"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Baharın habercisiydi adeta... Gökyüzünün masmavi fonunda; bembeyaz inci gerdanlık misali sıra sıra uçan kuşlar, kah kanat çırpıp, kah kanat süzüyorlardı.Bulutlardan alçak, ama yeryüzüne bir hayli uzaktı görünüşte! İnsanın içine ferahlık, gözlerine tatlı izdüşümleri bırakan bu göçmen ve müjdeci kuşların görüntüsü gökte yürüyen bir tabloydu sanki!!! Genç kadın penceresinden gökyüzünü seyrederken, bayağı vakit geçmişti, çalan zilin sesiyle irkildi biraz, kapıyı açtı...gelenler küçük ve büyük oğluydu.Merhabalaştılar...Küçüğü çantasını fırlatıp annesinin kollarına atıldı, büyüğü de gayriihtiyarı biraz da kıskançlıkla “Hıh” dedi.Anne yüreği bu, farketmez mi?Hemen onu da kollarının arasına alıp diğeriyle birlikte başını okşayıp öptü...şimdi ikisi de şefkatli bir kadının, müşfik kanatlarında güven ve sevgi içerisindeydiler.Üstlerini değişip yemeğe hazırlanmalarını söyledi genç kadın...Sonra tekrar yanaştı pencereye doğru, kuşların göçü geçmiş, güneş batmadan son kızılını salıyordu! Uludağın başını bir duman(pus) kaplamıştı, belli ki gece yine serin geçecekti....Genç kadın bu kez eşinin gelmesiyle o doyumsuz manzarayı terk etmek zorunda kaldı.Bütün neşesi kaçmış, suratı asılmıştı kocasının “merhaba karıcığım” demesiyle...Belli ki aralarında yolunda gitmeyen bir şeyler vardı! Kimbilir neydi o soğukuluk? İhanet mi? Doyumsuzluk mu? Tek düze hayatın bıkkınlığı mı? Ama her neyse onları huzursuz ettiği aşikardı, özellikle de kadını... Mutfağa geçen kadın bir çırpıda sofrayı kurdu, hep beraber yemeklerini yediler, çaylarını içip televizyon seyrettiler.Bir müddet yatma vakti geldiğinde herkes odasına çekildi. Adam her zamanki gibi bir misafir edasıyla sırtını dönüp yattı öylece...Genç kadın kalkıp salona geçti, bir sigara yakıp televizyonun karşısındaki tekli koltuğa oturdu, kanalları gezdi bir süre.daha sonra bir filme takıldı kaldı gözleri. Yasak aşk işliyordu tema olarak.Aladatılan kadının intikamı ne kadar heyecanlandırsada kendini , tasvip etmiyordu, o kadar onurluydu ki genç kadın, her türlü imkanı ve aldatma hakkı olduğu halde, üstüne üstlük hoşlandığı ve kendinini de çılgınca seven birinin varlığına rağmen ne eşini aldattı, ne de yuvasını dağıttı.O herşeyden evvel bir anneydi, iki yavrusunun boynu bükük kalmaması için, azap içinde geçen evliliğinin, tüm olumsuz yönlerine göğüs germekte, kendi hayatını feda etmekteydi. Sabahın ilk ışıkları içeri süzülurken, o çok sevdiği, hayaller kurduğu tekli koltukta! Büzülmüş ve bir az da üşümüş uyku halindeyken , çocuklarının öpücüklerinde yeni bir güne merhaba demişti.Çocuklar arkalarındaki saklı ellerinde birer paket verip anneciğim “Anneler günün kutlu olsun” derken, genç kadının gözleri doldu...doldu...doldu....boşaldı............. Evet ...bugünün anneler günü olduğunu unutmuştu ama; O yüce makamı, o şerefli anneliğini, her şeye rağmen unutmamıştı ve unutmayacaktı....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BİLAL COŞKUN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |