Sen yoksun a şair! Bu sararmış defter sayfalarında şiirin yasını kaç yürek tutar ? Bu dinmeyen sızı, kelimelerdeki ıssızlık, dildeki yara, yürekteki hengâme şimdi bilmem hangi şaire sermaye olur ? Dar zamanların yetim güvercini, pervazlara konmayan güvercini, şimdi acep bu hınzır ve öksürüklü, arsız ve tasasız kurtlar sofrasında ne belâ hallara düçâr. Bu bağı kurutan yağmursuzluk, bahtına düşen yıldırım, ne yaman oyunlarda körebe, ne şirret nefislerde dilber ..
Kalemlerinden şair damlar, üç buçuk tebessüme şiir. baksan gözlerine kesililiverecek gibidir nefesleri, üflesen yıkılıverecek fildişi kuleleri, çırılçıplak, elsiz ayaksız, kimsesiz kalıvereceklerdir. Ne hayatı sallayacak ruhları, ne kalbleri eritecek gönülleri vardır. Buz gibi renksiz kokusuz ve tatsız. Öyle hayındır ki kalemleri kaybolur gider sayfalar, iğreti ve ürkek bir adları kalır. Parsel parsel işgal de etseler, envai çeşit oyuncaklarla hücum da etseler pâk zihinlere foyaları ortaya çıkacaktır elbet. Tükenince kardan ve hardan semayeleri, yoldan olunca yoldaşları bir mum gibi eriyiverecektir haneleri.
Aldırma a şair, bu tufan gelir gecer, sen sıkı tut kalemini, seyreyle ...