Gerçek Güç Ne?
Kolay olan ölümdür,zor olansa sevmek ve onun yükünükaldırabilmek. işte dünyanın tek gücü!
Kolay olan ölümdür,zor olansa sevmek ve onun yükünükaldırabilmek. işte dünyanın tek gücü!
hayat görev gibi yaşanıyor çoğu zaman, o yüzden
bir de biz görev olmayalım başkalarının yaşamlarında gerçek sevgi olduğunda paylaşılsın istiyorum sevdaların tadı bozulmadan
Her dönemin kendine özgü bir “trendi” vardır. Kimi dönemler insanlık adına önemli “yükseliş”lerin tanıklığını yaparken (örneğin Reform, Rönesans, Aydınlanma, Ekim Devrimi vb.), kimi dönemler de tam tersi bir pozisyon alarak “inişe” geçer. Yani “tarih” dediğimiz hikâye klasik giriş-gelişme-sonuç (serim-düğüm-çözüm) hattını zaman zaman terk eder, inişli çıkışlı vadilere, patikalara
Tanıdık sesin yabancılığı kayboldu birden. Yabancı buzdağı erimeye başladı.ağlıyordu
.....…………çekilin üzerimden….
……….acılarınızı üzerimde düşünüp yormayın beni…..
……………yeterince ağırlaştım…..
Gurbetten bir tren kalkıyordu;memleketin ilk istasyonunu özlemle bekleyen bir adam sabırsızlanıyordu eğilip öpmek için toprağı.Bir telefonla başlamıştı herşey,af çıkmıştı yurdunda ve sona ermişti sürgünlüğü.Sürpriz yapacaktı,kapıyı çalıp girecekti evine ve bitmek bilmeyen hasret tüketemeyecekti artık ciğerlerini...
. ..şimdi her öğretmen vedasında siyah önlüğünün içinde toparlak yüzlü bir çocuğun gözyaşlarında bir beyaz yakalık ıslanır. ..
Camın buğusuna adını yazdım bugün ilk kez…
Ve ilk kez bir cama yapıştı dudaklarım, dudakların yansıyorken gerçeğime…
Uzamıştı acı ekspertizlerim, yorulmuştu.
Kırılgan ölüm seanslarında kalacağımı sanmıştım ve susamışlığım azmıştı…
VE BEN, ZAMANIN KÖRÜNDEYİM
Küçük kasabamda küçük insanlara inat, dik, keskin, sivri ziryeye tırmandım. Ve tüm kente "Savaşa Hayır" diye haykırdım! Soluğum kesilene, damağım kuruyana dek... Yazık ki aşağı indiğimde kimsenin beni duymadığını anladim. Hain rüzgar! Tüm kelimelerimi yut
Bilir misin sen sevgili sensizlik nedir anlayabiliyor musun hayatın sensiz ne kadar çekilmez olduğunu bir o uçurumda bir bu uçurumda beni götürmeni bekliyorum.
Sokaktaki mutsuz ve ciddi suratlardan biriyim. Ruhlarını gözlerinde taşıyanlar azaldığı için insanların gerçekliklerini görmek o kadar zor ki...
.........
Nereye gittiler diye sormanın da o kadar anlamı yok belki .. Yaşlandılar , ezildiler ve çocukların
Seni, senli zamanlarda bırakmayı isterdi kalbim. Başaramadı... Bir zamanlar gözünün görmesine tahammül edemediğini, sonra sesini duyamayınca göz yaşları ile aramadın mı? Sayısını bile bilmediğim 365 günleri bir kalemde silip atmaya mı çalışıyorsun sen? Yapabilir miyim sanıyorsun senli günleri gördükten sonra sensizliği... Dayanabilir mi bu yürek, sensiz 365'lerce gün
Okurken son mektubunu gördüm ki kurumamış mürekkebin hala taptaze,toprağın altına uzansa da bedenin,biliyorum;yakamozları barındıran ruhun hep sen gibi düşünenlerin yüreğinde...
Neden gibi çeşitli soruları sordukça, sorular birbirini kovalamaya başladı. Nasılda günler haftaları, haftalar ayları takip ederken acısıyla, tatlısıyla geçirdiğim günler geçmişin derinliklerine gömüldü. Gömüldükçe de unutulup gittim...
Ellerim duvarları taşıyor ve göz yaşlarım duvarlardan…
Silemiyorum, yanaklarımdan süzülüp düşerlerse üstüne, üşüyebilirsin… En çok bundan korkuyorum…
Bazen öyle bir anlar vardır ki, insanın hayatında bazen bir şiir yazar rahatlarız gün içerisinde, bazen de dost ararız dertleşecek belki de bir sigara tüttürecek