Yedi iklim dört köşeyi dolandım / Meğer dünya her tarafta bir imiş. -Dadaloğlu |
|
||||||||||
|
"umudum kim bilir hangi trende" "kasaba kasaba dolaşan" "bu yeşil yağmur düşürecek" "saçımdaki maskemi" "ıslak istasyonun herhangi sabahında saklıyımdır" "bir kondüktör hayatının (iz)düşümü yüzümdeki?" "kokusu gerçektendi ve bu bir başlangıçtı" "bulutlar başka aşkın acısını bırakıyor üstüme" "çatmıyorum kaşlarımı hayata" "şair demiş-kayıtsızlık en büyük intikamdır diye." "anlıyorum" "olumlu bir patikadan dönmeliyim kasabaya" "bir isim bulmalıyım yazdığım kitaba" "ağlamadan anlatmalıydı çocuklara masalları" "dağları gözü kapalı geçmeliydim" "ezbere bilmeliydim aslında sana çıkan yolları" "oturup böyle yazıklanmazdım" "hayırlarım ellerime sığmayıp taşmazdı" "böyle yerleşik bir ölüm, sahibi olmazdı rengimin" "halbuki ıssız denizler yerine" "konuksever bir evet sakinine akabilirdim" "doğru olan hesap" "yanlış olan bağdat'da bir çarşı dengesizliği" "bir de zulada hiç hesap edilmemiş" "yeşil bahçenin kırmızı ağacında boy atma ihtimalleri" "bakıyorum da durup dinlenmeden geldiğim yollar" "hayatımdaki yoklardan döşemeli raylar gibi" "gerçi uzak bir ihtimal ama belki seni bile" "(masala -bir yokmuş bir varmış diye başlayıp)" "ben yapmış olabilirim." "buna rağmen yinede ışığı düşlemeli" "karamsarlık nereye kadar diyecek olsam" "bir an durup düşünürüm:" "gelsen neyi değiştirebilirsin ki." "güleceksem ıslak istasyonun tenhasında gülmeliyim" "somurtkan kasabaya benzetiyorum ağlamalarımı" "artık hırçın sabahlar örtüyorum üstüme" "heybemde sana dair hikayeler biriktiriyorum" "senle besliyorum tüm geçmişimi" "belki de geleceğimden çalıyorum" "bir makinistin yaktığı türküdür aslında tren" "bu yüzden sessiz şiiri tercih ediyorum istasyonda" "susmak, yaptığım en iyi şey son zamanlarda...." ara vermek zorundaydı kalemine Vazgeçen Adam tren istasyona girmek üzereydi telaş etmeden katlayıp heybesine koydu şiiri zor olmadı ona geçmişinin yanında yer bulabilmesi. geleceğini biliyormuş gibi düşündü çok geç olmadan vaz mı geçmeli? "en iyisi binmeliyim" dedi sonra "belki geleceğime kendim gitmeli." uyandığında tren durmuştu demek burasıydı şimdi inilecek tabi hem trensiz başka nereye gidilebilir ki indi. inişinde belli belirsiz eskimiş bir yorgunluk vardı bu seferki neyin inişiydi çok solgun duruyordu kasaba neresindeydi acaba hikayenin güneş var ama açıklamıyordu olmasını çocukluğa ait bu gecikmiş serinliğin bilinmedik bir ürperti geldi üstüne içlerinden kasabanın usulca yaladı saçlarını benzemiyordu hiç birine daha önce gittiği yerlerin. bir an kıpırdamadan durdu denizi vardı çünkü bu sessiz bekletinin bir gariplik seziniliyordu ama deniz hain bir uykuda beklermiş gibiydi kim bilir kaç ırmak cesedi vardı bu denizin kaç ırmak bulamadığından yatağını bir fidana ulaşamadan intihar etmişti. "yalan" dedi "mümkün mü martısız deniz?" anladı rüyanın bu mekana devrettiğini halbuki rüya tren durduğunda bitmişti. yerleşmeliydi bir an önce yerelleşmeliydi anlarsa buradaki tazeliğini insanlar