"İnsan - işte tüm sır burada. Bu sır üzerinde çalışıyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
bütün zamansızlıkların düğümlendiği bir gecenin sabahında, arkada kalan sadece aitliklerini bulamamış sessizliklerdi. yollara saçıldı sonra uykular ve masalların anlamında yaşandı tüm sorgulamalar.. sorulan sorular ve bulunamayan – ve aslında var olmadıklarına inanılan – cevaplar bir de sanki.. … sonra küçük kız gitmeye hazırlandı. giyip giyip çıkardığı ve aynanın karşısında seyrettiği renklerle vedalaştı önce.. sonraya saklıyordu o anı.. aynanın içindeki kendini almamaya karar verdi yanına.. gölgesini de ve uykularındaki tüm sarıları.. saklıyordu o anı.. saklamanın anlamıyla oynuyordu. sakla(n)manın… … gece doldu sonra içine.. gecenin renginde sakladığı oyuncaklarını gerisinde bıraktı. ayakkabılarını ve ellerini almıştı sadece sanki.. bir de işte yol-culuklar oynamanın ertelenemez korkularını.. … geceye karıştı sonra içi.. karanlık yolların içinden sarı bir küredeki balığın iziyle geçti. ve yeşile çalan bir kuşun sesiyle.. etrafta dolanan sis.. gerilerde bıraktığı yüz.. ve kendine söylenmeden çantasının en sakin yerine tıkıştırılmış bir giz. ve aslında hepsi bir düş… olmalıydı onun için. ama kara olan sormaz gerçeğin anlamını.. gösterdiği her kelime kendi anlamıyda boğulurken kara olan sadece anlamsızlıkların anlamında dolanır. ve işte karanlık bir gecede ne duyduysan ve ne kurduysan hayatın o anı, ondan ibarettir. … karanlık dolarken ellerine, ayrılırken bıraktığı notu düşündü bir süre.. geri dönüşü olmayan bir gidişten alıntılar yapmıştı.. sonu olmayan bir bitişin masalını anlatmıştı. oysa hatırladı. “geri dönüşler, ellerimizde saklıdır” demişti . her yolculuğun bir ihtimalde saklı olsa da, geri dönüşü vardır. … unuttu sonra.. ya da –kimseye söylemeyin ama- unutmayı seçti. gidiyordu.. sonunu bilmediği bir öykünün sonunu aradığı labirentinde yitiyordu. gece yavaş yavaş çöküyordu içine.. hissetti ve iki renkli ıslık büyüklüğünde bir gülüş gönderdi gökyüzüne. … uyusaydı şimdi yatağının en ıssız kuytusunda neler göreceğini ve aslında neler göremeyeceğini hayal etmeye çalıştı.. uykularının çoktan yok olduğunu ve geri dönüp yollarda hırpalanmış uyku kırıntılarını toplayamayacağını bilmenin gizli suçluluğuyla ürperdi önce.. sonra soğuyan havanın karanlık bir uçurumdaki keskin kokusunu hissederek irkildi. gölgesini bırakmıştı geride..kendini ait hissetmediği o hiçlikte.. ama ya uykularını… uyku kırıntılarını yollara saçmıştı. geri dönme eğiliminde olan her ürkek ruh gibi.. uykularının renkleriyle yolculuklar oynamıştı hep sanki.. şimdi onların parçalanışı neyin sonu diye sormak istediyse de içindekine -hani o işte.. “kendi”sinin sadece yol-culuklarda var olabildiğini “kendi”sine inandıran..o- dinlememeye karar verdi ellerinde biriken mavilikleri.. gidiyordu işte.. yavaş yavaş yitiyordu gecede.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © özge demirci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |