Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
Bir gurup göçmen güvercin,kıtaları ve denizleri aşarak yorucu bir yolculuktan sonra, yazı geçirebilecekleri sıcak yerlere gelmişlerdi.İlk iş olarak geçen yıllardan kalan yuvalarını onarmışlar, yeni yavrular büyütmek üzere anne güvercinler yumurtlamışlar ve kuluçkaya yatmışlardı. Grubun diğer anne ve baba güvercinleri gibi, Anne Gökçe ve Baba Bozca Güvercin için zor bir dönem başlamıştı. Yavruların yumurtadan çıkabilmeleri için, annenin ve babanın sırayla kuluçkaya yatmaları gerekiyordu. Her ikisi de bu işi yorgunluklarını hiç belli etmeden,birbirlerine gayretlerini artırıcı güzel sözler söyleyerek, büyük bir fedakarlıkla yapıyorlardı. Kuluçka döneminin sonunda dört tane sağlıklı yavruları olmuştu. Anne ve baba artık yuvadan beraber uçuyorlar, hem kendileri hem de yavruları için yiyecek topluyorlardı. Aradan zaman geçtikçe yavrular büyüyor, yemek ihtiyaçları daha da artıyordu. Anne ve baba güvercin daha fazla yiyecek toplamak zorunda kalıyorlar, bu da onlar için gerçekten de yorucu oluyordu. Neredeyse hiç dinlenmiyorlar, hatta kendi yiyeceklerini bile yavrularıyla paylaşıyorlardı. Yavru kuşların ilk yumurtadan çıkanına Öncü;ikincisine iştahlı ve kilolu olduğu için Tombiş, üçüncüsüne ise çok sabırsız olduğundan Aceleci, dördüncüsüne de diğer kardeşlerini çok kıskandığından Kıskanç adını koymuşlardı. Bir kaç hafta sonra, yavruların bütün tüyleri çıkmış daha da büyümüşler artık uçma çalışmalarına anne ve babalarının gözetiminde başlamışlardı.Ancak Tombiş, her eğitimde mızıkçılık yapıyor, “korkuyorum, uçmak istemiyorum”, diye ağlıyor zorla ikna ediyorlar o da oflaya puflaya en yakın dala kadar uçuyor sonra da “çok yoruldum” diyerek hemen yuvaya geri dönüyordu. Aceleci ise kaşla göz arası kayboluyor, hep uzaklara daha uzaklara gitmek istiyordu. Kıskanç ise anne ve babasının hep Tombiş ve Aceleci ile ilgilenip konuştuklarını, (hiç sorun çıkarmayan) Öncü’yü hep takdir ettiklerini, kendisini ise hiç sevmediklerini söyleyip duruyordu. Anne baba güvercin, yavrularının bu şekilde hep sorun çıkarmalarına üzülüyor, ama büyük bir sabır ve sevgiyle yavrularını yetiştirmek için didinip duruyorlardı. Anne ve baba güvercin, yavruların kendileri yokken yuvadan izinsiz ayrılmalarını kesin bir şekilde yasaklamışlar, dışarının çok tehlikeli olduğunu söylemişlerdi. Yuvada yalnız oldukları bir sırada Aceleci, “ben uçmak istiyorum”dedi.Öncü anne ve babalarının uyarılarını hatırlattıysa da Aceleci,“biz artık büyüdük, hem fazla uzağa da gitmeyeceğim” diye diretti.Tombiş, çok acıktığını söyleyerek bu fikre karşı çıktı. Kıskanç ise “ben hepinizden daha güzel uçuyorum” diyerek kendisinin de geleceğini belirtti.Öncü bu davranışlarının yanlışlığını ikisine de anlattıysa da ikna edemedi. Ama kardeşlerinin başlarına bir şey gelmesinden korkarak o da Aceleci ve Kıskanç’a katıldı.Yuvadan ayrılmadan Tombiş’e durumu anne ve babalarına anlatmasını, kardeşlerini en kısa süre de yuvaya geri getirmeye çalışacağını söyledi. Engin gökyüzüne kanat çırptılar. İlk heyecanla uçtular uçtular.Bir ağacın dallarına konarak bir müddet dinlendiler.