"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
sandalyeyi çekip doğruluyorum oturduğum yerden; hayır, devam edemeyeceğim; bu uğultu içimi üşütüyor. yanmış bir ocaktan arta kalan küllerin soğukluğu sanki.. masa, elbise dolabı ve ekranı siyah televizyon... odanın içinde biraz turladıktan sonra, gidip perdeyi aralıyorum. camın önünde küçük kar taneleri uçuşuyor. akşam alacasında sokağımızın kaldırımları, apartman bahçeleri bembeyaz. oysa mart ayının ortalarındayız... (kış sanki hiç bitmeyecek...) yeniden çalışma masama dönüyorum. perde aralık kalsın. pencerenin önünde uçuşan kar tanelerini izlemek hoşuma gidiyor. hem belki böylelikle... yazıyorum. daha doğrusu yazmaya çalışıyorum. günler, haftalardır. bitmiyor. yaşamın tüm mevsimlerini bir kitaba sığdırmak ne kadar zormuş... (tüm yıkımları ve talanı, / ve aralara serpilmiş –sayıları ne kadar az- güzellikleri.) (tıkandığı anlarda insanın konuşabileceği birileri olsa, yazı daha mı kolay ilerler acaba? evin sessizlikleri boğuyor sanki bazen insanı...) bir ses. daha katı, daha sert. çatıdan bir şey düşmüş olmalı. yahut rüzgârın sokaklarda / bizlerde sürüklediği... sesler birbirine karışıyor. ayağa kalkıyorum tekrar. içimde bu kez başka türlü ürpertiler. hayır, artık yazamayacağım. kalorifere sokulup ellerimi ısıtıyorum. hava, akşamla beraber iyice soğuyor... oysa çok sürmeyecek. birkaç haftaya kalmadan kardelenler açmaya başlayacak dağlarda. su yürüyecek ovalara, bayırlara. bahar, çimenlerle, çiçeklerle geliverecek. (Moda'da kırılgan akasya dalları, Boğaz'da erguvanlar ve şehrin kaldırımlarına saçılmış, tas saksılar içinde hercai menekşeler...) Emirgan’da bir çınarın altı, Yeşilköy'de bir çay bahçesi, Bakırköy'de Sivriada'yı gören bir kanepe insana pek çok şeyi hatırlatabilir. (bunları simdi birdenbire, perdenin aralığından sokağı seyrederken aklıma sen düşüverince duyumsadım.) içimde yakınlığını hissediverdim birden. bir dost? ya da sevgili? gibi. (hangisi olduğuna karar veremedim henüz. belki de tanı koymaya çalışmamalı. nasılsa içimde, kalmalı öylece.) hiç böyle olacağı aklıma gelmezdi. çok eski bir hatıranın, günün birinde, böyle, birdenbire... hani eskide kalmış bahar akşamları vardır. çoğu kez lise yıllarımızda; okul dönüşleri, bir sokağın sıcaklığında unutulmuş... içimde işte o akşamların rahatlığını duymak şimdi yeniden ... mevsimler hep bir şeyleri alıp götürdü bizden.. sonra yerlerine yenilerini getirdi, bir zaman sonra onları da alıp götürdü.. onlarla azalıp, onlarla çoğaldık.. yenilendik.. ama tüm bu alıp gitmelere rağmen, aşk hep vardı. belki unutur gibi olduk; fakat unutmadık. “işyerinde, günün karmaşası arasında, kulağımıza çalınıveren eski bir nağmede; yahut eve dönerken, ansızın, bir aksam trafiği içinde, yol kenarında bekleyen bir yüzün çizgilerinde; ya da bir sesin, hiç beklemediğimiz bir anda, içimize sokuluveren sıcaklığında, yeniden uyanıverdi...” sesin bile sanki yüreğimden çıkmış. dedim ya, tuhaf.... öyle ya da böyle, yaşamı yeniden yeniden sevdik böyle anlarda, sanki yeniden yeniden var olduk. çünkü hayatta her şeyin sırrı aşktı.. (tüm mevsimlerin üzerinde) onu buldukça yakınlaştık birbirimize –kendimize ve ona.. “bir kere yüzün görmeyi dünyaya değişmem..” sen de ne güzel, ne duygulu okursun bunu. o yanaklarını al al eden utangaçlığın yendiğin anlarda. çok mu ipucu verdim? ....................... merak etme yazmayacağım kim olduğunu. (sen, hoş, seversin her fırsatta sevdiklerinden söz etmeyi. ben o kadar cesur değilim, kusura bakma.) hem bu öyle karışık, öyle tuhaf bir durum ki. seni söylemeye, anlatmaya belki dilim varmayacak. bilirlerse, bu yazıya sinmiş sesinden, soluğundan bilecekler seni... sen ki beni dışadönük biri sanırsın. oysa bazı şeyler var ki.. anlatılamaz.. belki ancak sezilir.. halbuki sen her şeyi açık açık istersin. küsüp gidiverirsin önünü net göremeyince. bilirim. sessizliğin ve susuşun da bir harmonisi olduğunu anlatamadım sana. iki müzik sevdalısı bir bu konuda anlaşamadık zaten. olsun. her ne kadar bunu kabul etmek istemesen de, benim için bu, böyle.... dışarıda rüzgârın uğultusu yavaşladı. kar, birazdan dinecek sanki. gitmeliyim artık. yazıya son noktayı koymalı ve gitmeliyim. (bana neler getirecek ve benden neler götürecek bilemiyorum; ama gerekli bu, azalmalı ve çoğalmalıyım yeniden.) gitmeli o yüzden. beni çağıran bu sesin ardınca. yeni bir mevsime doğru...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © sanem kızılarda, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |