kıvrım kıvrım uzanan bir yol gibidir de hayat, yüreğin gurbetinde rehin kalan özlemleri ağlayan çocuk suretinde sunar, vakit akşamdır, kuşlar sürü sürü selvi ağaçlarına tüner, şehrin uzak bir köşesinden bir ezan sesi yırtar sessizliği, sokaklar boşalır perdeler çekilir. Yalnızsan, kimsesizsen, sokak lambaları yetmiyorsa aydınlatmaya gönlünü ışıklara da küsersin. Hanen virane, ıssızlığın pür melâlindir artık. Tutamaz ellerini geceni ıslatan, düşlerini kotaran, umudunun şafağında körpeliğine yüz süren yabancılığın. Gelir oturur tükenmişliğin yanı başına, bir yudum su, bir nefeslik sigara, bir avuç keder, küçülüp uzaklaşan gözler... Geceninsindir, adı konulamayan kederlerin avuçlarında oradan oraya uçuşan kör bir kelebek gibi çaresiz, pencerenden sızan sokak lambası ışığı kadar huzursuz ve ruhsuz, gözlerine perde perde inen gurbet kadar kimliksiz, dilsiz ve biçimsizsindir artık. Değiştiremez seni hiçbir şey, yüreğin soğumaz, sılan rehindir hasretin tarifsiz deli tay.
Bir çocuğun üşüyen elleri gibidir bazan hayat, hiçbir şeyin moraran ellerini kendisine sunulan pırıl pırıl bir oyuncak, bir parça çikolata, bir külah dondurma kadar ısıtamayacağı gibi önünde ceketlerin düğmelenmesi, arkandan kalabalıkların usul adımlarla yürümesi, ceplerindeki şişkinlik, her yandan selamlanmak; bir gülü koklaman, yağmura dokunabilmen, bir kelebeğin omuzlarına konması, bir bebeğin yüzüne tebessüm etmesi kadar soğuyan yüreğini, kırağı düşmüş gençliğini, umudunu sevincini her şeyini ısıtamayabilir. Yoksun ve yoksulsundur, çiçekler arasında taş, böcekler içinde kuş.
Bazan itibarlı bir orospudur. Gelir en güzel yerinde gecenin bırakır da etini alamazsın ruhunu, geçen yıllar kadar vefasızdır. Hazırsındır; filizlenen gençliğini, pas tutmuş umudunu, göveren direncini avuçlarına bırakmaya, başını koyup dizlerine bir ömür ağlamaya, bir ceylan gibi vurulmaya. Oysa inanamazsın kelimelerin yalan suretin hayal olduğuna. Bir nisan yağmuru gibi birkaç damla yağar geçer de sende biriken bir nehirlik hüzündür sadece.
Çoğu zaman sırnaşık bir sevgili gibi gelir sokulur en zayıf anında. Tutmak istersin ellerini, bastırmak için yüreğine, yüreğindeki öfkeli sese sesteki kedere.Tutamazsın kayıp gider avuçlarından kalakalırsın.Yalnız aynalarda suretin duvarlarda sesin kalır. Bir güle kıyamadığın, bir çocuğu ağlatamadığın, güneşe borçlu, insanlara dost hissettiğin,ölmeden öldüğün içindir hepsi.
Boşver aldırma, kazanan hayat olsa da yenilen sen değilsin. Al yüreğini eline, sevincini tazele, gülümse...