Öncü’nün bütün uyarılarna kulak tıkadılar. Çok ısrar edince de korkuyorsa onun geri dönebileceğini söylediler.Çaresiz onlara uymak zorunda kaldı. Tekrar uçmaya başladılar yuvalarından ne kadar uzaklaştıklarının farkında bile değildiler.Öncü’nün büyük bir ağaca kondular. Tam geri dönmek için uçuşa geçecekleri sırada üçü de acı bir sesle irkildiler. Kocaman bir kuş küçük bir kuşu kovalıyordu. Baştan oyun zannettiler.Ama bunun bir oyun olmadığını 2 az sonra anladılar. Çünkü bu avlanmaya çıkan kocaman bir kartaldı. Küçük kuşu yakalayınca parçalayarak yemeye başlamıştı. Korkudan tir tir titremeye,hiç ses çıkarmadan birbirlerine sokulup için için ağlamaya başladılar.Yerlerinde donup kalmışlar,ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Aradan henüz bir saat geçmişti ki, bu defa da yerden acı bir feryat duydular.Gözlerine inanamıyorlardı;kocaman bir yılan,ufacık bir fareye dolanmış,onu yutmaya çalışıyordu. Bir an için ölecekelrini zannettiler.Öncü’nün uyarısıyla sakinleşmeye çalıştılar.Korkudan ve telaştan zamanı unutmuşlardı.Öncü artık geriye dönmek için yarını beklemeleri gerektiğini, çünkü birazdan havanın kararacağını söyleyince kardeşlerinin korkusu biraz daha arttı. Evlerinden uzak, annesiz,babasız geceyi nasıl geçireceklerini düşünmeye başladılar.. . Abileri, eğer kendisini dinlemiş olsalar,ane ve babalarının uyarılarını dikkate almış olsalardı bunların hiç birisinin başlarına gelmeyeceğini ,bundan sonra kararları beraber almaları gerektiğini, anlaşmazlık olursa, yuvaya dönünceye kadar sorumluluğun kendisinde olacağını söyledi.Aceleci ve Kıskanc’ın itiraz edecek halleri kalmamıştı.Korkudan göz bebekleri büyümüş,”abi ne olur bizi bu durumdan kurtar,bir daha anne ve babamızın sözünden hiç çıkmayacağız”diye ağlaşıyorlardı. Öncü,size ilk teklifim, geceyi geçirmek için sık dallı ve yapraklı bir ağaca geçip birbirimizden hiç ayrılmamak.Ayrıca,bu gece nöbetleşe uyuyacağız.İlk nöbet benim.” Kıskanç;”Geceleri uyanınca annemden yada babamdan birini hep uyanık görürdüm.Demek onlar, bizim için nöbetleşe uyuyorlardı ha” diyerek tekrar ağlamaya başladı. Aceleci içli ve ağlamaklı bir şekilde “Ne kadar da özverililermiş,ne kadar da bizleri ço seviyorlarmış, bir daha onları hiç üzmeyeceğim” dedi. O gece ne Kıskanç,ne de Aceleci uyanmadı. Öncü onları uyandırdığında güneş çoktan yükselmişti. “Abi hani sırayla uyuyacaktık? Neden bizi uyandırmadın”?dedi her ikisi birden. Öncü-O kadar güzel uyuyordunuz ki, kıyamadım.Hem bakın, size yiyecek bir şeyler de buldum. Aceleci ve Kıskanç.-Bundan sonra seni de hiç üzmeyeceğiz.Anne ve babamızın olmadığı zamanlarda senin sözünden çıkmayacağız Ne olur bizi affet.Senin de başını belaya soktuk. Öncü.-Artık bunlar geri de kaldı.Şimdi şu bitki tohumlarını yiyin,güçlü olmamız lazım. Yuvamıza doğru ağaçtan ağaca teker teker uçacağız.Birimiz tehlikeye düşünce diğerlerimiz ona yardım edeceğiz. Bu yöntemle çok fazla yol alamıyorlardı.Yuvalarından bu kadar uzaklaşmış olabileceklerini düşünememişlerdi. Öğleye kadar bu şekilde ilerlediler.Bir ağacın dallarında dinlenmeye başladılar.Ayrıca yine acıkmışlardı. Tam uçmak için yeniden harekete geçecekleri sırada yukarıda dünkü o büyük kuşun dolaştığını gördüler.