Masallardan gerçek hayata ulaşmış tek bir güzellik.. Tek bir inanç.. Varlığını kanıtlayamadığım, yokluğundan korktuğum yine de hiçbir zaman tam bir inanca sahip olamadığım bulutların üstünde yaşayan sevgi ayıcıkları, müfettiş Gadgetlar ama en çok da Pinokyo’yu gerçek çocuk yapan tatlı peri..
Ben bir Pinokyo’yum..
Teninden esip geçen esanslı rüzgarı hissedemeyen, sevginin ellerinin yumuşaklığını kendi avuçlarında hissedemeyen, baharı koklayamayan; kısacası beş duyu organına sahip tüm duyulardan yoksun duygulu Pinokyo.. Bir kalbim yok ama bir o gerçek. Gerçek ayak izlerim, ses tellerim, gözlerim yok; bir gerçek kalbim. Ayak seslerim bile hep takunya.. Gizlice perimin saçlarına dokunmak istediğimde bile ellerim tak tak eder..
Bazen güçlükle gözlerimi güç hayallere, imkansızlara kapıyorum. Sonra bir de bakmışım günlerim, gecelerim, sevgilerim ve hatta imkansızlarım bir tek kişiye toplanmış. Bir kanatlı periye. Cılız bacaklarımın içinde kaybolduğu mavi tulumumun arka cebinde bir cüzdanım; cüzdanımın içinde bir beyazlığın resmi. Anlatmaya kıyamadığım tonca hikayeden hiçbirini kem gözlere, ilgisizlere sunmadan yalnız kendime saklayarak durup durup seyrettiğim bir çift mavi göz tahta vücudumun göğüs kafesinde, açık adresle biraz da solda olan kalbim olmuş; ben bir tahta Pinokyo perimin her bir gözyaşını damarlarımda depolamışım. Atardamarım elleri, oksijenim sözleri ve umudumum tam ciğerinde dururken bir tek kanadının tüyü cennetten düşmüş. Bir sağa bir sola yalpalayarak..
Ben bir Pinokyo’yum..
Perisinin güz yağmurlarında eriyeceğini bilmeden şimşeklerle ıslanmayı deneyen.. Tahta bedenimin her karesinde ve hatta hava boşluklarında taşıdığım tılsımım rüzgarın püf demesiyle ışığını söndürürken ben sahte ümitlerle kendimi avutmuşum. Yalvardım.. Varlığını asla kanıtlayamadığım perinin varlığına bir türlü inanmadığım tanrısına el açtım. N’olurdu Tanrısı onu benden alma..
Ben bir Pinokyo’yum..
Perisinin pamuk yanaklarını hissedebilmek için gerçek çocuklara özenen. Onu bir tek ben gördüm ve onu belki de bir tek ben engelleyemedim. Onu en çok ben sevdim, onun terk ettiği ilk kişiydim.
Ben bir yalnız Pinokyo’yum.. Ne etim var ne de kanım. Ne gerçek bir çocuğum ne de gerçek bir çocuğu eğlendirecek bir oyuncak. Ben ışığı sönmüş Eylül ayında bir ateş böceğiyim ve artık ışığım kalmadığından yalnızca bir “böcek”. Toprakla yok olmayı bekleyen..
Ben Bir Pinokyoyum
Teninden esip geçen esanslı rüzgarı hissedemeyen, sevginin ellerinin yumuşaklığını kendi avuçlarında hissedemeyen, baharı koklayamayan; kısacası beş duyu organına sahip tüm duyulardan yoksun duygulu Pinokyo.. Bir kalbim yok ama bir o gerçek. Gerçek ayak i