Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine... |
|
||||||||||
|
Sabahtan beri olta atıp duruyordu. Ama henüz tek bir balık dahi tutamamıştı. Geçenlerde arkadaşları ile bahse girmişti. Herkes onunla balık tutamazsın diye dalga geçiyordu. O da en sonunda dayanamamış ‘’Siz dalga geçin bakalım, göreceksiniz en usta balıkçılara taş çıkartacağım.’’ demişti. Arkadaşları daha fazla dalga geçmeye başlayınca bahse girmişlerdi. İki gün çok samimi olduğu bir arkadaşından balık tutma dersi almıştı kendi çapında. İki günde her şeyi öğrendiğini zannederek bu sabah erkenden gelmişti sahile. Kaç saat olmuştu? Olta atmaktan, çekmekten kolları yorulmuştu. Oltayı kaldırıp atmakta güçlük çekiyordu. Bir yandan da acıkmaya başlamıştı. Ama getirdiği kovayı balıkla doldurmadan gitmek istemiyordu. Bir saat sonra akşam olacaktı. Yavaştan ümidini kesmeye başlamıştı. Arkadaşlarının karşısına nasıl çıkacaktı. Mutlaka onu kahvenin önünde bekliyor olacaklardı. Balık tutamadığını görünce de iyice bir dalga geçeceklerdi. Kara kara düşünüyordu. Bahsi kaybedecekti. O kadar kişiye ziyafeti nasıl verecekti? Nerden girmişti ki sanki bu bahse? …Güneş çoktan batmış idi. Ümitsizlik içinde oltasını yavaştan toplamaya başladı. Arkadaşlarının alaycı gülüşlerini şimdiden hayal edebiliyordu. Bu düşünceler içinde oltasını topladı. Doldurmak için getirdiği kovaya bir tekme attı, sonra: - ‘’Neyse, kovanın ne suçu var, suç bende ne diye bilmediğim işlere bulaştım? Şimdi sinirimi kovadan çıkarıyorum.’’diyerekten kovasını tekrar eline aldı ve yola koyuldu. Birden aklına balıkçı Nuri amca geldi. Kovayı Nuri amcadan aldığı balıklarla doldurabilirdi. Bu düşüncesini çok uygun buldu. Saate baktı ve Nuri amca inşallah balıkçı dükkanını kapatmamıştır diye düşünerek adımlarını hızlandırdı. Biraz sonra Nuri amcanın dükkanının önüne gelmişti. Nuri amca kasabanın tek balıkçısıydı. Babacan bir insandı. Sinan’ı karşısında görünce şaşırdı. Sinan: Selamünaleyküm Nuri amca. --Ve aleykümselam Sinan. Nerelerdesin yahu hiç halimizi hatırımızı gelip sormaz oldun? --Ya kusura kalma Nuri amca. Vakit bulamıyorum, çok yoğunum. Yoksa, seni unutmuşluğum yoktur. --Eyvallah eksik olmayasın evlat. Hayırdır?Bu saatte senin evde olman gerekmiyor mu? --Eve misafir geldi de Nuri amca. Annem misafirler için balık almaya gönderdi beni. --Misafirler kim ki? --Tanımıyorum ki! Annemin akrabalarından olsa gerek. --Balık kaç kilo olsun? Sinan kovayı göstererek; --Şu kovayı doldursun Nuri amca --Kova mı? Neden ki? --Annem öyle söyledi. Poşette olursa eve gidene kadar tazeliği gidermiş o yüzden. --Tamam evladım. Balıkları kovaya doldururken Sinan’ın elindeki olta gözüne takıldı. --Hayırdır evlat? Bu olta da neyin nesi? --Şşşeeeeeeyyyy…….. Babam bir arkadaşında unutmuştu da, gelirken onu da al gel dedi. Babamın oltası yani. --Allah Allaaahhhh..Babanı kaç yıldır tanırım. Balıkla falan hiç arası yoktur, diye biliyordum. --????? Cevap vermemeyi tercih etti. Her söylediği yalanda bir duvara çarpıyordu. Balıkları alıp yola düştü. Nuri amca’nın ‘’sizinkilere selam söyle’’ dediğini duymadı bile. Düşündüğü gibi arkadaşları onu kahvenin önünde bekliyorlardı. Onu görünce alaycı gülüşlerle yanına yaklaştılar. Sinan da gülümsemeye başladı. Arkadaşları henüz kovanın içinde olanlardan habersiz oldukları için dalga geçmeye devam ediyorlardı. Sinan kovayı gösterdiğinde arkadaşları büyük bir şaşkınlık içinde ona bakakaldılar. Artık dalga geçme sırası Sinan’da idi. Keyfi yerine gelmişti. Arkadaşlarıyla dalga geçmeye başladı. Kendini o kadar kaptırmıştı ki Nuri amcanın geldiğini fark etmedi. Hey evlat dediğini duymamış olsaydı sabaha kadar dalga geçerdi. Nuri amca: --Oğlum Sinan! Sinan döndü ve arkasına baktı. Nuri amca konuşmasına devam etti: --Oğlum bir kova balığı aldın ama parasını ödemeyi unuttun galiba. Paran yoksa hesaba yazayım. --???? Arkadaşları kahkahayı koyuvermişlerdi…Ertesi gün ziyafet vakti herkes gülüp eğlenirken o kara kara düşünüyordu. Bir daha bilmediği konularda bahse girmeyeceğine ve yalan söylemeyeceğine kendi kendine söz verdi…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yavuz KILIÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |