Gayri Resmi Hatıralar Geçidi
Güneş batarken, sen karşılaştığınız sabahı anlatıyorsun, zamana aldanıyorsun aslında bilmeden, istemeden aldatılıyorsun…
Güneş batarken, sen karşılaştığınız sabahı anlatıyorsun, zamana aldanıyorsun aslında bilmeden, istemeden aldatılıyorsun…
Sıradaki şarkılar senden bana geliyor, şiir kitabından rastgele seçilecek mısraları sen okuyorsun bana ve ne zaman mutlu olsam gerçeği hatırlatıyorsun…
Hayatın durduğu inancına kapılır ya herkes bazen, ne mükemmeldir yaşamak o anda… Tam dünyanın durduğu zamanlarda, attığın simitle karnını doyurması bir martının… İşte yaşam bu kadar somut ve yalın aslında...
Artık bir kahramana ihtiyacım yok, sana sahip olduğundan başka anlamlar yüklemeyeceğim. Bana var olduğun kadarla gelsen kabulüm; çünkü artık kalbime sığdırabiliyorum seni.
Bir adam gidiyordu / Otobüs camının buğusunda / Siliniyordu gözleri
İnan seni hiç özlemeyeceğim… / Pişman da olmayacağım üstelik /
Ben bol şekerli bir Türk kahvesi yaparım sesinde köpüklenen. Mutfak camından gelip geçenleri seyrederken, telvemizde geçmişe rastlarız bakarsın. Alınmam gülüp geçersen…
Sen dikili çiçeklerin esiri, ne bilirsin ki ezilen toprakta bir çiçeği yeşertmeyi… Sen çıkmaz yolların adamı...
Ölüm şimdi bir beyaz melek, gözümün görmediği diyarlarda uçan,
Sen, son bir kez bile martıların kanatlarında can bulamayacak olan…
İçimde sitem eden renkler, karşımda sen, yerde arda kalanlar… Unutmak ve uyumak düşüyor bana bir acıyı yaşamaktan geriye…
Bir usulü olmalı ayrılıkların, / Öyle kapıyı çekip çıkmakla bitmemeli… /
Giden önce duvarlarını taşır bir evin, sonra şehrini ve en son adını alır kalmışlardan, sanki kalan onu andıkça kirletirmiş gibi…
Bir roman dolusu cümle düşündüm durdum bastığım her kaldırım taşında. Her taşı kaldırıp indirdim, sanki aradığım birinin altında saklıymış gibi... Bazılarıysa elimde kaldı...
Bugün yıldönümü bana verdiğin son hediyenin. Merak etme, hiç unutmadım, derin derin kazıdım içime. Ne zaman gitmeye kalksam hayattan, en önce onu koydum valizime, sonra seni, sonrasındaysa taşıyamadım ikinizi. Ağırdınız benim için...
Tek bir gece kaç geceye bedeldir yalnızlığa ihanetin huzurunda… Sabahın yaklaşan seslerine karışan kahkahalarımızın yansıması olsa gerek şimdi aynı yere dalıp giden bu anlamsız gözler.
Ve sen… Masumiyetimin en günahkâr gerçeği… Sen baş kaldırının en büyük hedefi, hayat böyle bir şey işte. Güvenin doruğunda gelen ihanetlerden ibaret.
Hayal gibi bir eski hayat şimdi hatırladığım,şehri
İstanbul,mevsiminde dört ayrı hava ve artık büyüdüğü için okula tek
başına gidebilen bir kız çocuğu...
Şimdi yaşasam hiç kaçırmazdım yağmuru, ya sokakta bulurdum kendimi
ya da pencerenin yanında yağmurdan daha ıslak...
Hiç düşünmeden sonrasını, öylesine işte… / Belki sigaranın ateşe değmesi gibiydi,
Daha kendimi tanıyacak kadar yaşayamadım kendimde...Hep başka hayatların peşinde sürükledim kendi hayatımı...Yorulduğumda çok geçti artık,kimbilir kimde unutmuştum bana ait tüm özellerimi...
Daha kendimi tanıyacak kadar yaşayamadım kendimde...Hep başka hayatların peşinde sürükledim kendi hayatımı...Yorulduğumda çok geçti artık,kimbilir kimde unutmuştum bana ait tüm özellerimi...
İstanbul
Ümit Yaşar Oğuzcan
Ümit Yaşar Oğuzcan