..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yedi iklim dört köşeyi dolandım / Meğer dünya her tarafta bir imiş. -Dadaloğlu
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Öyküsel > Enis TEK




26 Ekim 2004
Fanus Kavmi - Önce  
Enis TEK

:BBIA:
I.


"umudum kim bilir hangi trende"
"kasaba kasaba dolaşan"
"bu yeşil yağmur düşürecek"
"saçımdaki maskemi"
"ıslak istasyonun herhangi sabahında saklıyımdır"
"bir kondüktör hayatının (iz)düşümü yüzümdeki?"

"kokusu gerçektendi ve bu bir başlangıçtı"
"bulutlar başka aşkın acısını bırakıyor üstüme"
"çatmıyorum kaşlarımı hayata"
"şair demiş-kayıtsızlık en büyük intikamdır diye."

"anlıyorum"
"olumlu bir patikadan dönmeliyim kasabaya"
"bir isim bulmalıyım yazdığım kitaba"
"ağlamadan anlatmalıydı çocuklara masalları"
"dağları gözü kapalı geçmeliydim"
"ezbere bilmeliydim aslında sana çıkan yolları"
"oturup böyle yazıklanmazdım"
"hayırlarım ellerime sığmayıp taşmazdı"
"böyle yerleşik bir ölüm, sahibi olmazdı rengimin"
"halbuki ıssız denizler yerine"
"konuksever bir evet sakinine akabilirdim"
"doğru olan hesap"
"yanlış olan bağdat'da bir çarşı dengesizliği"
"bir de zulada hiç hesap edilmemiş"
"yeşil bahçenin kırmızı ağacında boy atma ihtimalleri"

"bakıyorum da durup dinlenmeden geldiğim yollar"
"hayatımdaki yoklardan döşemeli raylar gibi"
"gerçi uzak bir ihtimal ama belki seni bile"
"(masala -bir yokmuş bir varmış diye başlayıp)"
"ben yapmış olabilirim."
"buna rağmen yinede ışığı düşlemeli"
"karamsarlık nereye kadar diyecek olsam"
"bir an durup düşünürüm:"
"gelsen neyi değiştirebilirsin ki."

"güleceksem ıslak istasyonun tenhasında gülmeliyim"
"somurtkan kasabaya benzetiyorum ağlamalarımı"
"artık hırçın sabahlar örtüyorum üstüme"
"heybemde sana dair hikayeler biriktiriyorum"
"senle besliyorum tüm geçmişimi"
"belki de geleceğimden çalıyorum"
"bir makinistin yaktığı türküdür aslında tren"
"bu yüzden sessiz şiiri tercih ediyorum istasyonda"
"susmak, yaptığım en iyi şey son zamanlarda...."

ara vermek zorundaydı kalemine Vazgeçen Adam
tren istasyona girmek üzereydi
telaş etmeden katlayıp heybesine koydu şiiri
zor olmadı ona geçmişinin yanında yer bulabilmesi.
geleceğini biliyormuş gibi düşündü
çok geç olmadan vaz mı geçmeli?
"en iyisi binmeliyim" dedi sonra
"belki geleceğime kendim gitmeli."

uyandığında tren durmuştu
demek burasıydı şimdi
inilecek tabi
hem trensiz başka nereye gidilebilir ki
indi.
inişinde belli belirsiz eskimiş bir yorgunluk vardı
bu seferki neyin inişiydi
çok solgun duruyordu kasaba
neresindeydi acaba hikayenin
güneş var ama açıklamıyordu olmasını
çocukluğa ait bu gecikmiş serinliğin
bilinmedik bir ürperti geldi üstüne içlerinden kasabanın
usulca yaladı saçlarını
benzemiyordu hiç birine daha önce gittiği yerlerin.

bir an kıpırdamadan durdu
denizi vardı çünkü bu sessiz bekletinin
bir gariplik seziniliyordu ama
deniz hain bir uykuda beklermiş gibiydi
kim bilir kaç ırmak cesedi vardı bu denizin
kaç ırmak bulamadığından yatağını
bir fidana ulaşamadan intihar etmişti.
"yalan" dedi
"mümkün mü martısız deniz?"
anladı rüyanın bu mekana devrettiğini
halbuki rüya tren durduğunda bitmişti.

yerleşmeliydi
bir an önce yerelleşmeliydi
anlarsa buradaki tazeliğini insanlar
sorarlardı hemen son kullanma tarihini
ilk başta saklamalı, ilk başta onlar gibi davranmalıydı
gerçi, zor gelmeyecekti ona yapmak insan taklidini.

biraz ihtiras, biraz bencillik, biraz da çıkar ekledinmi
bu emektar cekete
tanımazdı herhalde kimse onu
bulabilirdi kendine bir rol bu medeni kıyafet içinde.

bu kadar heyuladan sonra
onca gürültü ve patırtının ortasında
koruyabilmişse hala hevesini
bu, iyi ya da kötü diye açıklanacak bir durum değildi.
en başta, aklı eksikle bütünün arasına yeni erdiğinde
önceden, ilk burada duymuştu kokusunu
hemen hemen aynı zamanlara denk geliyordu
aramaya başlaması
içinde görülmemiş bir rüya saklı olan
başka bir kişideki uykusunu.

o zamanlar kolaydı
ömür tüketmemişti daha
hayat vurulmamıştı sırtına
öğrenmemişti bedensiz de yapılabileceğini
O için her şeyden vazgeçmek gerekmiş, bilmiyordu
o zamanlar yaşamak için sadece nefes alması yeterliydi.

şimdi kaldığı evin penceresinden geldiği kasabayı
belki de yazgısını seyre dalmıştı
ilk günlerde herşey yolundaydı
artık yağmurlu havalarda bile
gizlenmekte zorlanıyordu
daha ne kadar dışarı bulaşmadan çoğaltacaktı dünlerini
belli ki uzak olmasa gerek diye düşündü kırılma noktası
yarınlar bu kez nereye savuracaktı düşlerini.

üstüne yoktu kendisinin acıdan bir hayat yapmakta
o hiç birliktelikte bulunmadan ayrılığı yaşayabilirdi
ama bir iddiası vardı bunun yanı sıra
onun olmasına gerek yoktu
bir olabilmek için
çünkü beden ancak o'nun sureti olabilirdi.
heybesine uzandı
şiiri bitirmek istedi, istasyonda yarım bıraktığı
"nasıl olsa alıştık" dedi
bir acıya daha sahip çıkabilirdi.

"gene de merak etmek isterdim"
"herşeye rağmen beni ayakta tutan ses kimin"
"düşünüyorsam varsın demektir"
"yoksa kendinden bir parça taşımazdı ellerim"
"muhakkak ağlayacaksın"
"çünkü hangi göz nereye kadar alıkoyacak beni"
"işin zor diyebilirim"
"kolay değil gözlerimden tanıyabilmen kendini"
"benden sana bir sır"
"verirse saçlarım ele verir seni."

o gece rüyasında kasabaya üç kişi gelmişti.




II.


bir daha hiç rastlamamıştı
onu kasabaya getiren buluta
ne çok sorusu vardı halbuki
mesela niye getirip bırakmıştı buraya
nasılda sitem doluydu Saçları Gri
nasılda inanmıştı anlattıklarına
daha arkadaşlarken
dökerlerdi sıkıntılarını birbirlerine
çok sonra dost olduklarında
bahsetmişti düşünden buluta
"düşümde" dedi
"biri var çağırıyor beni biryere"
"bulmalıyım sahibini o sesin "
"eğer görürsen öyle bir yer"
"gelip bana haber verir misin?"

günler sonra geldiğinde söylemişti bulut
bir gece bir yere yağmur verdiğini
oranın düşündekiyle çok benzeştiğini
"beni oraya götür" dedi buluta
"belki bulabilirim sesin sahibini."

yıllarca düşünü kurduğu
geceleri sırf onu görebilmek için uyumuştu
yalıtkan bir hayat kurmak zorunda bırakmıştı
kendisini daraltmaya fırsat kollayan çevresi
yabancı kalması boşuna değildi
yerlisi durmuyordu çünkü doğduğu topraklarda
şimdi aradığı sesin sahibi
bu kasabada olabilir miydi acaba?




