Töre ve Zulüm/ Bölüm 4
Bir ara, “Acaba Ahmet’te beni, benim onu düşündüğüm gibi düşledi mi?“ diye geçirdi aklından.
Bir ara, “Acaba Ahmet’te beni, benim onu düşündüğüm gibi düşledi mi?“ diye geçirdi aklından.
Karşıdan hızla gelen esmer, ince yapılı, genç kadının simsiyah gözlerinde öfke vardı.
Jeepin sidi çalarından ortaya yayılan müzik,ortamın havasını değiştirmiş,her ikisi de kendinden geçmiş görünüyor olmalarına rağmen tedbiri elden bırakmıyorlardı.Adam,avına son darbeyi vurmanın anlarını bekliyordu…
Aradan çok uzun yıllar geçti 90 lı yıllarda yazdığım öykümdü. Ama konu hala tazeliğini koruyor.
Tüm Cumartesi Annelerine İthaf Olunur.
Almıyorum arkadaş! Ev mev almıyorum. Satın, satabilirseniz evlerinizi. Bu ülkede borçlarını ödeyemeyenlerin sayıları artsın, intiharlar, cinayetler, hırsızlıklar, boşanmalar , ruhsal bunalımlar artsın. Size ne canım?! Kim ne yaparsa yapsın!.
Bu güruhtan zevatın, ne elinde tespih ne başında takke olur. Onlar nev'i şahsına münhasır kabilininden ve dahi Kabil'in Sulbünden günümüze kadar ulaşan, haset ve fesatın kıdemli erkânıdır. Envai türden kemlik ellerinden gelir. Her dem kötülük yapmaktan asla ve ka'ta geri durmazlar...
Önümüzden geçen ilk şiire atlayıp üzeri tozlanmış kelimelerin içinde kendimize yer açmaya çalışıyoruz. Ancak kelimeler arasında bize uygun olanı bulamıyoruz bir türlü. Acımızı giyinen bir dize, aradığımız sadece. Ellerime yapışıyor çocuk. Umutla koşmaya başlıyorum tekrar heceler arasında. Süslü kelimelerin şatafatlı sesleri arasında tanıdık bir duygu yok !
Her mahallenin bir delisi mutlaka vardır. Bizim mahallenin delisi de Deli Ömer di. Onu bütün çocuklar ve köpekler çok severdi. O da onları. Çok fazla konuşmazdı Ömer. Konuşmak canı istemediği zamanlarda onunla anlaşmak da zordu zaten. Kelimeler, homurtu halinden çıkardı ağzından. Yine de biz anlardık onun ne demek
Ruhların para etmediği zamanda şeytan niye uğraşsın ruhlarınızı satın almaya. Şeytan insanı yoldan çıkardı ve görevini tamamladı. Gerisi kayanın yuvarlanmasıdır uçurumdan aşağıya. Beyninizin
derinliklerine indiğinizde, kendinizi şiddetli bir yok e
Siyah saçlarını plastik tarağı ile okşadı, tavladı. Geceliğin yakasını göğüslerine doğru biraz daha çekip, saçlarını beyaz bedeninin üzerine salıverdi.
Kanla filizlenip kanla beslenen bir düşüncenin bin yıldır süregelen bir ayininden arta kalanları izliyorum
Mahallelinin takıldığı kahve de iddia bayiliği almıştı.Ozan Hulusi Ağabey’e ilk defa bu kahvede rastladı.Sıkıntılı olduğu ilk görüşte belli oluyordu.Heyecanla gazeteye bakıyor,kuponu işaretliyor,sonra hesap makinesinin birkaç tuşuna basıyordu.
Hakim, adamı dinledikten sonra keskin bakışlarıyla salonu gözden geçirdi. Bu koltukta kaç yıldır çalışmakta olduğunu saymıyordu artık. Ne kadar kendi kendine şikayet etse de, bir türlü veda edememişti. Masasına gelen her dosyada farklı bir hikâye vardı. Son zamanlarda artan şiddet mağduru kadınları gördükçe, adaleti sağlamak, doğru kararı vermek
Düşüncelerimin rüzgarında içim titredi, düşüncelerim bana bir çok bireyin aksine sıcak kuytular sunmamakta idi. Düşüncelerim, hayatlarındaki sıcaklığı yitirmiş, belki de hiçbir zaman sıcak bir hayata sahip olamamış insanlar adına hayatımdaki sıcaklığa rağmen beni üşütmekteydi.
Yoğurt yapmak için maya süte çalınır, suya çalınmaz ! Bir tas suya bile maya çalsan o asla tutmaz ! Nerde kaldı koca göl? Üstelik, göl büyür, küçülür, dalgalanır, durulur, kurur. Ancak, dağlar asla değişmez, büyümez, yükselmez, kıpırdamaz, hep olduğu gibi kalır.
Artık her şey tastamamdı. Başlayabilirdi düğün. Ve başladı...
Davul zurna çalmaya başladı.
Asgari ücretle geçinmeye çalışan bir işçinin hayatından kısa bir kesit.
O kadar da yalnız değildim canım, sokak tarafından arkadaşlarım vardı. Yine de bazı şeyleri, içten yapmak gerekir.