Olgunluğa erişmemiş şairler ödünç alır, olgunluğa erişenler çalar. -George Eliot |
|
||||||||||
|
Okula bir türlü alışmamıştım.Evimdeki sıcaklığı, annemin sevgisini öğretmenimde bulamıyor, yabancılık çekiyordum.Oysa mahalleden dört arkadaş aynı sınıftaydık.Yanımda Müjgan'dan başkasının oturmasını istemiyordum.Öğretmenimin beni sevmediğini düşünüyordum.Sevseydi Müjgan ile aynı sırada oturmama izin verecekti. Simsiyah saçlı, kısa boylu hafif şişmanca öğretmenimin beni sevmesi için hiç çaba göstermiyordum. Kırılıyor,küsüyordum öğretmenime.Bu yüzden de, sorduğu sorulara cevap vermek için parmağımı da kaldırmıyordum.Her defasında beni görüyor, yanıma gelip soruyu tekrarlayıp cevabı bekliyordu. Doğru cevabı alınca da tepki vermeden yanımdan uzaklaşıyordu. Yanlış cevap versem kimbilir bana ne yapacak diye düşünüyordum. Müjgan her zaman parmak kaldırdığında dönüp bana da bakıyor hadi kaldırsana parmağını diye işaret ediyordu.Öğretmenim dahil kimse kırgınlığımdan dolayı bunu yaptığımı anlamamıştı. Üstelik boyum uzun olduğundan mahalledeki arkadaşlarım Gönül,Müjgan ve Samiye'den hep arkadalarda, hep uzaklarda oturuyordum. Bir gün öğretmenimiz önümüzdeki pazar ANNELER GÜNÜ diye söze başladı.Annelerimizi övgü dolu sözlerle anlattı.Sonra hepimiz annemizi ne çok sevdiğimizi hep bir ağızdan söyledik. En çok da annemizin çiçek olduğu görüşü çok hoşuma gitmişti. Evimizin bahçesi çiçeklerle doluydu.Ama annemin bir çiçek kadar narin, mis gibi anam kokduğunu hiç düşünmemiştim. Öğretmenimi o gün sevmeye başlamıştım.En çok sevdiğim kişiyi, annemin yüreğini, fedakarlıklarını anlatıyordu o gün. Anne şiirleri okuyor,anne şarkıları söylüyorduk. Harçlıklarını kimlerin biriktirip annesine hediye alacaklarını sordu bir ara Ayten Öğretmen.Müjgan yine parmak kaldımıştı.Bu kez yalandan değil sahiden parmak kaldırmamıştım.Çünkü anneme hediyeyi babam alıyordu.Harçlığımı biriktirmeyi hiç ama hiç düşünmemiştim. Akşam yemeğinden sonra kumbarama baktım. Attığım paraları dayanamayıp anahtarı ile açıyor ve mahalledeki bakkaldan çikolata bisküvi alıyordum.Neden kumbarada dursun paralar diye büyük nineme daha geçen gün itiraz etmiştim.Off bir bilseydim hiç dokunur muydum kumbarama. Acaba diye kumbaramı açtım.Yaşasın içinde kara kara kuruşlar vardı. Bir de ufacıcık yarım şiling.Hepsini topladım bir şilin ediyordu. Ablam televizyon seyrediyordu.Anneme hediye alıp almayacağını sordum.Yarın mahalleden arkadaşlarla EZO'nun hediyelik eşya mağazasında gideceğiz.Anneme güzel bir hediye almayı düşünüyorum dedi. Ne alacaktı acaba? Cumartesi uyanır uyanmaz soluğu ablamın yanında aldım.Hadi uyan Ezo'ya gideceğiz.Anneme hediye almaya.Sabah uykusunu çok seven ablam yüzüme o kadar kızgın bakıyordu ki,yine hata yaptığımı anlamıştım ama artık çok geçti.Avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Yine onu rahatsız etmiştim.Odadan koşarak çıktım.Annem mutfaktaydı.Ninem ve babam da oturmuşlar kahve içihyorlardı. Boş bir sandalyeyi gözüme kestirdim ve uzun geceliğimle düşme tehlikesi geçirerek sandalyenin üzerine çıktım.Beni dinleyin, çok önemli,lütfen susunuz dedim.Babam gülümsiyerek '' halayık uyandın mı'' dedi. '' Evet prensesi de uyandırdım ama o hala uyuyoor''. ''Sen de uyusaydın,daha çok erken '' dedi annem... Böyle bir günde uyumamı istiyordu annem.Nasıl uyurdum ki. Ezo'nun mağazasına gidecektim.Hem de mahalledeki çocuklarla.Anneme bir şilinlik hediye alacaktım. ''Hadi in sandalyeden uykulu uykulu düşeceksin ''dedi ninem. Beni dinleyin dedim ve başımı öne eğerek selam verdim.Ayten öğretmenimin öğrettiği Annem şiirini okumaya başladım.Şiir bittiğinde annemin gözleri yaşlarla dolmuştu.Neden ağlıyordu ki. Oysa mutlu olacağını düşünmüştüm... Öğle yemeğinden sonra mahalledeki büyük kızlar bizleri de aralarına alarak Ezo'ya doğru yola koyulduk. Dükkan oldukca kalabalıktı.Herkes buradaydı.Dükkan sahibi bir oraya bir buraya koşuşup duruyordu.''Dilber Teyze de burada''. O Ezo'nun eşi'' dedi ablam. Dar koridor gibi bir yere gelmiştim. Plastik kahverengi bir saksıda kırmızı plastik bir gül yeşil yaprakları arasında rafta porselen heykelciklerin yanında duruyordu. Gözümü ondan ayıramıyordum.ANNELER ÇİÇEKTİR demişti Ayten Öğretmen. Kimbilir annem bu plastik saksıdaki kırmızı plastik gülü ne çok sevecekti.Ablam'' gelsene burada annemin sevebileceği bardaklar var sen de onlardan al'' dedi.Ben bunu alacağım dedim.Ablam ''bu plastik gülü mü? Bahçemizde gülden bol ne var? Vazolarımız gerçek çiçeklerle dolu. Annem ne yapsın bu plastik gülü ''dedi.Elimden tuttu ve bardakların bulunduğu yere gittik.Altı bardak almaya param yetiyordu. Oysa aklım kırmızı güldeydi.Bardakları Ezo'nun eşi güzelce bir hediye paketine sardı.Hepimiz hediyelerimizi almıştık.Artık gitme zamanı gelmişti.Dar koridordan geçerken kahverengi plastik saksıdaki kırmızı güle takıldı gözüm.Ağlamaya başladım. Ezzo yanımıza geldi.Aldığım bardakların kırıldığını sanmıştı.Ablam çiçeğin fiyatını sordu. Çiçek bardaklardan daha ucuzdu.Bardaklarla çiçeği değiştirip bu kez çiçeği rengarenk paket kağıdına sararak elime tutuşturdu Ezzo.Üstelik iki kuruş da para üstü vermişti. Eve dönerken mutluydum.Hem de çok mutluydum.Çiçek annem, çiçeği görünce nasıl da mutlu olacaktı.Bu kez gözyaşları olmayacaktı gözlerinde.Mutluluktan gülecekti.Ve kırmız plastik çiçeği salonun en güzel yerine koyacaktı. Akşam üzeri olmuştu.Annem mutfakta yemek pişiriyordu. Ablam arkadaşları ile oynuyordu.Benimse içim içime sığmıyor, oyun dahi ilgimi çekmiyordu. Anneme ilk kez hediye almıştım.Bütün anneler çiçekti.Onların mis kokusu gibi hiç kimse kokmuyor demişti Ayten öğretmen.Ona hediyeyi verirken bu kez mis kokusunu içime çekecektim annemin.Bir yarın olsa... '' Ne düşünüyorsun. dedi annem.Sen hiç böyle susmazdın? '' Yarın anneler günü.DAYANAMIYORUM.Hediyeni bugünden vermek istiyorum.Annem gülümsedi.Sabret kızım,ablanla birlikte yarın verirsin. Gece televizyonda heyecanlı bir filim vardı.Herkes dalmış seyrediyor.Aklım pakette ve çiçekte. O da ne? filmdeki kız ölüyor. Evde herkes ağlıyor.Hiç düşünmeden yatak odama gidip rengarenk hediye paketini alıp koşarak annemin kucağına oturuyorum. Sarılıp öpüşmelerden sonra annem paketi açıyor.Hediyemi çok beğendiğini söylüyor ve gözleri doluyor.Ablam ise sabahı beklemediğime kızıyor.O daha küçük diyorlar.Hem de sabırsız.'' Annem çiçeği mutfaktaki rafa koymuştu.Mutfağımız sanki harçlıklarımla aldığım çiçekle çok daha güzel olmuş gibi geliyordu bana. En güzeli de annemin bir çiçekle ne kadar mutlu olduğunu görmekti.O zaten bir çiçekti.Hala yüreğimdeki en güzel ÇİÇEK ANNEM. 8 mayıs pazar 2005
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mine Ömer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |