Pi üzerine../gece düşleri..
Geniş bir zamandan geçercesine..yarım kalan şarkıları topladı yağmurlar../Boşuna değil miş rüzgarların suskunluğu../..
Geniş bir zamandan geçercesine..yarım kalan şarkıları topladı yağmurlar../Boşuna değil miş rüzgarların suskunluğu../..
zaman geçerherkes geçer yollardan geriye izler kalır,ir kuru yapraktır sonbahar hatırlamak için
Sustu.
Sanki bütün bunları yapan o değilmiş gibi arsız sessizliklere terk etti beni. Zaman da bir o kadar arsız olmuştu o an. Akla zarar sorulara karşı siper ettim sonra zihnimi. Kocaman bir soru işaretinin altında ezilen yüreğimi, az hasarla çıkarmaya çalıştım var gücümle. Ama başardım. Arta
Benim bu göz kapaklarımın fütursuzca birleşme isteğine kulak asmayıp, kelimeleri cümleler içinde az sonra doğacak şafağa kurban edişim aslında, sırtının sıvanma, başının, saçlarının okşanma isteğidir, kerrat cetvelini 9' lara kadar ezberlemişim gibi. Karş
Bundandır ki beklenmedik ayrılıklar düşünüldüğünden daha büyük yaralar açar, yine zamandır yaraları saran terk edilen alışkanlığın yerine yenisi için çalışan.
Bir piç hiç şüphesiz karşısındakine ibne diye hitap eder. Aslında bilmez ki o neyse kendisi de aynıdır. Sadece kelimeler arasında nüans farkı vardır. Ne garip değil mi? İnsanlar az bir farktan dolayı, büyük ayrıcalıklar yaratmak istemekteler kendilerine. Orospuya orospu deyip, onunla sevişenler genelevden adam gibi çıkmaktalar. Kocasının yatağında,
Etme be gülüm...de bana...de ki bileyim bu yolun çıkışı nerde...ne seninle oluyor ne sensiz.yokluğun mu daha az acı verecek bana, varlığın mı...bunun cevabında gizli olsa çözüm...cevabı bulurum belki..ama yok..yok canım..aynı gözlüğü takamadık, takamazdık da...değişmeden bir de olamadık..yani biz olamadık..
Seneler önce izlediğim bir televizyon proğramında sunucunun; “Güzellik mi, akıl mı?” sorusuna şu cevabı vermişti yaşlı konuk;
bir sussan gülüp ayağa kalkacağız birden. susmak hiç kimseye sana yakıştığı kadar yakışmayacak bir daha.
Ben bir kırçiçeği, zararsız, kendinden habersiz...
Sense sevgi tohumu, bire on ürün veren....
Benim küçük şiirimdiler. Tıpkı küçük bir kasabayı andıran. Herkesin birbirini tanıdığı, insanların birbirine bir dağ gibi yaslandığı bir kasaba gibiydiler. Orada insanlar o kadar dağlaşırdı ki kendini gökyüzüne yakın hissederdin. İşte orada yakınlık böyle kurulurdu. İnsanlar birbirlerine, dağ, ova, deniz, göl, bağışlardı sanki. Kendini bazen bir martı, bazen
Biri yüreğinizi ve ruhunuzu okumuştur da; size okuduklarını anlatıyor gibi hissedersiniz.
Mektubuma bu şiirle başlamak istedim. Çünkü sen derdin ki kelebekleri incitmek istiyorsan gülleri kanatlarından kır. İşte bu yüzden seni mutlu etmek için gül kokan mısralarla başladım mektubuma mor kelebeğim.