En Sevilmeyen Erkek Kova Erkeği Gerçekleri
Neydi olacağı? Otuzunuzu geçtikten sonra hala elinizde dahi kalmayan bedeniniz ile arzulanmanız mı? Öyleyse ne güzel... Allah yolunuzu açık etsin ne diyeyim.
Neydi olacağı? Otuzunuzu geçtikten sonra hala elinizde dahi kalmayan bedeniniz ile arzulanmanız mı? Öyleyse ne güzel... Allah yolunuzu açık etsin ne diyeyim.
Şimdiki aklım olsaydı,"Bir dönüp baktım ki geçmiş seneler, içimde birikmiş neler neler olmuş kördüğüm, aynadaki gözlerimde gördüğüm, hala senin için yanmakta ve ağlamaktayım," demez ve boş bir şişe içinde başarı kutlamazdım. ERDEN ERKİN...
Yüreği bir camın şeffaflığını alır düşünceler kaç ganya kırar
firari eder zaman senden umulmadık sayıklanmalardır senden yüreğinden gidenler bunlar sözcükler belki belki mavi ama çok mavi bir ganyanın içine koyduğun umutlar okyanusa bırakıldığında sağlamda olsa bir başka ganya kırar içindekini serer kaplar başka deniz kabuklarını bu
Bu dünyada / kaybedecek hiçbir şeyi olmayana / Ayrılıktan korkmayana / Ölüm / olsa da olur / olmasa da.
Tüketme güdümüz perçinlendikçe, Fromm’un da saptadığı gibi “sahip olmak” ile “olmak” arasındaki ayrım azalıyor; sahip olmak, olmak haline dönüşüyor. Tüketim giderek onsuz yapamadığımız şeye, yani bir çeşit varoluş nesnesine dönüşüyor. Modaya ilişkin geçici sıradanlıklar olmazsa olmaz şeklini alıyor. Bu noktada artık “alışveriş bizim hayat tarzımız”dır.
Benim kağıttan gemim var rüzgarlara dayanıklı dümenin kopsa bile güvenilir mavi yeşil denizlere açılsa bile batmaz sandığım hayal kırıklığı yaşatsa bile...
Bu gemide içtenlik var yürek sağlamlığı yapısal sağlamlık değil.
Entelektüel-Aydın farkı bağlamında Irak Türkmen aydın tipolojisi üzerine kısa bir deneme....
Tavaf edilen kalp evlerinin yıkıntıları arasında ayağına takılan taşları izliyordu adam. bütün bilinmiş türkülerini hiç yerine sayarak, boşluğun amansız sonsuzluğunda sürükleniyordu gecenin sırlarına.
Modernizm, aslında hepimizi belirli bir kalıp içine sokarak, bu kalıbın içinde mutlu olmamıza inandırmaya çalışıyor. Peki bizler bu kalıpları ne zaman aşacağız? İşte buna cevap aramak ve bulmak önemli...
Ellerim... Kalem tutan ellerim. Ellerim silah tutan ellerim... Ellerim senin ellerinde olan bir ayrılığın parmak izlerini taşıyor. Ve her aşkımın katili oluyorsun sevda güncemde. Kimi sevsem sen öldürüyorsun benim ellerimle...
O, çoğaltılmış tektipliğin ilk ürünüdür. Şahikada oturup pırıl pırıl parlayan yanaklarıyla bize gülümseyen ödülümüz...
Bir Pazar günü, bir patlama, fırtına altında.yok olan bir beyin.Yok olan bir beden.Ağlamayı hazır gözler dört bir tarafta.Bir araba patlıyor c-4 le bir insan yok oluyor düşünceleriyle birlikte.Amansız bir haykırış dahi duyulmuyor.
Kan doluyor akciğerime.Öyle bir kan ki, yarının cümlelerinden ibaret.Yazarım bugün, ben yarın öleceksem diyebiliyor.
geçtiğimiz günlerde yaban kazları ile ilgili okudum bir yazı yüzüme bir tokat gibi indi. şimdi bu yazı yüzünden acı çektiğimi düşünüyorum. çünkü yazı bende büyük bir boşluk duygusu yarattı.üretimsizliğimi öylesine acı bir şekilde yüzüme vurdu ki kendime g
Bir çift gözün sizi hoş devinime götürdüğü oldumu hiç.Bir türkünün pelesenkiyle birçift gözün buluşması.Mısralarmı türküleşmesi gereken,yoksa bir çift gözmü.Bunun hikayesini anlatmaya çalıştım.
Her İnsan kendine bir değer biçer, atfeder ve vehmeder.Sonra kendine biçtiği bu değere şahit arar.
Kadehimin dolu yarısını sana kaldırıyorum. Bana dolu dolu yaşattığın bağ bozumları için. Güneşin ateşli bir kadın gibi gökyüzünde yanıp durduğu saatlerde bana pınar başındaki serin sular gibi öpüşler yaşattığın için kadehimi sana kaldırıyorum. Ellerimin hiç çiçek dermemişliğinde gül kırmızısı şarabı senin hatırana döküyorum. Herkes bana ne oluyor sana
Tanrı seçer yalvaçları ve ozanları. Ozan veya yalvaçtırlar, çünkü, birilerinin bu işleri yapması gerekir. Ancak, çağrılan çok, seçilen azdır. Ama, görev varsa, yapan da mutlaka bulunacaktır. Çünkü, sistem böyle çalışır.
Şarkı söylemek istiyorum, aykırı makamlarda ve dudaklarımı utandırmadan.