sorarlardı hemen son kullanma tarihini ilk başta saklamalı, ilk başta onlar gibi davranmalıydı gerçi, zor gelmeyecekti ona yapmak insan taklidini. biraz ihtiras, biraz bencillik, biraz da çıkar ekledinmi bu emektar cekete tanımazdı herhalde kimse onu bulabilirdi kendine bir rol bu medeni kıyafet içinde. bu kadar heyuladan sonra onca gürültü ve patırtının ortasında koruyabilmişse hala hevesini bu, iyi ya da kötü diye açıklanacak bir durum değildi. en başta, aklı eksikle bütünün arasına yeni erdiğinde önceden, ilk burada duymuştu kokusunu hemen hemen aynı zamanlara denk geliyordu aramaya başlaması içinde görülmemiş bir rüya saklı olan başka bir kişideki uykusunu. o zamanlar kolaydı ömür tüketmemişti daha hayat vurulmamıştı sırtına öğrenmemişti bedensiz de yapılabileceğini O için her şeyden vazgeçmek gerekmiş, bilmiyordu o zamanlar yaşamak için sadece nefes alması yeterliydi. şimdi kaldığı evin penceresinden geldiği kasabayı belki de yazgısını seyre dalmıştı ilk günlerde herşey yolundaydı artık yağmurlu havalarda bile gizlenmekte zorlanıyordu daha ne kadar dışarı bulaşmadan çoğaltacaktı dünlerini belli ki uzak olmasa gerek diye düşündü kırılma noktası yarınlar bu kez nereye savuracaktı düşlerini. üstüne yoktu kendisinin acıdan bir hayat yapmakta o hiç birliktelikte bulunmadan ayrılığı yaşayabilirdi ama bir iddiası vardı bunun yanı sıra onun olmasına gerek yoktu bir olabilmek için çünkü beden ancak o'nun sureti olabilirdi. heybesine uzandı şiiri bitirmek istedi, istasyonda yarım bıraktığı "nasıl olsa alıştık" dedi bir acıya daha sahip çıkabilirdi. "gene de merak etmek isterdim" "herşeye rağmen beni ayakta tutan ses kimin" "düşünüyorsam varsın demektir" "yoksa kendinden bir parça taşımazdı ellerim" "muhakkak ağlayacaksın" "çünkü hangi göz nereye kadar alıkoyacak beni" "işin zor diyebilirim" "kolay değil gözlerimden tanıyabilmen kendini" "benden sana bir sır" "verirse saçlarım ele verir seni." o gece rüyasında kasabaya üç kişi gelmişti. II. bir daha hiç rastlamamıştı onu kasabaya getiren buluta ne çok sorusu vardı halbuki mesela niye getirip bırakmıştı buraya nasılda sitem doluydu Saçları Gri nasılda inanmıştı anlattıklarına daha arkadaşlarken dökerlerdi sıkıntılarını birbirlerine çok sonra dost olduklarında bahsetmişti düşünden buluta "düşümde" dedi "biri var çağırıyor beni biryere" "bulmalıyım sahibini o sesin " "eğer görürsen öyle bir yer" "gelip bana haber verir misin?" günler sonra geldiğinde söylemişti bulut bir gece bir yere yağmur verdiğini oranın düşündekiyle çok benzeştiğini "beni oraya götür" dedi buluta "belki bulabilirim sesin sahibini." yıllarca düşünü kurduğu geceleri sırf onu görebilmek için uyumuştu yalıtkan bir hayat kurmak zorunda bırakmıştı kendisini daraltmaya fırsat kollayan çevresi yabancı kalması boşuna değildi yerlisi durmuyordu çünkü doğduğu topraklarda şimdi aradığı sesin sahibi bu kasabada olabilir miydi acaba? III. denizi görmek istemişti sabah uyandığında bir kayanın üstünde seyrediyordu uçsuz dinginliği zaten ancak bu şekilde sevebilirdi denizi dalmış olduğundan belki hayli süre sonra farkına vardı kıyısında oynaşan kişiyi. insanlar! inanmak için görmek ister hepsi. ama şimdi Vazgeçen Adamın dokunması gerekiyordu gördüğüne inanması için, karşısında durana "merhaba" dedi saçında gri olan "adım Saçları Gri" uzattı elini saçlarına irkilmedi kız. tanışıklardı bir yerden sanki Vazgeçen Adam eskiden gördüğü bir rüyanın tabirine dokunur gibiydi. uzattı elini saçlarına ürkmedi Saçları Gri. tanışıklardı bir yerden sanki şimdiye kadar böyle dokunmamıştı kimse çocukluğuna gözlerini açtığında, karşısında buldu kendini "bende Vazgeçen Adam" "neden vazgeçtin?" "işte bunu aramaya geldim"dedi "peki sen neden burdasın?" anlattı ona düşünü ama nedense o sesi söyleyemedi "takıldım o bulutun peşine" "beni buraya sürükledi" "o halde" dedi Vazgeçen Adam "yarenlik etmeliyiz birbirimize " "umarım bu sayede ulaşabiliriz" "bizi buraya getiren nedene." IV. günlerdir yoldaydı ne çok yorulmuştu sevinmeli mi, yas mı tutmalı kestiremiyordu ilk kez düşmüştü evinden uzağa buna rağmen bir şeylere yakın hissediyordu kendini buraya, çocukken görüp aşık olduğu ırmağı takip ederek gelmişti "bir gün senle kaçacağım" diye daha ilk gördüğünde söylemişti. seneler sonra genç bir kız olduğunda öğrenince niyetini onun köyündeki insanlar kaçmasın diye çareyi ırmağı yakalamakta görmüşlerdi ceza olsun diye de ab-ı revana onu baraj dedikleri bir yere hapsetmişlerdi duyunca kötü haberi Gözleri Gri zamanın geldiğini anladı gidebilmesi için ama önce ırmağı kaçırması lazımdı. kaçırdı kavuşturdu özgürlüğüne ırmağı artık eskisi gibi akar bir suydu duygulandı kızın yaptığına ırmak uzun uzun düşündü sonra Gözleri Gri'ye baktı ölümü göze alacaktı, emindi kararında onu, küçük bir dereyken büyüklerinden duyduğu bir yere götürecekti yaptığı iyilik karşısında çünkü biliyordu ki ikisinin de kaderi kendisi için tehlikeli olan o yerde gizliydi. vurdular yola kendilerini epey meşakkatli geçen bir süreden sonra bütün nehirlerin korktuğu o yere gelmişlerdi. Gözleri Gri'nin hayatı için nasıl feda etmişti ırmak kendini ölümüne izin verirmiydi hiç olduğunu bilseydi burada denizin artık öğrenemeyecekti ırmaktan neden ölümü seçmişti onu buraya getirmek için? V. bugün başka bir akşam üstüydü sinen kasabaya havaya kesif bir koku yayılıyordu rahme sıla duygusu uyandıran sanki unutmuş olduğu eski bir hissi alıyor insan nefes diye soludukça hafızasında izler bırakıyor ister istemez düşündürüyor bir yanda bilinmeyene doğru yapılan bir dönüş yolculuğu belki de gün ise geceye devir hazırlığında tanıklığını uysal bir kafiye düzeninde. öte yanda bir kişi gecede yüzer gibi dolaşıyordu kasabayı sakin bir telaş içinde arıyordu su isteyeceği kapıyı biraz vakit sonra bir evin önünde buldu boşluğunu göğsünde duyduğu kaybını. açmasıyla kapıyı Vazgeçen Adam "biraz su verir misiniz?" dedi Gözleri Gri insanlar! inanmak için bilmek ister hepsi. ama bu kez Vazgeçen Adam'ın gördüğü güzelliğe inanması için bildiği bütün kavramları unutması gerekti beyni