Romanda
İlk Yirmi |
1
|
|
|
|
Yazdığım ilk roman…e kitap olarak çıktı, çok okundu o e yayınevi sitesinde….yıllar önce yazdım bunu…okuması kolay…bir de yazmasını sorun…zor…çok emek harcadım…içime sindi imi…evet…sevdim…iyi ki yazdım bunu…
Tabi elden geçmesi lazım. Bir de baktım bu romanın ikincisini yazmışım bir miktar, bu romanı üç parça halinde yayınlarım ilerde, bu romanı bir yayınevlerine yollamadım, çünkü daha iyisini aradım; ama bu roman ilgi görecek tipte bence.
Ben biten romanlarıma oldu diye bakmam asla, olmamıştır, derim, iyisini ararım, bulurum ve onu yazarım, nedir, e kitap olarak ilgi gördü epey.
Zaten ben hariç böyle bir romanı kimse yazmaz, yazamaz.
|
|
2
|
|
|
|
BU METNİ SEVDİM, ÜSTÜNDE ÇALIŞACAĞIM, BİRÇOK ÖYKÜ GİRECEK İÇİNE. BUNU BAŞKASI YAZSA SEVERDİM.
YAZDIKLARIMA DEĞER VERENLER….ROMANIMIN BİRİ BASILACAK…O ROMANI BU SİTEYE KOYMADIM, TAM BİTMEDİ…ÇIKINCA DUYARSINIZ…BU İŞLER ÇOK ZOR…HA, PARA VERİP BASTIRMIYORUM KİTABI….ÇOK ÇALIŞTIM, İYİ BİR ÖYKÜ ÇIKARDIM, YOLLADIM, BEĞENİLDİ, ONU ROMAN YAPTIM, BİRAZ İŞİ KALDI, BU METİN BASILACAK… |
|
3
|
|
|
|
ABİ EVE GELİRSE.... |
|
4
|
|
|
|
LİSE SONRASI YAŞAMLAR.
OTOBİYOGRAFİK ROMANDIR.
ROMANDA GEÇEN YERLER, KİŞİLER GERÇEKTİR. |
|
5
|
|
|
|
YILLAR ÖNCE YAZDIĞIM BU ROMANI KAYBOLMASIN DİYE KOYUYORUM SİTEYE.
UYDURDUĞUMU DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ. ÇOK BELGESEL İZLEDİM KURTLARA DAİR.
|
|
6
|
|
|
|
‘’İnsan karmaşıktır, bazen kendi dehlizlerinde saklambaç oynar. Orada gördüğüne sığınmak ister, kim olduğunu ne olduğunu bilmeden. Bazen bir çocuk saflığında uzanır ona, bazen de umarsızca saldırır bilinmezliğine. Aslında bulduğu kendisidir, araması çırpınması ise var oluşunun sessiz çığlıkları.'' |
|
7
|
|
|
|
Yıllar önce yazdığım bir roman…baktım…hatırlayınca iyi ki yazdım bunu, en saf, yüce duygularla düşüncelerle yazmışım bunu. Çok vahşi ve tehlikelerle dolu bir ormanda hayatta kalma savaşı veren ve ailesini bulmaya çalışan bir çocuğun romanıdır bu. |
|
8
|
|
|
|
Üç kara zırhlı, köpeklerin toprağa karışmasıyla ortaya çıkan dumanımsı şekillerin tekrar atlara dönüşmesiyle onların üzerine binip şehrin girişine varıp, büyücü tarafından efsunlanan kapıya dokundukları anda tamamı parçalandı. Cücelerin yonttuğu oldukça sağlam ve sert taş ve tahta parçalarının havaya uçuştuğu ve döndüğü ortamın içinden şehre giriş yapmışlardı. Ortalıkta dolanan bu dehşetin sağladığı kesif sessizlikti.
|
|
9
|
|
|
|
Yönlerini o tarafa çevirdiklerinde gövdesi geniş sanki yaprakları küf rengine dönmüş yeşillikte olan ağacın dalında üstünde kirli ve sökük açık kahve renginde bir giysi olan, ayakları çıplak bir şekilde sallanan, kısa, küt soluk sarı saçlı bir insan çocuğu fısıldıyordu.
“Teni, elzem soğukla titreyen bir gece, korkunun koynunda çaresiz bakışlarıyla yatıyordu. Lime lime bedeninin sarsılışı sadakati unutulmuş dost gibi olan hislerini barındırırken dehşetin kesif çığlıklarına koynundaki gecenin kanlı yaşları sarılıyor ve yüzü, mutluluğu satılık eskici hatırasına dönüyordu.”
|
|
10
|
|
|
|
Sütçü İmam'ın memleketi Kahramanmaraş deyince daha çok Karakoç kardeşler gelir aklımıza. Başta Bahaeetin, Abdurrahim ve Ertuğrul olmak üzere, Maraşlı Karakoç kardeşlerin beşi de şiire bir ömür gönül vermiştir. Bahaettin Karakoç, şair Abdurrahim Karakoç'la Ertuğrul Karakoç'un ağabeyiydi. Bahsimize konu olan Abdurrahim ve Bahaettin Karakoç, Türk şiir çınarının Maraş'taki güçlü kökleridir. Ne yazık ki bu derin köklerin ilkini, yani Abdurrahim Karakoç'u bundan altı sene evvel kaybetmiştik. Şiir çınarımızın Maraş'taki köklerinden bir diğeri olan Bahaettin Karakoç'u da 17 Ekim 2018 tarihinde kaybettik. Şimdi şiir dünyamız bu iki büyük duygu erinin hüznünü iliklerine kadar yaşıyor. |
|
11
|
|
|
|
LİSE SONRASI GENÇLER....NE HALLERE GİRER, DÜŞER?
LİSE SONRASI ÇOK BÜYÜK SIKINTILAR, TEHLİKELER İÇERİR.
İŞ BULACAKSIN.
SÜREKLİ ÇALIŞACAKSIN.
TÜRLÜ TÜRLÜ İŞLER YAPTIM.
BERBATTI O SÜREÇ.
OKULA GİDİP GELİRKEN YAŞANILAN TATLI ZAMANLARIN YERİNE BAMBAŞKA BİR GERÇEKLİK İÇİNDE BULDUM KENDİMİ.
|
|
12
|
|
|
|
Beyaz Melek, bir hastane görevlisi ile bir hastanın öyküsünü anlatıyor. Doktor Bilge Göker'in hastanedeki görevi, komaya girmiş ve hayatı makinaya bağlı hastaları son yolculuklarına uğurlamaktır. Çalıştığı yıllar içerisinde onlarca hastayı bu şekilde makinalardan ve hayattan koparmıştır. Bir gün Bayındır Hastanesine Melek Bilen isimli gizemli ve tuhaf görünümlü bir hasta gelir. Ancak Melek Bilen’in bu tuhaf ve gizemli görünümünün altında oldukça saf ve o dünyaya ait olmayan bir ruh yatmaktadır. Melek Bilen'in günden güne gün yüzüne çıkan dünya ötesi güçleri, karakteri hakkında yeni ipuçlarını anbean ortaya çıkaracaktır. |
|
13
|
|
|
|
“Ben ve elf masanın oradakileri sessizce hallederiz ancak diğerleri için doğaçlama yapacağız. Kaimeld sen geride kal ihtiyaç olursa müdahil olursun” dedi kısık sesle Sawnhall. Elfle beraber olabildiğince sessizce hareket ederek masanın ortadakilere arkadan yaklaşarak tıpkı bir suikastçi gibi ikisini yakalayıp bayılttılar. Sağ taraftan biri aniden çıkıp elindeki tabaklarla, o daha şaşkınlığından uyanamadan Sawnhall masadaki bıçaklardan birini çabuk bir şekilde alarak haydudu elbisesinden duvara çiviledi.
|
|
14
|
|
|
|
Hayalet dadandığı izbe, terk edilmiş evin içerisinde volta atıyordu. Sanki Yıkılmış bir binanın moloz yığınından çıkmış gibiydi. Karmakarışık gri saçları, paçavraya dönmüş takım elbisesi derisi kurumuş suratı ile korkutucu görünüyordu. Volta atarken bir şeyler mırıldanıyordu.
‘’ bu mezarda yatanlarrr‘’ dedi. Sonra düzeltti ‘’Bu kabirde yatanlar, yok yok direk burada yatanlar diyeyim‘’ dedi.
Kırık pencereden esen rüzgâr ıslığını öttüre öttüre evin içinde cirit atıp örümcek ağlarını titretiyordu.
Telefonunu çıkarıp şöyle bir bildirimlere baktı. Aynı seri katilin kurbanları olarak kurdukları whatsapp grubundaki yeni yazışmaları kontrol etti. Katil bedenini delik deşik ettiği anlar gözünde flaş patlamaları gibi belirip belirip kayboluyordu. Gözlerini kapattı, kafasını iki yana silkeledi ve telefonu kapatıp cebine koydu.
Çaresizce, kanlar içinde ve acılar içinde can çekişerek ölmesi ile biten kendi hikâyesinden kaçmaya çalıştıkça bir yandan hikâye sanki dönüp dolaşıp karşısına çıkıyordu. Ama bugün bunun olmasına izin vermeyeceğine kendine söz vermişti. ‘’ Unutulması gereken bir hikâyeden kaçmanın belki de en güzel yolu anlatılması gereken hikâyeleri anlatmaktır’’ dedi ve aniden hayaletin evdeki varlığı titreşerek yok oldu.
Her şey böyle başladı.
Mezar taşından bile yoksun, sadece tabelalar üzerinde birer numaradan ibaret olan kabirlerin bulunduğu mezarlıkta hayaletin ortaya çıkması ile kargalar tünedikleri ağaçtan büyük bir telaşla havalandı.
Mezarlığın olmayan huzurunu da kaçırmıştı. Kargaların o iç gıcıklayıcı çığlıkları ile aniden uçuşup kaçışmaları ağaçların dallarını silkelemiş, hissedebilene küçük esintiler bile yaratmıştı hatta.
Hayalet, oluşan fenomenlerin dahi farkına varmadan sigarasını yaktı. Tüm bunları umursamadan bir sigara yaktı, söyleyeceklerini ve anlatacağı hikayeyi kafasında son bir tekrarladı ve bir şov programı sunarmışçasına lafa girdi kollarını açtı ve sunumuna başladı…
"Kimsesizler mezarlığına hoş geldiniz gençler."
|
|
15
|
|
|
|
bir şeyler olsun diye beklerken, ve romana yerleştireceğim bunu: Hayatta her şey ters gitme eğilimindedir. Anladım ki hayaller kur kafanda, kafanın içinde, bir köşe kur dua köşesi gibi, tapınak gibi, böyle mutlu ol ve gerçeklerden hiçbir şey bekleme, umma, beklentiler…can sıkar, olmuyorlar zaten, güzel bir orman…öyle bir yer.. ağaçlar.. tamam, kendimi öyle bir yerde hayal edeceğim.. |
|
16
|
|
|
|
LİSE BİTTİ. |
|
17
|
|
|
|
ORMMANDA TEK BAŞINA ÇOCUK |
|
18
|
|
|
|
Yazdığım bir romandan bir öykü, hayatta olan her duygu var içinde.
|
|
19
|
|
|
|
Kalbimde Bir Sancı isimli romanımız birbirlerine seven iki gönül dostu mücadele ve zorluklarla dolu savaşını anlatan roman türünde ve daha çok,aşk kadere olan itirazı ve de emeği baz alarak siz okurların beğenisine sunulmuştur. |
|
20
|
|
|
|
Artık rüzgar tamamen kendisini göstermiş, onların yolculuklarına eşlik etmeye başlamış ve uğultusu yanlarında olduğunu sertliğiyle kabul ettiriyordu adeta. Yol arkadaşları da soğuğun peşi sıra ya da onun içinde barınmaktan sıkılıp dışarı çıkan rüzgarın sert dokunuşuna maruz kalıyor bir de üstüne üstlük beraber yürümeye zorlanıyorlardı. Ağaçları hırpalayan, kuşların ezgisel seslerini gücüyle hakimiyeti altına alan ve bir çok canlının çığlığından kaçmasına sebep olan rüzgar, daha da şiddetlendi ve en nihayetinde üçlüyü yürüyemez hale getirdi. Ağaçlardan. çalılardan kopan parçalar onların etrafında fır dönüyor ve oradan oraya evsiz kalan insanlar gibi savrulup duruyorken bunun müsebbibi de onlara eziyet edip evlerinden kaçıran sadist biri gibiydi.
|
|