III.


denizi görmek istemişti sabah uyandığında
bir kayanın üstünde seyrediyordu uçsuz dinginliği
zaten ancak bu şekilde sevebilirdi denizi
dalmış olduğundan belki
hayli süre sonra farkına vardı
kıyısında oynaşan kişiyi.

insanlar! inanmak için görmek ister hepsi.

ama şimdi Vazgeçen Adamın
dokunması gerekiyordu
gördüğüne inanması için, karşısında durana
"merhaba" dedi saçında gri olan
"adım Saçları Gri"
uzattı elini saçlarına
irkilmedi kız. tanışıklardı bir yerden sanki
Vazgeçen Adam eskiden gördüğü bir rüyanın
tabirine dokunur gibiydi.

uzattı elini saçlarına
ürkmedi Saçları Gri. tanışıklardı bir yerden sanki
şimdiye kadar böyle dokunmamıştı kimse çocukluğuna
gözlerini açtığında, karşısında buldu kendini
"bende Vazgeçen Adam"
"neden vazgeçtin?"
"işte bunu aramaya geldim"dedi
"peki sen neden burdasın?"
anlattı ona düşünü ama nedense o sesi söyleyemedi
"takıldım o bulutun peşine"
"beni buraya sürükledi"
"o halde" dedi Vazgeçen Adam
"yarenlik etmeliyiz birbirimize "
"umarım bu sayede ulaşabiliriz"
"bizi buraya getiren nedene."




IV.


günlerdir yoldaydı
ne çok yorulmuştu
sevinmeli mi, yas mı tutmalı kestiremiyordu
ilk kez düşmüştü evinden uzağa
buna rağmen bir şeylere yakın hissediyordu kendini
buraya, çocukken görüp aşık olduğu
ırmağı takip ederek gelmişti
"bir gün senle kaçacağım" diye
daha ilk gördüğünde söylemişti.

seneler sonra genç bir kız olduğunda
öğrenince niyetini onun köyündeki insanlar
kaçmasın diye çareyi
ırmağı yakalamakta görmüşlerdi
ceza olsun diye de ab-ı revana
onu baraj dedikleri bir yere hapsetmişlerdi
duyunca kötü haberi Gözleri Gri
zamanın geldiğini anladı
gidebilmesi için ama
önce ırmağı kaçırması lazımdı.

kaçırdı
kavuşturdu özgürlüğüne ırmağı
artık eskisi gibi akar bir suydu
duygulandı kızın yaptığına
ırmak uzun uzun düşündü
sonra Gözleri Gri'ye baktı
ölümü göze alacaktı, emindi kararında
onu, küçük bir dereyken büyüklerinden duyduğu
bir yere götürecekti yaptığı iyilik karşısında
çünkü biliyordu ki ikisinin de kaderi
kendisi için tehlikeli olan o yerde gizliydi.

vurdular yola kendilerini
epey meşakkatli geçen bir süreden sonra
bütün nehirlerin korktuğu o yere gelmişlerdi.

Gözleri Gri'nin hayatı için
nasıl feda etmişti ırmak kendini
ölümüne izin verirmiydi hiç
olduğunu bilseydi burada denizin
artık öğrenemeyecekti ırmaktan
neden ölümü seçmişti onu buraya getirmek için?




V.


bugün başka bir akşam üstüydü
sinen kasabaya
havaya kesif bir koku yayılıyordu
rahme sıla duygusu uyandıran
sanki unutmuş olduğu eski bir hissi alıyor
insan nefes diye
soludukça hafızasında izler bırakıyor
ister istemez düşündürüyor bir yanda
bilinmeyene doğru yapılan
bir dönüş yolculuğu belki de
gün ise geceye devir hazırlığında tanıklığını
uysal bir kafiye düzeninde.

öte yanda bir kişi gecede yüzer gibi
dolaşıyordu kasabayı
sakin bir telaş içinde arıyordu
su isteyeceği kapıyı
biraz vakit sonra bir evin önünde buldu
boşluğunu göğsünde duyduğu kaybını.

açmasıyla kapıyı Vazgeçen Adam
"biraz su verir misiniz?" dedi Gözleri Gri

insanlar! inanmak için bilmek ister hepsi.

ama bu kez Vazgeçen Adam'ın
gördüğü güzelliğe inanması için
bildiği bütün kavramları unutması gerekti
beyni kendinden önce davrandı
dedi "aman! Allah'ım"
"demek o'nun gözleri de gri"

sessiz bir çığlık koptu Gözleri Gri'nin
yüreğinden yavaşça toprağa düşüverdi
uzatırken suyu adam
anladı kız
ırmağın neden denizi seçtiğini
bu adam insana ölümü hatırlatıyordu ilk bakışta
ama sonra yeni bir yaşam vaat ediyordu sanki
geçince perdenin arkasına.

konuşmak istedi kız
adam "biliyorum" dedi
"senin adın Gözleri Gri"
şaşırmasına izin vermeden
tuttuğu gibi elinden
onu Saçları Gri'ye bitiştirdi.




VI.


beklemiyordu
yıllarca duruyordu aslında
bir beklentinin varlığıydı farkı
bekleyenle arasında
o, olsa olsa bir yıldızda olabilirdi
böyle bellemişti yetişkinliğinin başında.
olanak dahilinde değildi yolların çakışması
çünkü biliyordu ki her yörüngen kendi rotasında.

dedik ya
Elleri Gri en başından beri
çok uzaktaki bir yıldıza sevdalıydı
kimi geceler imkansızını seyre çıkardı
civardaki en yüksek ağaca tırmanır
ona en fazla bu kadar yakınlaşırdı
ancak böyle becerebiliyordu uykuya dalmadan
dünyada yaşayıp, dünyayı yaşamamayı.

yine bir gece dalmışken seyre alemi
hiç ummadığı bir şeyle karşılaştı
yıldızı gökyüzünde süzülerek
dağların arkasında kayıplara karıştı
hızla indi çıktığı yerden Elleri Gri
bir an önce başlamalıydı aramaya
artık ağaca gerek kalmamıştı
yıldızı belki de ona ulaşmak için gelmişti dünyaya.


yol bitmek bilmiyordu
her dağın ardı
bir başka dağın ardına açılıyordu
geceleri tedirgin uyuyor
yoruldukça bitkin düşmekten korkuyordu
her adımı
yakınlaştırırken ona kendisini
aynı zamanda inancından uzaklaştırıyordu
karabasanla dolu bir hayattan çıkıp
yollara düşmesi
bir hayalin peşinden olabilirdi
mırıldandı kız
"hayır, bu mümkün değil" dedi
böyle sürüklenirken ortasında girdiği cedelin
kaçıncısını aştığını unuttuğu dağın arkasından
pus bakan gözlerine bir kasaba ilişiverdi.




VII.


yağmur ne kadar acele yağıyordu
bir sıkıntısı vardı yağmurun sanki
sanki bir sır yüklenmiş gibi
sessizce oturuyordu üç kişi
tutumlu bir söyleşi oluyordu aralarında
ustanın söylediği gibi.
biliyorlardı bir yerden
biliyorlardı nasıl bildiklerini bilmeden
sanki ağızlarını her açtıklarında
bir yerden bahsedecek
her dökülüşünde cümleler
ister istemez bir eksiklikten söz edeceklerdi
bir gariplik vardı
kimse tam hissetmiyordu kendini
herkesin gözünde yarım kalan
maverai bir bekleyiş vardı.


bozdu sessizliği Saçları Gri
bağırdı "dışarıda biri var" diye
fırladılar karanlığa hep birlikte
yatıyordu boylu boyunca uzanan
uzaktaki ağacın dibinde
vardılar yanına
yüklendi şimdi Vazgeçen Adam yağmurun sırrını
inledi kollarındaki
yardım edin gibi bir şeyler söyledi
yatağa getirip koymuşlardı ki;

insanlar! inanmak için sahip olmak ister hepsi.

ama şimdi Vazgeçen Adam'ın
karşısındaki güzelliği anlaması için
bütün haklarından feragat etmesi gerekti
şaşırmadı Vazgeçen Adam
üçü de görünce ellerini
dayanamadı kız
daha konuşamadı halsizlikten
Elleri Gri uykuya
bu sefer rüyadayken dalıverdi.


Kasım- Aralık / 2001



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın öyküsel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Fanus Kavmi

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Derviş
Sahne Arkası
Bir Bardak Sümen Altı Paket Okyanus
Asırlık Nasır
Herhangi Haziran
Öylesine
Kaptanın Şiir Defteri - Ekim Misafiri
Önsöz
Saklı Bahçe
Pazartesi


Enis TEK kimdir?

Enis Tek

Etkilendiği Yazarlar:
-


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Enis TEK, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.