyazlarımı giyinmek istiyorum, maviler bağlayıp. Sana gelmek istiyorum, kendimi rüzgara bırakıp.
Dost adına korkarken, endişelenirken ağlarsın yine odalar dolusu. Sesin duvarlara çarpıp tekrar sana döner, iki kat endişe olup. Hararetin yakar, kavurur yangınlarında. İçinden kanar bir yerlerin.
Eylül…
En sevdiğim ama en sevmediğim ay…
Mutluluk ve mutsuzluğu aynı zamanda yaşamak…
Sevmek…
Sevmeyi hak edip etmediğini düşünmek…
Üşüyorum ben. Sanki çıplağım. Sanki korunmasızım. Sanki ben, ben değilim. Sanki anlamsız her şey. Dost kuytumu arıyorum böyle zamanlarda. Beraber ağlayabilirim onunla. Anlamasa da benimle ağlar, beni sarar, ısıtır dost kuytum.
Adın... / Dilimin ucunda / Yağmurdan önce /
Sobeleniyorum, saklanamadan, saklanmadan, saklanmaya gerek duymazken, sana. Sobeleniyorum sevgimle. Çıplak kalmak gibi bir şey mi bu? Bakmadan gördüğün bende ki ben mi?
Bu akşam okuduğum birkaç yazı, bana geçmişteki özlediklerimi hatırlattı. Benim için değeri tartışılmaz sevdiğimin dediğine göre "özlem, kaybedilene duyulandır".
Dönmek yoktu yaşam denen bu yoldan. Mola vermek, dinlenmekte yoktu. İlle yürünecekti. Yüründükçe acıtan bir yol... Acıttıkça yürünen, yüründükçe acıtan bir yol.
“Özlediğim...! ” diye haykırırsın rüzgarlara verip sesini. Duyar da belki yüzünü sana çevirir diye. Nafile olduğunu bilsen de sesini rüzgara emanet edip usanmadan seslenirsin. “Özlediğim...!”
Bugün mutlu olmalıydım, gün mutlu olma günüydü. Hüzne yer yoktu planımda:)) Derin derin nefesler alıp, temiz havayı depoladım ciğerlerime. Buydu işte yaşamak. Buydu işte aşk!
Sen ağlama sevgili / Maksadım ağlatmak değil / Güldürmek
Yüreğimdeki sonsuz sevgilerimi , özlemlerimi, mutluluklarımı, hayallerimi, hayalkırıklıklarımı, kısaca yaşamımı kelimelerimle dillendirirken yanımda birilerinin olmasını istedim... İstedim ki bu birileri, okuduklarında kendilerini bulsun... Ve yaşamı bir şekilde paylaşalım... İstediğim , dostluk ve hoşgörü ile dolu bir paylaşım... Başka ne isteyebilirim ki?
Bu zamana gelene dek hep okudum,yazdım ve yaşadım... Daha doğrusu yaşamaya çalıştım...
Küçük bir deniz şehri...
Yazılarımda ve şiirlerimde duygusallık bulacağınızı düşünüyorum... Umarım yanılmıyorumdur...
Genelde çeşitli yazarları okumayı severim... Klasiklerden Dostoyovski en sevdiğim yazardır... Günümüz yazarlarından ise A. Hamdi Tanpınar, Ahmet Arif, Nazım Hikmet, Özdemir Asaf ve aklıma şuan isimleri gelmeyen daha pek çok şair ve yazarı okumayı severim.
.........