kendinden önce davrandı dedi "aman! Allah'ım" "demek o'nun gözleri de gri" sessiz bir çığlık koptu Gözleri Gri'nin yüreğinden yavaşça toprağa düşüverdi uzatırken suyu adam anladı kız ırmağın neden denizi seçtiğini bu adam insana ölümü hatırlatıyordu ilk bakışta ama sonra yeni bir yaşam vaat ediyordu sanki geçince perdenin arkasına. konuşmak istedi kız adam "biliyorum" dedi "senin adın Gözleri Gri" şaşırmasına izin vermeden tuttuğu gibi elinden onu Saçları Gri'ye bitiştirdi. VI. beklemiyordu yıllarca duruyordu aslında bir beklentinin varlığıydı farkı bekleyenle arasında o, olsa olsa bir yıldızda olabilirdi böyle bellemişti yetişkinliğinin başında. olanak dahilinde değildi yolların çakışması çünkü biliyordu ki her yörüngen kendi rotasında. dedik ya Elleri Gri en başından beri çok uzaktaki bir yıldıza sevdalıydı kimi geceler imkansızını seyre çıkardı civardaki en yüksek ağaca tırmanır ona en fazla bu kadar yakınlaşırdı ancak böyle becerebiliyordu uykuya dalmadan dünyada yaşayıp, dünyayı yaşamamayı. yine bir gece dalmışken seyre alemi hiç ummadığı bir şeyle karşılaştı yıldızı gökyüzünde süzülerek dağların arkasında kayıplara karıştı hızla indi çıktığı yerden Elleri Gri bir an önce başlamalıydı aramaya artık ağaca gerek kalmamıştı yıldızı belki de ona ulaşmak için gelmişti dünyaya. yol bitmek bilmiyordu her dağın ardı bir başka dağın ardına açılıyordu geceleri tedirgin uyuyor yoruldukça bitkin düşmekten korkuyordu her adımı yakınlaştırırken ona kendisini aynı zamanda inancından uzaklaştırıyordu karabasanla dolu bir hayattan çıkıp yollara düşmesi bir hayalin peşinden olabilirdi mırıldandı kız "hayır, bu mümkün değil" dedi böyle sürüklenirken ortasında girdiği cedelin kaçıncısını aştığını unuttuğu dağın arkasından pus bakan gözlerine bir kasaba ilişiverdi. VII. yağmur ne kadar acele yağıyordu bir sıkıntısı vardı yağmurun sanki sanki bir sır yüklenmiş gibi sessizce oturuyordu üç kişi tutumlu bir söyleşi oluyordu aralarında ustanın söylediği gibi. biliyorlardı bir yerden biliyorlardı nasıl bildiklerini bilmeden sanki ağızlarını her açtıklarında bir yerden bahsedecek her dökülüşünde cümleler ister istemez bir eksiklikten söz edeceklerdi bir gariplik vardı kimse tam hissetmiyordu kendini herkesin gözünde yarım kalan maverai bir bekleyiş vardı. bozdu sessizliği Saçları Gri bağırdı "dışarıda biri var" diye fırladılar karanlığa hep birlikte yatıyordu boylu boyunca uzanan uzaktaki ağacın dibinde vardılar yanına yüklendi şimdi Vazgeçen Adam yağmurun sırrını inledi kollarındaki yardım edin gibi bir şeyler söyledi yatağa getirip koymuşlardı ki; insanlar! inanmak için sahip olmak ister hepsi. ama şimdi Vazgeçen Adam'ın karşısındaki güzelliği anlaması için bütün haklarından feragat etmesi gerekti şaşırmadı Vazgeçen Adam üçü de görünce ellerini dayanamadı kız daha konuşamadı halsizlikten Elleri Gri uykuya bu sefer rüyadayken dalıverdi. Kasım- Aralık / 2001
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Enis TEK, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |