..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kendi görüþlerim var -saðlam görüþler-, yine de her zaman onlara katýlmýyorum. -G. Bush
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > Mustafa Ýzmirli




15 Ekim 2005
Iþýk  
Mustafa Ýzmirli
Iþýk göz alýcýdýr. Bazen yolunuzu aydýnlatýr, bazen baþýnýzý aðrýtýr, bazen yakar. Ama bir ýþýk var ki hiç bir zaman ne güneþinki gibi gaddarcadýr ne de yýldýzlarýnki gibi küstahçadýr. Kalbi aydýnlatýr, serinletir, güldürür ve özletir.


:AFIG:
Acaba o bakýþlarýn altýnda bir derinlik var mýydý –bir okyanus haricinde-, yoksa sadece ‘Ne oldu?’ diye soran sýradan bir bakýþ mýydý?
Sýradan bir bakýþla kastým þu: Dört arkadaþ normal olarak yürürken bazen iki muhabbet grubu oluþur. Ýki kiþi bir konuya dalar, diðer iki kiþi de bazen fark etmeden bazen zorunlu olarak baþka bir mevzu konuþurlar. Böyle bir durumda yan yana yürüyen dört kiþiden uçlarda olanlar, doðal olarak arada bir yanýndakine dönerek konuþmak durumundadýr. Hatta bu zorunludur, çünkü siz konuþurken yanýnýzdaki size hiç bakmadan çevreye bakýp duruyorsa sýkýldýðýný kaba bir biçimde gösteren kaba bir insandýr ya da kaba davranýþlarýný kontrol edemeyen bir ahmak. Normal olaný, konuþtuðunuz kiþiyle her zaman olmasa bile arada bir göz temasý kurmaktýr. Malum kaldýrýmda yürürken, hele bir de karanlýk çöktükten sonraysa, önünüze daha fazla bakarak yürümek sizi canlý veya cansýzlarla çarpýþmaktan korur.
Bazen ikililer karþýdan gelen bir insandan dolayý veya tek amacý öylece dikilip fotosentez yapmak olan bir aðaçtan dolayý bir anlýk ayrýlýr ve eðer ikiliden biri o sýrada konuþuyorsa diðeri onu daha iyi duyabilmek için ona doðru döner –hele sol tarafýnýzda otoban gibi elli þeritli filan bir yol varsa bu iþ iyice zorlaþýr-. Ýþte; karanlýkta okuldan evlerine gitmeye çalýþan dört ikinci öðretim öðrencisinin ayrýlma noktalarýna kadar yürürlerken ki iletiþimi bu þekildedir.
Böyle bir durumda öyle bir an olur ki pek üstünde durulmaya deðer bir konu olmasa bile, anlamý belirsiz olduðundan aslýnda çok önemli bir noktadýr. Þöyle: Derin muhabbetler devam ederken, yan yana olan dörtlünün iç taraftaki kiþileri tamamen farklý olan muhabbetlerini ayný anda bir soruyla veya karþýdakinin konuþma sýrasýný belirten bir cümleyle bitirirler. Ama bu öyle bir cümle veya sorudur ki, önce yanýnýzdakine bakýp, sonra konuþmaya baþlamanýz gerekir. Ýþte tam bu anda uçtakiler göz göze gelirler. O andaki birbirlerine bakýþlarý ya bir þey düþünen bakýþlardýr, ya bir anlýk sessizliði anlamaya çalýþan þaþkýn bakýþlar ya da tamamen konularýnýn dýþýnda, birbirlerine bakmayý özleyen gözlerin, birbirlerini bulunca sarýlýp özlem gidermelerini içeren bakýþlardýr. Sanki bakacak baþka hiçbir þey kalmasa keþke þu dünyada da, hep bize dönük dursalar diyen gözlerin bakýþlarýdýr bunlar.
Geçen Cuma oldu bu olay. Bugün ayýn yirmisi olduðuna göre beþ gün önce. Derse önlemimi alarak girmiþtim. Sýkýcý derslerde kitap okumak en iyi yoldur, zamanýnýn boþa geçtiðini hissetmemek için. Sýnýfta benimle birlikte o dersi alttan alan arkadaþlarýmýn yanýna, araya bir oturak mesafeyle oturdum. Geç kaldýðým için sýnýfýn arkasýndaki kapýdan sýrtý dönük olan hoca duymadan sessizce girdim. Bizim tayfaya –biraz soðukça- selam verip yerime oturdum. Bir süre hoþ geldin beþ gittin muhabbetine katlandýktan sonra Metal Fýrtýna’ya önceki kaldýðým yerden devam ettim (saçma sapan hikayeler en iyi olanlardýr düsturuma raðmen, bu kitap hakikaten saçmalýktý ama þu “Metal Fýrtýna’yý okudun mu” sorularýna “okumadým” demekten sýkýldýðým için okuyordum).
Tabi arada bir baþýmý kaldýrýp konu anlatmaya çalýþan elemanlara biraz kulak veriyordum, bir serseri soruya hazýrlýksýz yakalanmayayým diye. Ön sýralarýn birinde oturan hoca (formasyon dersi olduðu için hoca öðrencilere konu anlattýrýr) arada bir yerinden kalktýðýnda ben de baþýmý kaldýrýp dinlermiþ gibi yapmak zorunda kalýyordum. Bu kalkýþlarýnýn birinde yoklama almayacaðýný söyleyince hafiften nevrim döndü. Elimde iyi ki bir M-16 tüfeði yoktu o sýrada yoksa sað çýkan olmazdý o sýnýftan –Metal Fýrtýna’nýn etkisi bu tabi-.
Hoca bu açýklamayý yaptýktan biraz sonra okumaktan da sýkýldým. Biraz kafamý dinlemek için kafamý sýranýn üstünde buluþturduðum kollarýmýn üzerine yan koyup gözlerimi kapadým. Öyle rahat olmayýnca öbür yanýmý döndüm. Gözlerimi açtýðýmda saðýmda olan Özge bana bakýyordu. Esra’yla Volkan gitmiþti. Herhalde hemen yanlarýndaki kapýdan sessizce sývýþmýþlardý. Kitap okuduðumdan ben de fark etmemiþtim. Halbuki dikkatimi bir þeye versem de çevremde olan her þeyi mutlaka görürdüm. Ama ya kitaba çok daldým ya da hakikaten çok sessizce kaçmýþlardý.
Bana bakan Özge’ye formalite icabý abartýlý bir þaþýrma mimiðiyle Esra’yla sevgilisinin nerede olduðunu sordum. Hep böyle yapýyorum. Olan biteni gayet iyi anladýðým halde anlamamýþ gibi davranýyorum –aptal çocuk numaramýn bir parçasý-. Böyle yapmasam hiç konuþmaya gerek olmayacak ve bu da sosyalliðime aykýrý. Genç dediðin insan ona buna her halta konuþacak bir þey bulur ya hani o bakýmdan. Ne sinir bozucu bir þey ama. Durmadan, her halta geyik çevirmek. Herneyse. Özge, elini kapýya doðru sallayarak Esra ile Volkan’ýn gittiklerini iþaret etti. Ben aptallýðýmý perçinlemek için “kaçtýlar mý?” diye sordum, “evet” dedi. Hemen ardýndan yüzüne hafiften sýkýlmýþ mimiðini takýnýp “biz de gidelim mi?” diye sordu. Allahým, o yüz ifadesine kim karþý çýkabilirdi. Ben de her zaman ki okul rolümün gerektirdiði þekilde gözlerimi baþka bir yere çevirip düþünür gibi yaptým. “Zaten yoklama almýyormuþ” dedi, benim kararsýzlýðýmý kendi lehine çevirebilmek için. Benim yüzümdeki gülümsemeye karþýlýk verince “hadi” dedim. Bir çocuða dondurma almaya gidelim demiþim gibi zaten hazýrlamýþ olduðu çantasýný aldýðý gibi çýkmaya baþladý sýradan. Ben de onu takip ettim. Bir yandan sessiz olmaya çalýþarak bir yandan hocayý gözleyerek çýkabildik sýnýftan. Çok sýkýldýðýmýzý anlatan cümleler kurarak binanýn dýþýna çýktýk. Esra ile Volkan’ý önce ben gördüm. Kantinden bir þeyler almýþ çýkýyorlardý. Benim sorduðum bir soruyu yanýtlamaya çalýþan Özge, Esra’larý görünce henüz gitmediklerine sevindi ve bunu tepkisiyle de belli etti. Durup on – on beþ dakikalýk ayrýlýklarýnýn hasretini gidermelerini bekledik. Sonra hep birlikte metro istasyonuna doðru uzun yürüyüþümüze koyulduk. Ayný anda da muhabbet gruplarýmýz Volkan ile benim önderliðimizde kuruldu. Kara Harp Okulu’nda okuyan Volkan (bizim sýnýfta deðil o, sadece Esra’nýn hatýrý için derse birlikte girmiþlerdi) benim Metal Fýrtýna’yý okuduðumu görünce sýnýftan kalma muhabbeti derinleþtirmek niyetindeydi. Normalde böyle zoraki konuþmalardan nefret ederim ama askeri konulara meraklý olduðum için bütün içimin sýkýntýsýna raðmen ben de -biraz da yalancý bir- hevesle giriþtim. Böylece Volkan’la ben Türkiye’nin askeri gücünü konuþarak yürümeye devam ettik. Esra’yla Özge de onlar için önemli, benim için muhtemelen gereksiz bir iletiþim baðý kurdular. Volkan’ýn anlattýklarýný –yine rolüm gereði- abartýlý jest ve mimiklerle dinleyip karþýlýk veriyordum. Bana askeri açýdan sýr sayýlabilecek bilgileri veriyordu, ben ise zaten bildiðim þeyleri söylemesine raðmen “gerçekten mi?”, “ciddi mi?” gibi tepkiler verip daha da gaza gelmesini saðlýyordum.
Karanlýk akþamda yer yer aydýnlatýlmýþ kampusun içinden çýkýp daha aydýnlýk olan kaldýrýmlardan metroya yürümeye devam ettik. Dar olan kaldýrýmlarý geçip dört kiþinin yan yana yürüyebileceði daha geniþ kaldýrýma vardýðýmýzda Volkanla olan konuþmamýþ sönmekte olan bir ateþ gibiydi. Arada sýrada birimiz kuru bir dal parçasý atýp ateþi canlandýrmaya çalýþsak da birazdan birbirimize söyleyecek hiçbir þeyimiz kalmayacaktý. Nitekim daha önce söylediklerimizi tekrar etmeye baþlamýþtýk, sýrf sessizlik yaratmamak için. Ben artýk konuþmak veya dinlemek için daha nadir sol tarafýma dönüyordum. O sýrada Esra’yla Özge’nin durumu da pek farklý sayýlmazdý ama Esra sað olsun bir trafik levhasýndan bile konuþacak bir þeyler bulurdu. O yüzden onlarýn öyle bir sorunu olmazdý.
Sol tarafýma baktýðýmda önce en uçtaki Özge’yi, sonra þu aptal elli þeritli otobaný, sonra da Ýktisadi ve Ýdari Bilimler Fakültesi binasýnýn tepesindeki kocaman dijital saati ve altýndaki fakülte isminin yazdýðý mavi ýþýklý neonlarýný görüyordum. Nedense o mavi ýþýklý harflere akþamlarý geçerken bakmayý çok seviyordum. Genellikle de akþamlarý okul çýkýþýnda o yazýya gözümü diker, dijital saatin gösterdiði hava sýcaklýðýný kontrol ederdim. Bu alýþkanlýðýn ötesinde, artýk gayrý ihtiyari yaptýðým bir þey olmuþtu. Gerçi ben genelde karþý taraftaki kaldýrýmý kullanýrdým, böylece fakülte kapýsýnýn tam önünden geçerdim. Uzun zamandýr bu kaldýrýmý kullanmadýðým için o yazý þimdi bana daha bir zarif geliyordu.
Bir süre mavi yazýya gözümü dikip baktýktan sonra gözlerimi tekrar yere diktim. Artýk Volkan’ýn da aklýna söyleyecek hiçbir þey gelmiyordu ki, herhalde sýkýlmýþ olacak, bana dönüp bir þey söyledi. Ayný anda sessizliðin çok gürültülü biçimde bozulduðunu hissettim. Sanki sessiz sakin bir köyde gece yarýsý bir tüfeðin ateþlenmesi gibiydi. Bunun sebebi Volkan’la ayný anda Esra’nýn da konuþmuþ olmasýydý. Ama Esra Özge’ye dönüp bir þeyler söylemiþti, Volkan ise bana. Bu garip duyguyu atlattýktan sonra baþýmý Volkan’a doðru çevirmiþtim ki o bakýþlara yakalandým. Bir kedinin gece vakti yanan araba farýna kilitlenip bakmasý gibi. Özge’nin gözleri oradaki tüm ýþýklarý bastýrýp bana doðru parlýyordu. Kedi gibi durakalmýþtým. Gözümü ayýramýyordum ýþýltýsýndan. Bu mavi ýþýklý yazýdan çok daha muhteþemdi. Mavi ýþýklý bir çift gözdü beni onlara bakmaya zorlayan.sanki tüm o karanlýðýn içinde bana doðru çevrilmiþ bir çift mavi spot vardý. Bir de yýldýzlara parlak denirdi, o bakýþlardaki ýþýltý yýldýzlarý kýskandýrýrdý muhakkak. Ýnsan buna yakalanýrsa tüm silahlarýný býrakýp teslim olmayýp ne yapsýn ki? O an teslim olmaya hazýrdým. Iþýltýsýyla beni sonsuza dek aydýnlatsaydý keþke. Onun ýþýltýsýndan gözlerim kamaþmazdý. Çünkü güneþinki gibi gaddarca veya yýldýzlarýnki gibi küstahça deðildi o ýþýk. Ýnsaný saran, yakalayan, her yanýný sevgiyle ýsýtan bir ýþýktý. Ýçinde kaybolduðum, onunla bütünleþtiðim bir ýþýk.
Beþ saniye sürdü sürmedi bu bakýþma ama bana sonsuz kadar uzun geldi. Bu Özge’yle diðer sebepsiz bakýþmalarýmýzdan farklýydý. Sebeplerini çözemediðim ve her an çevrede baþka kimse yokmuþ da sadece ikimiz varmýþýz gibi olan diðer sebepsiz bakýþmalarýmýza bir yenisi daha eklemiþ oldu. Gerçek orada bir yerdeydi ama belki ben göremiyordum, belki de görmek istemiyordum veya görmeye korkuyordum.
Sonrasýnda ikimizde yanýmýza dönüp iyice kýsýrlaþan konuþmalarýmýzý istemeye istemeye devam ettirmek zorunda kaldýr. Zaten biraz sonra da þükürler olsun ki metro istasyonuna ulaþtýk. Biraz uzunca ve gereksiz veda hutbelerinden sonra ayrýldýk. Iþýklandýrýlmýþ kaldýrýmda siyah polarýmýn kapüþonunu yaðmur yaðmamasýna raðmen baþýma geçirdim. Kenarlarýný iyice alnýmýn önüne doðru çektim. Iþýklarý görmek istemiyordum. Ellerimi cebime soktum. Uzun karanlýk yürüyüþüm baþladým. Iþýksýz yürüyüþüme.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Mustafa Ýzmirli kimdir?

Neden benim duygularým yok? Neden örümcekten korkmuyorum? Neden gideceðim yere geç kaldýðýmda tasalanmýyorum? Neden arkadaþlarýmý arayýp sormuyorum? Neden bir yakýným öldüðünde üzülemiyorum ve üzülmüþ numarasý yapmak zorunda kalýyorum? Yok benim duygularým gerçekten. Gerçi kendim gerçekten var mýyým ki duygularým olsun. Hiçbirþeyi bilmiyorum ben.

Etkilendiði Yazarlar:
J.D. Salinger, (tabi ki J.R.R. Tolkien) ve alakasýz olarak az buçuk Stephen King.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mustafa Ýzmirli, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.