|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katýlýmý |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Bayrammý Deðiþti
Orhan Bani
Þiir > Garip
Bayrammý deðiþti, benmi bilmedim, Bayram gelmiþ duydum, bana gelmedi
Belki o da sordu, nerdedir diye, demek bulamadý, soran olmadý
Hani oruç tutan Bayram ederdi, dost dostunu arar, halin ne derdi
Hani kardeþ idik, mümin sorardý, demek eskidenmiþ, soran olmadý
Ne þeker isterim, þerbet istemem, hiç sýlam olmadý, gurbettir demem
Eðri söyleyene, doðru söylemem, arife aramaz, Bayram sormadý
Oruç Hakkýn emri, Hakka uyarým, orucun sonrasý Bay
[DEVAMI]
|
|
|
Öykü Kümeleri (Toplam 4638 Öykü, son bir ayda 80 yeni Öykü) |
Aný (10) |
Aþk ve Romantizm (11) |
Baþkaldýrý (3) |
Beklenmedik (5) |
Bilim Kurgu (3) |
Bireysel |
Çeviri (1) |
Çocuk (1) |
Deneysel (7) |
Destan (2) |
Didaktik (1) |
Dinsel |
Erotik |
Fantastik (3) |
Gerilim (2) |
Görsel (Resimli Öykü) |
Gülmece (Mizah) (8) |
Halk Öyküleri (1) |
Ýronik (3) |
Ýyileþme |
Kent (4) |
Modern (1) |
Ortamsal (1) |
Pastorel (1) |
Sevgi ve Arkadaþlýk (3) |
Soyut (2) |
Sürrealizm |
Toplumcu (3) |
Varoluþçuluk (2) |
Yeraltý (2) |
Öyküde
Ýlk Yirmi |
1
|
|
|
|
Not: Okuyacaðýnýz bu metin daha geniþ çaplý hale gelmiþ biçimde yazýldý, düzeltilecek, bir roman bu, yayýnevinin birinden onaya alan, basýlacak olan metin, okuyacaðýnýz onun küçük hali, öykü hali. YÝRMÝ KÜSÜR YIL SONRA ÝLK ONAYI ALDI BÝR METNÝM. Aptalým galiba, kalýn kafalýyým, geç anlýyorum, geç. Ama saðlam anlýyorum. Sonunda bir buluþ yaptým, editör onay verdi basýmý için. |
|
2
|
|
|
|
Þeftali bahçesindeki sohbetleri bazýlarýnýn gözünden kaçmamýþtý.
Coþkun, o gün incir bahçesine incir toplamaya gelmemiþti ve Songül eve dönerken dayanamamýþ, çiftlik evine gelmiþti,
|
|
3
|
|
|
|
Acele oldu, ama yayýnlanabilir düzeyde, bazý kelimeler deðiþecek…ne bu ya yaz yaz bitmiyor deli oldum kafayý yedimmm!
OKUYAN TEKRAR OKUSUN, ELDEN GEÇTÝ ÇÜNKÜ… |
|
4
|
|
|
|
Ben belki de yazmaya geç kaldým ama sizler okumaya hiçbir zaman geç kalmamýþsýnýzdýr. |
|
5
|
|
|
|
Zarife, üst katta odalarý temizliyordu. Kýzlarýn seslerini ve gülmelerini duydukça seviniyor, içi bir hoþ oluyor, içine ormansý bir ferahlýk iniyor; ama o ýslak bezi sert sert öfkeyle ahþaba sürerken çýlgýn bir isyan hissediyordu, bu ahþabýn da evin de… küfür ediyordu içinden. Evin hanýmý Hayriye temizlik konusunda hastalýklýydý, her yer temiz olsa bile yine temizlenmeliydi, özellikle onun odasý. Ve Zarife bu iþi yapmaya öyle konsantre olurdu ki sanki ahþapla seviþirdi, kan ter içinde kalýrdý, Nezaket onun görür; “kýz býrak delirdin mi sýçarým evine! Gel yanýmda otur, abarttýn… Hayriye, onu böyle alýþtýrmýþtý, bir bakýþta onun yüreðiyle çalýþýp çalýþmadýðýný anlar, iþi iyi yapmýyorsa tekrar sildirirdi ayný yerleri.
Gýcýklýðýndan deðil; içi rahat etmediðinden. Sonra kendine kýzardý kýzý yordum diye ve Zarife’ye ara ara altýn eþyalar alýrdý ama Zarife’nin bundan haberi olmazdý, (mesela kolye, küpe) Nezaket o altýnlarý saklardý. Hayriye ufak tefek altýn eþyalarý Zarife’nin çeyizi için, evlendiðinde bozdurup kullanmasý için verirdi, bunu söylerdi Nezaket’e ama Nezaket bu altýnlarý ikisinin sonsuza dek yaþamasýna olanak verir diye delice sevinerek, Roma arenasýndaki gladyatör gibi hýrsla saklýyordu, ne evlenmesi! Zarife’yi bir güzel dövüp sömürüp her þeyi elinden alýrlar ve sokaða atarlardý. En iyisi ikisinin beraber yaþlanmasýydý, ancaaak çok güvenilir birisi çýkarsa… ona da belki onay verirdi. Erkekler baþta düzgündür, sevgi doludur; ama sonra çocuklar olur, karýlarýný dövmeye baþlarlar, sonra onlarý baþlarýndan atýp yeni karý almaya… Zarife, çeyiz denen þeyden de hiç hoþlanmaz ki, ikisi için istedikleri gibi takýldýklarý, bir boyunduruk altýnda olmadýklarý rahat bir yaþamý sever ama… peki, Zarife kendi yolunu, kaderini çizmek için Nezaket’i terk etmek istese, iþte bunu Nezaket hiç düþünmüyordu ve düþünmek bile istemiyordu; çünkü o ellerindeki gözle görünmez pençeleri, çenesindeki gözle görünmez diþleri, kýlýç diþli aslan diþleri…düþleri… pençelerini onun ensesine, uzun keskin pençeleri de genç kýzýn safiyet dolu papatyalar kadar güzel sýrtýna geçirmiþti, “sonsuza dek benimsin!” Çýðlýðýyla çarpýyordu sinesi.
Büyükler küçüklerin üstüne mutluluklarýný kurmak isterken küçükler tam tersi yollarda koþmayý pek severler. Küçükler için yaþamýn yaptýðý planý kimse bilmez. Peki, sevgili okur, sýrtýnda sýfatýnda öyle pençeler varsa onlardan nasýl kurtulacaksýn? Pençeli sýrt rahat edemez ve imtihanýn da budur!
Zarife, o yaþta bunlarý nasýl bilebilsin ki? Sýrtýndaki papatyalarý hayran kalýp koparacak, ya da çalmak isteyenleri nasýl bilebilsin ki?
Bitmedi, üstünde çalýþýyorum, genç kýzlarýn içlerindeki ve etraflarýndaki þeylere yönelik bir romandan bir bölümdür. Tam elden geçmiþ bitmiþ hali deðil; metin kaybolmasýn diye koydum. Kýzlarýn içleri çok güzel ama dýþ dünya bombok.
Harcanýyorlar. Sistemle.
|
|
6
|
|
|
|
Ýpekçiyim daha küçükken rahmetli babam, eniþtem, teyzemler tatile gitmiþiz Didim'e... Yeni yeni aðzýndan kelimeler çýkýyor, konuþturmaya çalýþýyorlar ''Anne, baba, kelimelerinde sýkýntý yok gibi, hadi kýzým bir de eniþte de bakalým.'' Yok, demiyor, demeyecek gibi... Ertesi gün bir daha ''Hadi yavrum eniþte de söyle bakalým çok kolay.'' Yok, yok, demeyecek galiba...
|
|
7
|
|
|
|
Ahmet’in suratý, yukarý doðru çekilen kulaklarýnýn acýsýyla yamuk bir hâl almýþtý. Öðretmen kulaðýný býraktýðýnda kulak memesine kadar kan oturmuþtu. Tahtaya geçip arkadaþlarýn karþýsýnda mahcup bir halde önüne baktý. Öðretmen, “Bir daha sol elle yazmayacaðým.” diye, tekrar etmesini istedi. Ahmet, mýrýldayan sözlerle tekrar etti. Öðretmen, bunu beðenmedi. Bir kez daha hýzlý tekrar etmesini istediðinde cýlýzca konuþtu. Arka sýralarda bacak bacak üstüne atan öðretmen, sinirlendi. “Hýzlý hýzlý! Olmuyor böyle! Gür sesle bir daha söyle bakalým! Bir daha sol elle yazmayacaðým!”
“Bir daha sol elle yazmayacaðým!” |
|
8
|
|
|
|
ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANILARI
BÜYÜK KURTARICI
Atatürk'ün kýz kardeþleri Makbule ile Naciye tartýþýyordu.
Naciye: Abla, son günlerde annem ve babamýn konuþmalarýndan þu sonuca ulaþtým: Osmanlý kötüye gidiyor ve önlem alýnmazsa sonumuz bir felaket.
Bunun üzerine Makbule: Doðrudur. Bir kötü gidiþat var ama önlem alýnmýyor. |
|
9
|
|
|
|
Komutan, burada kendilerine heyecan verici bir konuþma yaptý: “Arkadaþlar, büyük ve kutsal bir görev için burada toplandýk. Biraz sonra Kýbrýs’a bir çýkarma yapacaðýz. Orada bulunan soydaþlarýmýza özgürlük, huzur ve barýþý vermek için bir harekât yapacaðýz. Bu harekât, tamamýyla Barýþ amaçlý bir harekât olacaktýr. Kýbrýslý Türkler zulüm altýndadýr. Tedhiþ altýndadýr. Her gün onlarca, yüzlerce Kýbrýslý Türk öldürülüyor. Bizim bu harekâtýmýz, buna bir son verecektir. Adada huzuru ve barýþý saðlayacaktýr.
Size silah sýkýlmadýkça siz de karþý tarafa silah sýkmayýnýz. Size karþý gelinmedikçe siz de karþý gelmeyiniz. Yaþlýlara, kadýnlara, çocuklara dokunmayacaksýnýz. Sizden aman dileyenlere kötü muamele etmeyeceksiniz. Türkün insanlýðýný, þefkatini ve sevgisini onlara göstereceksiniz. Unutmayýnýz, biz oraya istila için deðil, barýþ için gidiyoruz. Sizlerin sayesinde adaya barýþ, huzur ve mutluluk gelecektir.
|
|
10
|
|
|
|
Kitabevim’den Nizami Gencevi'nin Sýrlarýn Hazinesi kitabýný almýþ merdivenlerden inerken, telefonuma bir ‘SMS’ geldi. Numara Azerbaycan'a ait deðildi. Önce önemsemedim. Dýþarýya çýkýnca Google'da ‘+ 19825467123659871’ kodunun hangi ülkeye ait olduðunu bulmaya çalýþtým. Korkunç derecede sarsýcý ve garip olan þey, kodun herhangi bir ülkeye veya herhangi bir telefon þirketine ait olmamasýydý. Bir an kendimi fantastik bir filmin içinde gibi hissettim. Sonra mesajý okumaya baþladým ve baþka bir tuhaflýða tanýk oldum:
Sevgili Ayhan Bey, 23 Kasým saat 23'de sizleri Nizami Sokak 83 numaradaki Koloritkafe restoranýna davet ediyorum. Hürmetlerimle.
Nizami Gencevi
|
|
11
|
|
|
|
Kim bu gece kuþu yada kuþlarý? Uçar mý, kaçar mý, kanatlarý var mý? Hemen Baykuþ mu geldi aklýnýza? Gelmesin gelmesin... Gece kuþu bendeniz oluyor efem... Geceniz sessizliði ve sakinliði içinde sabahý bulmaya, sabaha varmaya gayret gösteriyoruz... |
|
12
|
|
|
|
Bizi bizden baþka kimse sevmez Mehtap. Bunu böyle bil bence. Yoksa çok üzerler seni. Onlarý sevdiðim diye çok piþman olursun.”
“Ama haklýsýn. Bizi bizden baþka kimse sevmez. Beni en çok seven tek insansýn tek, caným gardaþým!”
Birbirlerine sarýldýlar.
“Kardeþim piçin teki olacak gibi. Ýyi bir þey bulursa al abla bir parça da sen ye diye asla uzatmaz. Et bulunca diðer kediler eti ele geçirmesin diye pençe atan hýrlayan kediler gibi ayný. Geçende bana bir mandalina bile vermedi namussuz! Elinde altý tane vardý.”
|
|
13
|
|
|
|
Adam adýmlarýný kapýya doðru yönlendirdi. Biran önce bu gizemli ortamdan sýyrýlýp karýsýnýn koynuna girmeyi ve normal hayatýna dönmek istiyordu. Çevresine bakýndý, duvarda farklý boylarda Hristiyan figürlü tablolar çoðunluktaydý. Onlara bakmayý istemedi. Kapýnýn önüne geldiðinde yere baktý, bir sürü ayakkabý gördü. Hepsi de iriceydi. Aralarýndan ayakkabýsýný aradý, bulamadý. Bazý ayakkabýlarý kenara alýnca, ayakkabýsýný bulmuþtu. Alýp giyerken aklýna zarf geldi. Kalbi çarptý. |
|
14
|
|
|
|
Þoför, “Bayanlar” sözcüðünü sýk sýk sýk kullandýðý uzun telefon görüþmesinden sonra “Tamam baþkaným.” diyerek vitesi ileri atmýþtý. Bir duraða yaklaþtýðýnda kapýyý açtý. Binen yolculara “Bayanlara bugün ücretsiz.” diyerek uyarýyordu. Arka koltukta oturan bir erkek yolcu “Bayan deðil, kadýn diyeceksiniz. Bizim günahýmýz ne?” diye ortaya öylesine bir laf attýðýnda yolculardan bazýlarý gülümsedi. Þoför, “Ýyi de on altý yaþýnda binen genç kýzlar da var.” diye karþý bir görüþ ortaya atýnca, yine orta yaþlarda bir erkek, “Onlarý da analarý doðurdu, bedava olsun.” sözüne, þoför býyýk burktu. |
|
15
|
|
|
|
Sam amca bu Baydýn Dayýnýn, Trampa Biraderin de Amcalarý... Birde Ortanýn doðusunda hayýrsýz haylaz bir yeðeni var Netende bir Yahu... Bir türlü soramýyor bu Netende bir Yahu adlý yeðenine, neden yahu, neden, diye...
Durmadan O’na masumlarý katletmesi için silah milah gönderiyor, onlarda kendilerini ilah filan sanýyor, sanki o canlarý kendileri vermiþ gibi... Sam Amcayý bir arayalým bakalým belki bize söyleyecekleri vardýr... |
|
16
|
|
|
|
Daha çok küçükken tanýdým seni.
Kaçtý yahu sen söyle 10 yaþýnda mýydým? Çocuktum daha. Hep seni seyrederdim uzaktan ve merak ederdim hayatýmda sen olsan nasýl olur hep bilmek isterdim.
Ýlk zamanlarýmýzý hatýrlýyorum da nasýlda içimi yakýyordun... |
|
17
|
|
|
|
Herkes onun hakkýnda konuþuyordu-TV'den radyoya, tüm sosyal aðlara kadar...Yedi milyar yedi yüz milyon insaný, dili, dini, ýrký ne olursa olsun tek bir þey birleþdiriyordu-Korku. |
|
18
|
|
|
|
KARAGÖZ ÝLE HACÝVAT: ÝKÝ ELÝN NESÝ VAR
Karagöz ile Hacivat yolda karþýlaþýr.
Hacivat: Dur Karagözüm, nereye böyle?
Karagöz: Oh, sen miydin Hacivat. Ben de seni arýyordum.
Hacivat: Beni mi arýyordun?
Karagöz: Evet, sizin eve gidiyordum. |
|
19
|
|
|
|
KARAGÖZ ÝLE HACÝVAT: HARAMÝ
Hacivat pencereye çýkar ve karþý mahalledeki evinin bahçesinde bulunan Karagöz'ün üstüne atlar. Ýkisi birlikte yere yuvarlanýr. Aralarýnda boðuþma baþlar. Daha sonra Hacivat ayaða kalkar. Karagöz yerdedir ve gözleri kapalý durumdadýr. Buna karþýn, saða sola yumruklar, tekmeler savurmaktadýr. Hacivat, Karagöz'ün omzuna, koluna dokunarak uyarmak ister ama durmadan baðýrýp çaðýran Karagöz'dür.
-- Beþ deðil on olsanýz hakkýnýzdan gelirim. Haramiler sizi. Adama evinin bahçesinde bile rahat yok. |
|
20
|
|
|
|
Necdet: “Burada asker var mý?” diye sordu. Kadýn anlamadý. Boþ gözlerle Necdet’e baktý. Necdet, kendi askerlerini göstererek “Asker. Bunlar bizim asker. Sizin asker nerede?” dedi.
Kadýn anladý. “No, No” diyordu. Ýþaretlerle burada asker olmadýðýný, kaçtýklarýný söylemeye çalýþýyordu. Birkaç asker içeriyi kolaçan etmiþti. Kadýn doðru söylüyordu. |
|
|
|