"İnsan - işte tüm sır burada. Bu sır üzerinde çalışıyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Yol boyunca her çöp konteynırının önünde böyle oyalandıklarına göre vakitleri var.Yanlarından koşarak geçen insanlar ve vızır vızır arabalar zamanın önüne katıp delicesine sürüklediği çer çöp gibi.Hızla geçen her arabanın ardında bıraktığı rüzgar...Aval aval bakan küçük kızın büyümüş gözleri... Aldırma, diyor adam. " Bizim acelemiz yok." O öyle deyince incecik titrek sesiyle bir türkü tutturuyor kız. Korna sesleri içinde türkü,kayaların arasından küçük,naif başını uzatmış bir filiz gibi.Titrek ses bulutlara değince göz göze geliyorlar. Kız göğü kaplayan sesinin ihtişamıyla heyecanlı. İkisi de duygulanıyor ama adam bunu belli etmek istemediğinden başını önüne eğiyor. Önüne yani çöplere... Eğer sık sık kollarındaki saatlere bakarak koşarcasına yürüyen bu sokağın meşgul insanları biraz olsun onlara baksalardı adam ve kızın küçücük bir adımla zaman denen çizginin sağına veyahut soluna geçtiklerini orada geniş bir anın içinde olduklarını fark edeceklerdi ve şaşacaklardı elbette çöplerin üzerinden buram buram yayılan, sıcağın etkisiyle ağırlaşan pis kokunun içinde duygulanan bir adamın nemli gözlerine, tıfıl bir çocuğun zarif türküsüne. Ama bakmadılar. Şaşırmayı hayatlarından çıkarmış bu insanlar bir mucize gibi yanı başlarında duran manzaraya bakmadılar. Onlar, meşguliyetlerinin peşinde telaşlı insanlar koşuşadursun Güneş ardında kızıl bir büyü bırakarak alçalıyor, akşam oluyor.Adam belini doğrultmaya çalışıyor, keskin bir acı... Yere yığıldı yığılacak. Kaç zamandır var bu ağrı. Ses etmiyor yine de. Kıza bakıyor şefkatle. "Haydi, gidiyoruz!" İçi poşetle, kağıtla dolu bir el arabasının içine oturuyor kız. O da şefkatle bakıyor adama.Konuşmuyorlar zaten çok fazla.Bütün gün boyunca aralarında geçen altı üstü on kırık dökük cümle. Küçük kızın gözlerinde sevgi, hiçbir edibin anlatmaya güç yetiremeyeceği kadar güzel. Adam el arabasını bazen hızlı bazen yavaş sürüyor. Bu onların mutad akşam eğlenceleri. Kız kıkırdıyor bir yandan da adamın bileğinde asılı duran torbaya bakıyor. - Ne var bunu içinde? - Muz. -Yaşasın! Ben muzu çok severim. Başka? - Fındık var, şeker var. - Başka başka? -Köfte, ekmek, tuz... Bu konuşmaları duyan biri adamın aklını kaçırdığını düşünebilirdi ve belki de ona acırdı. Evet, torbanın içinde bunlar yoktu ama ne önemi var bu ikisi arasında bir oyundu. Mutlu olmak için illaki tüm bunların torbada olması gerekmez.Öyleyse ne vardı onun içinde, ne taşıyordu adam? Umut. Umut taşıyordu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Nisanur Önay, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |