..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dengeli bir rejimde yemeðin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Deneysel > Nilgün SARIGÜL




6 Nisan 2009
"Üç Kadýn Bir Düþ"  
Bir parça Sevgi, Bir parça Mutluluk... Gözyaþlarýnda son bulur...

Nilgün SARIGÜL


Bir Hayat, Bir Umut, Bir Pýnar ve Üç Kadýn Bir Düþün Gerçekleþeði Günü Beklemekte...


:AIDB:
ÜÇ KADIN BÝR DÜÞ

Þehir merkezinden uzakta, oldukça geniþ bir alan üzerine kurulmuþ, çam ve kavak aðaçlarý, rengârenk açmýþ gülleriyle, ismine yakýþýr derecede huzur dolu bir görüntüsü vardý. Yeþilyuva huzur evinin. Üç katlý huzur evi binasý, bu geniþ alanýn tam ortasýna yapýlmýþ, dýþ cephesi, uçuk pembe renge boyanmýþtý. Ýlk bakýþta masallara konu olan o þirin evleri anýmsatýyordu. Binanýn hemen önünde, sýrtlarý birbirine dayalý, avuçlarýndan su akan iki melek heykelinin süslediði küçük bir havuz bulunmaktaydý. Bahçenin, kiremit rengi, parke taþlarla döþenmiþ yollarý, temiz ve bakýmlýydý. Çam aðaçlarýndan süzülen keskin çam kokusu, arada kendisini hissettiren meltem rüzgârýyla etrafa yayýlýrken, kavak aðaçlarýnýn salýnan yapraklarýnýn çýkardýðý hýþýrtý, sessiz ortamýn sessizliðini hoþ bir melodi týnýsýyla bozuyordu.
Üç beþ adým aralýklarla aðaçlarýn altýna yerleþtirilmiþ banklarýn üzerinde, dört duvar arasýna týkýlýp kalmaktansa, dýþarýda pýrýl pýrýl parlayan güneþin, sýcacýk hâkimiyetine kendisini teslim etmiþ yaþlý insanlar oturmaktaydý.

Onlarýn rahatý düþünülerek yapýlmýþ bu bakým evinde kalmak, belki de hiçbir zaman akýllarýnýn ucundan bile geçmemiþti. Oysa þimdi, sýðýnabilecekleri tek yerdi.

“Emin ol, burada sana bizim baktýðýmýzdan daha güzel bakýlacak, daha rahat edeceksin. Kendi yaþýtlarýnla birlikte olacak, vaktin ne kadar çabuk geçtiðini bile anlamayacaksýn” diyordu, onlarý buraya getirenlerin samimiyetsiz sözleri. Oysa onlarýn gözünde daha dün gibiydi her þey, “Düþeceksin oðlum, üþütürsün kýzým” diyerek koruyup, kolladýklarý can parçalarý, þimdi eski bir oyuncaktan kurtulmak istercesine, gözden uzak bir yerlere yerleþtirme çabasý içine giriþmiþlerdi ana baba dedikleri o çaresiz insanlarý. Fakat ne yazýk ki, unuttuklarý bir nokta vardý. Tarih, tekerrürden ibaretti.
Zaman denilen sinsi düþmanýn acýmasýz silahý, elbet bir gün namlusunu onlarýnda üzerine de çevirerek, bugün onlarýn yaktýðý noktadan, yarýn kendi canlarýný yakacaktý.

Yeþilyuva huzur evinde yaþayanlarýn birbirlerinden ayrý gayrý hiçbir þeyleri yoktu. Herkes birbiriyle dost, herkes birbiriyle sýrdaþtý. Birlikte gülüp, birlikte aðlýyorlardý. Çünkü artýk biliyorlardý ki, geçmiþ için aðlamak da, gelecek için endiþelenmekte hiç bir þeye çözüm deðildi. Zaman, aný yaþayarak, birlikte paylaþma zamanýydý. Paylaþtýkça mutlu oluyorlar, mutlu oldukça yeniden var olduklarýný hissediyorlardý.

Bir çam aðacýnýn hemen yaný baþýnda duran kýrmýzý bank da, yan yana oturmuþ güzel havanýn tadýný çýkarýyorlardý. Biri örgü örüyor, diðeri kitap okuyor, öteki ise cýlýz parmaklarýnýn arasýna sýkýþtýrdýðý sigaranýn birini söndürüp diðerini yakýyordu.

Sigarýnýn acý dumanýndan rahatsýz olup, birkaç kez ters ters bakmýþ, bakýþlarýnýn iþe yaramadýðýný fark edince daha fazla dayanamayarak, “Temiz hava alalým diye çýktýk dýþarý. Sigaradan nefes alamýyoruz.” diyerek, rahatsýzlýðýný belli etmiþti, Hacer Ebe.

Hacer Ebe, Bolunun Göynük ilçesinde dünyaya gelmiþti. Annesi ebeydi. Senelerce o ev senin bu ev benim dolaþýp, anasýyla birlikte kim bilir kaç çocuðun doðumuna þahitlik etmiþti. Genç kýzlýða adým atýp da, serpilip, geliþmeye baþladýðýnda, biraz isteyerek, birazda mecburiyetten, annesinin mesleðini o devralmýþtý. Yakýn köylerden birine doðuma gittiði bir gün, eþi Yusuf Bey ile tanýþmýþ. Kýsa sürede dünya evine girmiþlerdi. Günler, aylarý kovalamýþ, Hacer Ebe, ne kadar utansa, ne kadar sýkýlsa da doðumunu annesinin yaptýrmasýna engel olamamýþtý. “Ben seni de torunumu da yabancý ellere býrakmam, Allaha çok þükür elimde de tutuyor ayaðýmda” demiþti annesi.
Hacer ebe, sarý saçlý mavi gözlü o minicik bebeðini kucaðýný aldýðýnda ise, dünyalar onun olmuþ, doðumunu yaptýrdýðý analara, dünyaya gelen bebeklere daha bir güzel bakar olmuþtu.
Hayatlarýndaki her þey iyi güzel yaþanýp giderken, kocasý Yusuf Beyin dinmek bilmeyen öksürüklerine derman bulabilmek için gittikleri hastanede, eþinin ince hastalýða yakalandýðýný öðrenmiþ, baþýndan aþaðý kaynar sular dökülmüþtü. Yýlmadan, usanmadan, büyük bir umut ve özveriyle kocasýna bakmýþ, bir dediðini iki etmemiþti. Ancak, ne yazýk ki tüm bu çabalarý, kocasýný bu amansýz hastalýðýn pençesinden kurtarmaya yetmemiþti. Ýki yaþýndaki kýzý Umut ile bir baþýna kaldýðýnda, Allaha isyanlar ederek, yaþamak istemediðini haykýrmýþ durmuþtu. Günlerce kapýsýný aþýndýrýp destek olmak isteyen komþularýnýn tesellileri de fayda etmemiþti. Sadece bir komþu çocuðunun “Hacer Teyze, sen de ölürsen bebeðini teyzeme versinler mi? Onun bebeði olmuyor, o da hep senin gibi aðlýyor” demesiyle aklý baþýna gelmiþti.

Senelerce o doðumdan bu doðuma, o tarladan bu tarlaya koþturdu durdu. “Gencecik kadýnsýn, böyle tek baþýna nereye kadar dayanýrsýn, evlen bir erin olsun” diyenlere karþýlýk, hep kulak týkadý. Kazandýðý her bir kuruþu tek umudu olan kýzý için harcadý. Kýzý okuyup, doktor diplomasýný kucaðýna býraktýðýndaysa, mutluluktan dizlerinin baðý çözülmüþ, oturduðu yerde öylece kalakalmýþtý. Ýnsanýn gözü gibi baktýðý bir fidanýn yeþerip meyve vermesi ne güzel þeydi.

“Kýzýn artýk burada kalýr, bize doktorluk yapar” diyenlere, “Görev yeri Ýstanbul’da gitmesi gerekiyor” demiþti, Hacer Ebe. Kýzý Ýstanbul’da okuduðu için zaten uzun seneler birbirlerinden ayrý kalmýþlardý. Þimdi bu kesin ayrýlýk, yüreðine bir ok gibi saplanýyor, ince ince sýzlatýyordu.

Kýzý, Ýstanbul’a gideli henüz birkaç ay olmuþtu ki, aldýðý bir telefon haberiyle Hacer Ebenin eli ayaðýna dolanmýþ, etekleri zil çalmaya baþlamýþtý. Biricik kýzý “Annecim sana bir misafir getiriyorum, ben onu çok seviyorum inþallah sende seversin” demiþti. Gelen misafirin adý Oðuz’du.
Umut ve Oðuz fakültede arkadaþlýkla baþlayan iliþkilerini resmiyete dökmek, bir yuva kurmak istiyorlardý.
Hacer Ebe, damat adayýný görür görmez kaný ýsýnmýþ, sanki kendi oðluymuþ gibi Oðuz’u baðrýna basmýþtý. Oðuz, Ankaralý bir ailenin tek çocuðuydu. Geleneklere, göreneklere saygýlý, oturmasýný kalkmasýný bilen efendi bir gençti. Hacer Ebe, ilk görüþte beðendiði Oðuz’a “Bak oðlum kýzýmý üzmeyeceksen onu sana veririm” demiþ, gençlerin verdikleri karara yeþil ýþýk yakmýþtý.

Umut, teliyle duvaðýyla dünya evine girmiþ, daha sonrada bitmek tükenmek bilmeyen yoðun bir tempoyla çalýþma hayatýna atýlmýþtý. Hacer Ebe, kýzýnýn ve damadýnýn baþarýlarýyla gurur duyuyor, kendisine bugünleri gösteren Allah’a þükürler ediyordu. Tek sýkýntýsý biricik evladýnýn yüzünü görememekti.

“Senin kýzda hayýrsýz çýktý Hacer Ebe, evleneli ne kadar zaman oldu, bak, bir gün den bir güne kapýný çalmadý” diyenlerin iðneleyici laflarýna karþýlýk “Çalýþýyor çocuklar, iþleri güçleri var, senin benim gibi mi onlar, her gün kaç tane hayat kurtarýyorlar” diyerek výzýldanýp duran insanlarýn aðýzlarýný kapatýyordu.

Hacer Ebe, soðuk bir kýþ akþamýnda, her zaman yaptýðý rutin iþlerini tamamlamýþ, yemeðini yemiþ, bulaþýklarýný yýkamýþ, birkaç sayfa Kuran okuyarak dua etmiþ, sonra da üþüyen dizlerini ýsýtabilmek için yün yorganýn altýna sýðýþý vermiþti.
Gece yarýsýna doðru acý bir koku ve baðýrýþ sesleriyle uyandý. Yataktan kalkmak istedi ama ilk hamlede olduðu yere yýðýlýverdi. Dumandan göz gözü görmüyor, sadece dýþarýda sürekli “Kadýn içerde Allahýmmm” diyerek, baðrýþýp duran insanlarýn seslerini duyuyordu. Nihayet, çok geçmeden bir el omuzlarýndan tutup Hacer Ebeyi ayaða kaldýrmýþ, zar zor canlarýný dýþarý zor atmýþlardý. Elektrik kontaðýndan çýkan yangýn, önce ahýrý, daha sonrada iki katlý ahþap evi yalayýp yutmuþ geriye yanmýþ moloz yýðýnýndan baþka hiçbir þey kalmamýþtý.
Hacer Ebe, gözyaþlarý içinde, üzerinde geceliði, çýplak ayaklarýyla ayazýn ortasýnda kala kalmýþ, geçmiþine ait her ne varsa kül olmuþtu.

Ýki gün sonra hayatta ki tek umudu, caný, biricik kýzý gelmiþ, yok olan bir geçmiþin karþýsýnda ana kýz birbirlerine sarýlarak uzun uzun gözyaþý dökmüþlerdi.

Bu olaydan sonra Hacer Ebe, yaklaþýk altý ay, Ýstanbul’da kýzýnýn ve damadýnýn evinde kaldý. Onlarýn yaþantýsýna bir türlü ayak uyduramýyor, gecenin bir yarýlarýna kadar süren arkadaþ toplantýlarý, yemekler, eðlenceler arasýnda kendisini fazlalýk olarak görüyordu.
Uzun uzun düþündükten sonra, bir akþam yemeðinin ardýndan, kýzýný ve damadýný karþýsýna alarak, kendisini bir huzur evine yatýrmalarýný istemiþ, kendisi ve onlar için en iyisinin bu olduðunu söylemiþti. Bu kararýn ardýndan bir sabah, öpüþe koklaþa bu huzur evine getirilmiþti. Ýlk aylar hemen hemen her hafta ziyarete gelen kýzý, daha sonralarý bu ziyaretlerini iki üç ay da bir yapar olmuþtu. Ama yinede sýk sýk arayýp, halini hatýrýný, bir arzusunun olup olmadýðýný soruyordu. Hacer Ebenin dudaklarý, “Ýyiyim ben burada, düþünmeyin siz beni” dese de yüreði kan aðlýyordu.

Bugün, kýzýný görmeyeli tam altý ay olmuþtu, oturduðu bankýn üzerinde güneþten pembeleþen yanaklarýný çevreleyen beyaz baþörtüsü yüzüne ayrý bir güzellik katmaktaydý. Elinde, rahmetli eþi Yusuf Beyden hatýra kalan kehribar tespihi vardý. Yavaþ yavaþ ve sabýrla, her bir tespih tanesine dualar okuyarak, büyük bir umutla kýzýnýn geleceði günü bekliyordu.

“Kýzma be Hacer Haným. Sýkýntým olmasa içer miyim þu mereti, baksana ne kadar zaman oldu bizim kýz gelmeyeli, aramýyor da eskisi gibi. Merak ediyorum” dedi Tülay Haným.
Tülay Haným, Ýzmirliydi. Altmýþlý yaþlarý çoktan devirmiþ olmasýna raðmen hala güzeldi. Onu görenler, kim bilir gençken nasýlda güzel bir kadýndý diye düþünmekten kendini alamazdý.

Tülay Haným babasýný hiç tanýmamýþtý. O henüz altý aylýkken, babasý bir trafik kazasýnda hayatýný kaybetmiþ, genç yaþta dul kalan anasý, çocuðuna bakacak kimsesi olmadýðý için, akrabalarýnýn bulup tanýþtýrdýðý biriyle evlenmek zorunda kalmýþtý. Önceleri evine eþine sadýk olan adam, seneler geçtikçe kötü alýþkanlýklarýn pençesine düþüp, kumardan ve içkiden baþýný kaldýramaz hale gelmiþti. Yine böyle içkili geldiði bir akþam, kendi odasý yerine Tülay’ýn odasýna dalmýþ, üzerini örtme bahanesiyle küçük kýzýn vücudunu okþamýþtý. Zavallý kýzcaðýz korkudan sesini çýkaramamýþ, olduðu yerde büzüþüp kalmýþ, tir tir titremiþti. O günden sonra, baba bildiði bu adamýn uygunsuz davranýþlarý, gün geçtikçe daha da çirkinleþmeye baþlamýþtý. Eline geçen her fýrsatý deðerlendiren adam kýza bir türlü huzur vermiyordu.

Annesiyle baþ baþa kaldýðý bir gün tüm cesaretini toplamýþ, “Anne, Yakup Amca sen yokken hep benim bacaklarýmý elliyo, bana acayip þeyler söylüyo, yapma diyorum yine yapýyo. Çok korkuyorum” deyivermiþti. Annesi, kendi evladýnýn söylediklerine inanmayarak, kulak týkamýþ, o senin baban, sen onun elinde büyüdün, döverde, severde. Saçmalama demiþti. Anasýnýn bu sözleri Tülay’ý ne kadar derinden yaralasa da gidecek yeri olmadýðý için çaresiz susup, boyun eðmiþti.

Aylar sonra bir gün, karýsýnýn evde olmadýðý bir aný kollayan babalýðý Yakup, mutfakta bulaþýk yýkamakta olan Tülay’ýn arkasýndan sessizce yaklaþarak zavallý kýzcaðýzý savunmasýz halde yakalamýþtý. Niyetinin ne olduðu gözlerinden açýkça okunuyordu. Hantal cüssesiyle kýzcaðýzýn üzerine yürüdüðünde,“Yapma Yakup Amca, gözünü seveyim yapma” diye yalvarsa da alkolünde etkisiyle gözü dönen adamý durdurmasý mümkün olmamýþtý. Kýsa süren bir boðuþmanýn ardýndan, bu namussuz adamýn elinden kurtulamayacaðýný anlayan zavallý kýz, can havliyle eline geçirdiði ekmek býçaðýný bir hamlede, üvey babasýnýn bacaðýna saplayývermiþ, kanlar içinde yere yýðýlan ýrz düþmanýnýn iniltilerine kulak asmayarak, ardýna bile bakmadan, evden kaçývermiþti. Baðýrýþlarý duyan komþular eve doluþmuþ, yerde kanlar içinde yatan bu namussuz adamýn karþýsýnda yardým etmek þöyle dursun, uzunca bir süre “ohh” çekmiþlerdi.
Olayý polise intikal ettirmek istemedikleri için, “kazayla oldu” diyerek, kendi aralarýnda geçiþtirmiþlerdi. Yaþadýðý bu þok edici durum karþýsýnda Tülay, apar topar Kayseri de ki uzak akrabalarýnýn yanýna gönderilmiþti. Kendisine inanmadýðý için annesine çok kýrgýndý. O ýrz düþmanýyla yaþadýðý müddetçe de, bir daha annesiyle konuþmamaya yemin etti. Yaþadýklarýnýn tek sorumlusu olarak annesini görüyordu. Çünkü annesinin vurdumduymazlýðý yüzünden yaþadýðý bu çirkin olay, hayatý boyunca zihninden söküp atamayacaðý kara bir leke olacak ve hiçbir zaman unutamayacaktý.

Yanýna yerleþtirildiði akrabalarý onu kendi kýzlarý gibi baðýrlarýna basmýþlar, kendi evlatlarýndan ayýrmadan okutmuþ, büyütmüþlerdi. Tülay, yapýlan bu fedakârlýðýn karþýlýðýnda hemþirelik okulunu en yüksek puanla bitirerek, bu iyi niyetli güzel insanlarýn yüzünü güldürmüþtü.

Kendisine hayat arkadaþý olarak seçtiði Eray ile, bir arkadaþ ortamýnda tanýþmýþtý. Eray, yüreði vatan ve millet aþkýyla yanan bir askerdi. Ýyi bir aileden geliyordu. Tülay’dan ilk görüþte etkilenmiþ, araya aracýlar koyarak, tanýþmak istediðini, niyetinin ciddi olduðunu söylemiþti. Baþ baþa yapýlan birkaç görüþmenin ardýndan, ailelerin de devreye girmesiyle, Tülay ve Eray çok geçmeden dünya evine girmiþler, mutlu bir yuva kurmuþlardý. Ýkisi de canla baþla çalýþýp, önce baþlarýný sokacak bir ev almýþ, sonrada dünyalar tatlýsý biricik kýzlarý, Hayat’ ý dünyaya getirmiþlerdi. Her þey çok güzeldi. Hayat tozpembe bir masal gibi önlerinde yaþanýp gidiyordu. Ancak bu güzel günler, eþi Eray’ýn, görev için gittiði Hakkâri de kaçakçýlarla girdiði mücadele sonunda þehit düþmesiyle sona erdi. Tülay, altý yaþýndaki kýzý Hayat’ la baþ baþa kalakaldý. “Allahým ben sana ne yaptým da mutluluðu çok gördün bana” diye günlerce aðýtlar yaktý, isyanlar etti. Kocasýnýn asker elbiselerini uzun süre odasýnýn duvarýndan kaldýramadý. Ancak ne kadar gözyaþý dökerse döksün, gideni geri getirmesi mümkün olamadý. Eþinin tek yadigârý biricik kýzý için, senelerce çalýþtý durdu. Tek istediði evladýný okutup, büyütmek, vatana millete hayýrlý bir evlat vermekti. Bu isteðinde baþarýlý da oldu. Hayat, annesinin yüzünü kara çýkarmadý, okudu ve sonunda büyük projelere imza atan tanýnmýþ bir mimar oldu. Ýstanbul’dan aldýðý büyük bir iþ teklifiyle, ayaklarý yerden kesildi. Annesini de yanýna alýp þiirlere, hikâyelere konu olan bu büyülü þehre geldi.

Tülay, kýzýnýn baþarýlarýyla bir yandan gurur duyuyor, bir yandan da sürekli yurtdýþýna çýkmak zorunda olduðu için kýzýndan ayrý geçirdiði zamana üzülüyordu.

Bir akþam, penceresinin kenarýna oturmuþ, her zamanki gibi caddeden gelip geçeni seyrederken, sokak kapýsýnýn yavaþça kapandýðýný duydu. “Hayat sen misin kýzým,” diye, kapýya doðru seslendi. “Benim anne” dedi, kýzý. “ Bu akþam caným dýþarýya çýkmak istedi. Hadi hazýrlan da seninle ana kýz þöyle güzel bir yemek yiyelim.”
Tülay, “Tamam kýzým sen nasýl istersen” derken, evladýnýn gözlerine bakmýþ, o ise gözlerini annesinden kaçýrmýþtý. Bu hareketi daha küçücük çocukken annesinden bir þeyler isterken ya da saklarken yapardý. Bu yüzden Tülay, yemeðin sonunda kendisini hoþ þeylerin beklemediðini sezinlemiþti. Nihayetinde öyle de oldu. Yemeðin sonunda kýzý “Annecim” diye söze baþladý. Biliyorsun çalýþtýðým þirketin yurtdýþýnda sürdürdüðü çok önemli bir projesi var. Bu proje onlar içinde benim içinde çok önemli. Her ne kadar buradan takip etmeye çalýþsam da, yeteri kadar verimli olamýyorum. Mutlaka iþin baþýnda durmam gerekiyor. Bu yüzden þirket, iþ bitene kadar, yani yaklaþýk bir sene boyunca benim orada daimi olarak kalmamý istiyor. Bu yüzden gitmek zorundayým. Ben yokken senin o koca evde tek baþýna kalmana gönlüm razý olmuyor. Bir arkadaþým var, annesini çok güzel ve nezih bir yere emanet etmiþ. Çok rahat, konforlu, sizin yaþ grubunuzdaki bireylere yönelik sosyal aktiviteleri bol olan bir yermiþ” dedi. Tüm bunlarý söylerken önünde duran tatlý tabaðýndan baþýný bir an olsun kaldýrmýyordu. “Huzur evi mi burasý?” diye sordu Tülay. Sesi titreyerek çýkmýþtý. “Evet, anne. Huzur evi. Beni yanlýþ anlamaný istemiyorum ne olur bana kýzma. Arkadaþým, ayný yaþtaki insanlarýn birlikte bir þeyler paylaþabildikleri þehirden uzakta çok farklý bir yer olduðunu söyledi. Hem projem biter bitmez buradayým, tekrar birlikte olacaðýz” demiþ, bu sözleriyle, annesinin isteði her ne olursa olsun, kendi kararýnýn kesin olduðunu açýkça ifade etmiþti.

Bu konuþmanýn ardýndan daha bir hafta geçmeden, Tülay, kýzýnýn ballandýra ballandýra anlattýðý huzur evinin kapýsýnýn önünde bulmuþtu kendisini. Uzun süre öpüþüp koklaþmýþ, sonrada yerleþtirildiði odanýn penceresinden buðulu gözlerle kendisini buraya býrakan evladýnýn ardýndan el sallamýþtý.

Bugün itibariyle buraya geleli tam on altý ay olmuþtu. Arada bir gelen telefonlarýn haricinde kýzý bir kere bile kendisini ziyarete gelmemiþ ya da gelememiþti.
Uzun yýllar önce býraktýðý sigara, yeniden en yakýn arkadaþý olmuþtu. Kim bilir belki de içine çektiði her acý nefes, geçmiþte yaþadýklarýnýn üzerini örtmek için bir bahaneydi. Ama tüm bunlara raðmen yinede umudunu yitirmeyerek evladýnýn geleceði günü beklemekteydi.

Bankta oturmakta olan son kadýn Nehir Hanýmdý. Okumakta olduðu kitabýn sayfasýna iþaret koyup, kapaðýný kapattý. Arkasýna yaslanarak, derin bir nefes aldý. Yanýnda birbirleriyle tatlý tatlý atýþmakta olan iki arkadaþýný göz ucuyla süzerek, býyýk altýndan gülümsedi. Aralarýnda geçen ufak tefek didiþmeler oldum olasý hoþuna giderdi. Sessiz, sakin, kendi halinde bir kadýndý, Nehir Haným. Emekli bir ilkokul öðretmeniydi. Senelerce orasý senin, burasý benim, memleketin her köþesinde görev yapmýþtý. Ýstanbul’ a kesin olarak tayini çýktýðýnda, kendisi gibi öðretmen olan eþi Ýsmail Bey ile ellerindeki bütün parayý denkleþtirip, Taksimin arka sokaklarýndan biri üzerinde, zemin katta, iki oda bir mutfak ve bir banyodan oluþan ufak ama þirin bir daire satýn almýþlardý. Bu evde uzun yýllar eþiyle birlikte mutlu ve huzurlu bir yaþam sürdükten sonra, çok büyük muhabbetle sevmiþ olduðu eþi Ýsmail Beyi geçirdiði bir kalp krizi sonucu kaybetmiþti. Dünyasý kararan kadýncaðýz bir süre kýzý Pýnar’ýn yanýnda kaldýysa da, zaten felçli kayýnpederine bakmakta olan kýzýnýn evinde rahat edememiþ, kendi evine geri dönmüþtü. Eþinin yokluðuna yeni yeni alýþmaya baþladýðý sýralarda, aniden baþlayan bir sonbahar yaðmurunun kendisini bir felakete sürükleyeceðini bilmiyordu. Bir sabah aniden baþlayan yaðmur, bütün gün hiç durmadan yaðmýþ, Ýstanbul’ un her bir yanýndan sel haberleri yayýnlanmaya baþlamýþtý. Gece yarýsýna doðru hýzýný arttýran yaðmurla birlikte taþan kanalizasyon sularý, hiç beklemediði bir anda Nehir Hanýmýn evine dolmuþ, kadýncaðýzýn tüm eþyalarý sular altýnda kalmýþtý. Sular tahliye edildikten sonra ise geriye çamur yýðýnýyla dolu kullanýlamaz halde bir ev kalmýþtý. Çaresiz kadýn, bir süre yeniden kýzýnýn yanýnda kaldýktan sonra, buraya, yeþil yuva huzur evine gelmiþti.
Kýzýný, damadýný çok seviyordu ama onlara yük olmak istemiyordu. Baþlarýnda iki küçük çocukla beraber felçli bir insana bakmanýn mesuliyeti onlara yetiyor da artýyordu bile.

Yaklaþýk bir senedir yaþadýðý bu yerde, huzurlu ve mutluydu. Ýyi bakýlýyorlardý, herkes güler yüzlü ve anlayýþlýydý. Kimsenin kimseye bir zararý yoktu. Zaten hayattan daha baþka ne istenirdi ki! bir parça huzur… Bir parça mutluluk…

Yaþanmýþlýklar her ne kadar birbirinden farklý olursa olsun, bu kuru bankýn üzerinde yan yana oturmakta olan üç kadýnýn hikâyesi tek bir ortak noktada birleþiyordu. Evlat Hasreti.

Bir Hayat,
Bir Umut,
Bir Pýnar,
Ve,
Üç kadýn.
Bir düþün, gerçekleþeceði günü bekliyordu.

Nilgün SARIGÜL

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Harika
Gönderen: Ahmet Öztürk / , Türkiye
17 Nisan 2009
betimlemeleriniz apayrý güzellik katmýþ güzel yazýnýza. harikasýnýz. tebrikler




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kýrmýzý Domatesler
Uçurtmam Bayrak Olsa
"Bir Garip Aþk Hikayesi"

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Gece ve Kadýn [Þiir]
"Yol ve Ayrýlýk" [Þiir]
"Gece" [Þiir]
"Aþk Bitmeseydi" [Þiir]
Bir Damla Sen, Bin Damla Ben [Þiir]
"Bugün Unuttum Belki Yarýnda Unuturum Seni" [Deneme]
"Sevmek Bir Ömür Boyu" [Deneme]
"Her Aðaç Bir Ömürdür" [Deneme]
Sen Canýmsýn [Deneme]
Ben Seni Unutmak Ýçin Sevmedim [Deneme]


Nilgün SARIGÜL kimdir?

Hayata gülümseyerek bakmayý seviyorum. Ama arada kapris yapmaktan kaçýnmýyorum. Evimde ailemle vakit geçirmeyi seviyorum. Ýnsanlara onlarý sevdiðimi söylemeyi ve bunu ifade etmeyi seviyorum. Çocuklarla vakit geçirmeyi, yaþlýlarla sohbet etmeyi seviyorum. Zamanýn çok deðerli bir kavram olduðuna ve her þeyin en iyi ilacý olduðuna,hayat boyu önüme çýkan tüm zorluklarý, sevgiyle, sabýrla, dürüstlükle ve azimle aþtýðýma inanýyorum. Saðlýklý bir insan olduðum için ve bana bahþedilen her þey için þükrediyorum. Sorumluluk almayý ve bunu layýkýyla yerine getirmeyi seviyorum ( Ne de olsa Oðlak burcuyum )) Tarihi çok sevdiðim için, arkeolog olmak istemiþtim, Spor yapmayý sevdiðim için, tenis oynamak istedim. Yazý yazabilmeyi seviyorum, ve en büyük düþüm bir gün bir kitap yazabilmek. Allah’ ým ne olur en azýndan bu konuda bir þeyler yapabilmem için, bu istikrarsýz kuluna yardým et ))) Sevdiklerinize onlarý sevdiðinizi söylemek için lütfen asla yarýný beklemeyin. Yarýn , asla olmayabilir.

Etkilendiði Yazarlar:
Ayþe KULÝN, Tuna KÝREMÝTÇÝ, R.Nuri GÜNTEKÝN, Ahmet ALTAN,Emýle ZOLA,Dostoyevski, Gorki,Victor HUGO,Puþkin


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Nilgün SARIGÜL, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.