Canım yanıyor. Kalbim benim değil artık. Bana ait olan içimin parçası ona yapışmış bana geri dönmüyor. Gece olduğunda, bana benden daha yakın, içimin tükendiği, bildiğim tüm gerçeklerin yalan olduğu noktadayım. İçimin bana çektirdiği acıya tarif bulamıyorum. Gözümün hep görmek istediği, kalbimin hep yanında olmak istediği, ellerini tutmak istediği yok yanımda artık.
Ulaşamıyorum ondan vazgeçipte kendime, ulaşamıyorum ayrılığın kuruttuğu bedenime. Konuşamadığımı hissedebiliyorum da, ona konuşamıyorum. Anlatamıyorum içimin onu nasıl istediğini. Yakınımdan gelip geçer bazen, bakmaz eskisi gibi gözlerimin içine. Gözlerimin suçu ne? Kalbimin suçu ne? Bana çok görüyorsun bu aşkı?
Uyumak istemiyorum artık geceleri, beni benden alıp gittiğinden beri, benden kalan yarım bana yetmiyor acılarımı dindirmeye. Uydurma yalanlarda kar etmiyor kendimi kandırmaya, kendimi sensiz biçare, zavallı hissettiğimden beri uzaklaşıyorum ben bu şehre.
Karanlık gecelerine akıp sabahlara kadar içmek son çaredir besbelli, unutturamıyorum kalbimin ruhuna seni, belki unutur diye şarkılara gömüyorum kendimi. Sadece seni anlatanlara değil, her şeyi anlatanlarda da ağlıyorum. Artık hiç dinlemediğim arabesk müziklerinden vazgeçemiyorum. Başımı yaslayıp masanın üzerine oracıkta sızıp kalmak istiyorum.
Kendime isyan ediyorum bak şimdi! Keşke kendimden nefret ettiğim gibi senden de nefret edebilseydim KEŞKE! Artık pişmanlıklarımın dibine vurdum gözlerimden akan yaşlarla.
Haklı olmak istemiyorum, ben haklı olsaydım, şimdi benimle olurdun. Şimdi tam karşımdasın. Bana bakarken görürdüm seni. Ya da bana gülerken, ya da yanıma gelirken…
Son sözümü diyemedim. Son sözlerim içimi yakar, gitmek istemiyorum bir el gibi uzaklara. Ama git dersen bana, bakmadan gözlerinin içine, ellerine hasret kalarak, kendimi sende bırakarak giderim uzaklara…
Canım Hoşça kal…