Ağlatan kadınsın sen
Ağlayan kadınsın sen, /Güldüğünde../ve biriken yağmurla teninde../Avuçlarıma bıraktığın su, /Kenarsız../Kırlangıç kaçıran gecede../Daha soyunuk bir düşle, /Daha giyinik...
Ağlayan kadınsın sen, /Güldüğünde../ve biriken yağmurla teninde../Avuçlarıma bıraktığın su, /Kenarsız../Kırlangıç kaçıran gecede../Daha soyunuk bir düşle, /Daha giyinik...
Bu yazı, kadınlara özeldir.Kendi aramızda bir paylaşım hülasa..
Yağmur iplik iplik kaldırımlara ıslak halılar örüyor. Ve bacaklarım söğüt dalları gibi suya değiyor. Her adımda şehrin taştan kalbi: O artık başkasını seviyor diyor.
Sevgiye susamış, sevgiyi arıyordu ben onu sevdiğimde.
En anlamlı bakışlarıyla önce umutlandırır, ardından bir uçurumun kenarına yapayalnız bırakır giderdi.
Bu sevdadan ben çaresiz, yorgun, umutlu kalakalırdım öylece.....
Yine sana sesleniyorum yar! İznin olursa yüreğine ihtiyacım var. Bırak gözlerin gözlerimde kalsın; Yüreğimin yüreğine söyleyecekleri var. Sana seni anlatacağım için midir bilmem; ama ilk defa cümlelerimde bir telaş var. Nefes nefese hecelerim... Sevdan uğruna bir araya gelmek için savaşıyor harflerim. Belki de bundan sonra hep kifayetsiz kalacak
Mevsimsiz gelir nice sevdalar,ve mevsimsiz gider hatıralar. Kalanı yalnızlıktır, kalanı hüzündür varlığa. Büyük cümlelerle düşünüpte küçük tebessümlerle anımsayabilmektir aşk düşmeden her yalnızlığa.....
ey sevgili herkes sevdiceğine seni seviyorum der. ben seni görünce nutkum tutulur, sesim kısılır; ben seni görünce konuşamam ki. ey sevgili seni görünce yüreğim duracak gibi olur, nefesim tıkanır. sana seviyorum desem ardından selam okunur. herkes sevdiceğine bas bas sevgisini bağırır. ben seni görsem susarım. ey sevgili bir
Aşktan, umuttan, kendinden vazgeçmiş insanları düşününce, onlar adına üzülüyorum.Oysa; Aşktan , umuttan hele de kendinden vazgeçmek nasıl da hastalıklı bir hadise
Merhaba demek yavan kalıyor çoğu zaman belki de, seni seviyorum diyebilmek varken düşlerimde. Ve içimde yaşlanırken çocukluklar. Nedense sabahlarıma bir yağmur tortusu yüreğinden ayrı kalışlar. Gülebilmekse bu sarmaşık dalları nabzında dinleyebilmek gibi
Karlı bir gece kalbimi kaldırımlarda bulan tüm dostlarıma ithafen bir mektup bu aslında...
Yeşermiş yemyeşil ömrüm benim.
Babam.
Dostum.
Can yumağım; sensizlik köşe başından el sallarken ruhumun daralması, ne bir aşk acısına, ne bir kavganın ortasında yaka paça tartaklanmaya, ne kanın beyne sıçramasına, ne de kötü kabuslara benziyordu.O
Henüz arayan yok, zaman hızla ilerliyor. Bir, iki, üç saymakla başlıyoruz her dokunuşta alevlenen merdiven altı hikayelerine. Kimse kimseyi kolundan çekip götürmüyor. Kimse sınıfında kendine yer bulan herkes çekip götürüyor tanımadığı her kolu.....
“ Artık aşk pek tutulmuyor. O’nu ozanlar öldürdü. O kadar çok aşktan bahsettiler ki, artık kimse inanmıyor.”
Muhteremin biri yazmış ''Bizimkiler sana yenge demek istiyor.'' İyi ne güzel desinler o zaman. Dedikleri zamanda sen utanıp sıkılmazsan ilişkiniz güzel bir yola doğru son hızla ilerler... O bizimkiler dediklerine de dikkat et yalnız, sonra elinden de almasınlar sakın sevdiğini... Hani meşhur bir şarkı da var ya ''Arkadaşımın
"Bana sevdanı anlat, aşkını anlat" demek haksızlıktır. Öksüz çocuklara annesini sormak kadar acımasızca... Zemherinin en acımasız ayazına uyandırmaktır sabahı. Kuşları dallara bağlamak, saatleri baharlara kurmak... Israr etmeyin, anlatamam...
Evlilik iki insanın birbirini severek, bir ömür boyu hayatın tüm güzelliklerine ve zorluklarına katlanma kararı alması mıdır; yoksa toplumsal kaygılarla, çevreyi mutlu etmek için giriştiği bir çark mıdır?
Ben acıya şerbetliyim... Yüreğim yıllarca kan ağladı. Oysa bir sebep de yoktu. Aşk vardı. Sevda vardı. Sevgi vardı. Kara sevdaydı bu... Kapkara sevda...