Nurten Turhan Yüksel

Midye

“Benim içinse gelme” dedi adam.”Senin için geliyorum” dedi kadın.”Kendine kötülük etmiş olursun, çünkü görüşmeyeceğiz” dedi adam. Kadın ”onurumu ayaklar altına alıyor olsam da geliyorum” dedi.

Tanıktı…dili Yoktu Çınarın…

Yalnız sanılırdı köklenip, büyüdüğü toprağında. Heybetinde ne çok öykü biriktirdi… Hep dinledi… Dinlemekten bıkmadı.
Bu yüzden hiç yalnız olmadı bu çınar. Dallarında yuvalanmış ve çeşidini sayamadığım kuşların cıvıltılarını barındırır içinde bir de kesik yeşil hışırtısını.

Sanadır Sözüm Cennettin Yeşilliğinde Her Daim Açmayı Başarabilen Kız.

Öğrenilmiş çaresizlikleri var insanın… Bu, suyun berrak ve akışkan olması kadar gerçek değil mi dost. Bastığın yer, baktığın gök gerçekliğinde kaç tane tuttuğun el olabilir.
İnandığın yürekler içinde inanılmaya değer kaç yüreğe dokundun şimdiye dek. Gün gelip dost bildiklerin birer birer çıkıp gittiklerinde hayatından bir tek

Penceremin Ötesi Berisi

Oysa…
Önceki günlerin erken saatlerinde penceremden seyrettiklerimi tekrarlıyor yine bu sabah, eylül sokak.Seyredilmiş aşk filmlerinden çıkmış tabancalı adamlar yine…

Alabacak İlerleyen Anların Özgeçmişi Yazılıyordu Belleklere Fütursuzca.

Sen gitmiştin…
Zaman, tırnaklarınla kazdığın tünellerinde ilerliyordu kaçmak adına bu oyundan. Karanlıktı yüzün… Ne gölgen vardı ne de gökyüzün… Bedenin soluksuz bir tünele uzamalardaydı. Tünel sana yetişemiyordu. Hüzünden prangalar bileklerini acıtıyordu.
Son sigaranı nefeslemenin keyfini çakmağının deposuna doldurmuştun bitimi belirsiz bir oyun öncesi. Ki

Söz Dizimidir Gözlerin

Senden vazgeçmeyi bilmedim kendimden vazgeçmeyi bildiğim kadar. Bu yüzden ‘gece gözlerin’ yarıladı her gece yarılarımı. Saman alevleri söndükçe tutuştu yeniden, tutkuya bezedi karartma gecelerimi, dantel dantel işlendi sanrılarıma tutukluluğum.

Biz Seninle Körebe Oynardık Hep...

Ben ipeksi bir karanlıkta tenine ulaşabilmek ve yakalayabilmek aşkıyla birçok duvara çarpacaktım yüzümü… Duvarlar, yüzümden sevince kesmiş sıvalarını sana dökmek istedikçe, sen iş yerini terk etmiş bir arsızlığı alıkoyup buzdan bir mala ile yok edecektin. Ben otoyol kayganlığında akıp gidecektim gölgenden. ‘Dur’ levhaları umursamayacaktı hiç birimizi.

Başa Dön