Öncü;- bizi gördü her halde? Hemen bir araya toplanalım.Saldırırsa hepimiz bir tarafa uçuşalım.Bir müddet beklediler fakat Kartal ne saldırıya geçiyor,ne de tepelerinden ayrılıyordu. Anne ve baba güvercin yuvaya dönüp durumu Tombiş’ten öğrenince üzüntüye ve korkuya kapıldılar, bir müddet ne yapabileceklerini düşündüler.Baba - Ben liderimize haber vereyim hepimizin en tecrübeli ve en bilgilisi o.Anne – ben de komşularımıza haber veriyim,Tombiş sen de sakın yuvadan ayrılma.Kardeşlerin gelirse,onları karşıla.Tombiş – anneciğim,kardeşlerime ne olmuş olabilirki, neden bu kadar telaşlısınız?Anne, Tombiş’e sarılarak, korkma ! “onlara bir şey olmaz”diye teselli verirken bir taraftan da göz yaşlarını göstermemeye çalışıyordu. Biraz sonra olaydan bütün güvercinlerin haberi olmuş, hepsi büyük bir telaşla etrafta yavruları aramaya başlamışlardı. Lider güvercin.- Bu gün bir şey yapamayız.Hava kararmak üzere, yarın en tecrübeli,en güçlü ve en bilgelerimizden bir gurup kurar onları aramaya çıkarız. Sabaha kadar anne ve baba güvercin hiç uyumamışlar sabahleyin erkenden liderlerinin önderliğinde ki gruba katılarak yavrularını aramaya çıkmışlardı. . Lider güvercin.-Dört grupta doğu batı güney ve kuzeye ayrılacağız. Zor bir görev olacak, hepimiz çok dikkatli olacağız, kimse gurubundan fazla uzaklaşmasın, hava kararmadan inşallah onları buluruz,çok fazla uzağa gitmiş olamazlar. Öncü.-Daha fazla bekleyemeyiz,hepimiz şu ağaca doğru hızla uçalım,saldırırsa,onun iyice yaklaşmasını bekleyelim ve hemen ayrılarak onu şaşırtalım.En sık dallı ağaçta tekrar toplanalım. Hep beraber uçuşa geçtiler.Fazla geçmeden Kartalın kendilerine doğru hızla alçaldığını bir, füze gibi üstlerine doğru geldiğini gördüler. Öncü.-İyice yaklaşmasını bekleyelim. yere yakın uçalım.Ben,“şimdi!”deyince hepimiz birden dağılalım. Kartal,o kadar hızlı geliyordu ki üçü de korkudan ölmek üzereydiler. Öncü’nün şimdi! sesiyle irkilip hepsi bir tarafa son güçleriyle kanat çırptılar . Kartal bu ani manevra karşısında kendini toparlayamadan son sürat yere çakıldı. Öncü -Çabuk buraya, diyerek kardeşlerini sık dallı bir ağaca çağırdı. Lider güvercin, uzaktan gökyüzünde saldırıya hazırlanan kartalı görmüş ve inşallah hedef bizim çocuklar değildir, diyerek gurubunu o tarafa yönlendirmişti.Hemen kartalın dikkatini çekmeden onun neye saldıracağını görmek için alçalmışlar ve ağaçlara saklanıp etrafı gözetlemeye başlamışlardı. Çok geçmeden yavrular hep birden uçmaya başlayıp kartal da saldırıya geçince,onlar da hep birden havalanmışlar, kartalın dikkatini dağıtmaya çalışmışlardı.Fakat kartal hedefe öyle kilitlemişti ki, bu hareketlenmeyi fazla dikkate almamıştı.Yavrular ise korkudan bu hareketlenmeyi hiç görmemişlerdi. Anne baba güvercin de liderlerinin gurubunda idiler.Kartalın yavrularına saldırdığını görünce yürekleri ağızlarına gelmişti.Bir an onları kaybedeceklerini düşünmüşlerdi.Bütün hayatları gözlerinin önünden geçmiş,yumurtadan çıkışları,kırmızı gagalarını açıp çığlık çığlığa yiyecek istemeleri,tüylenmeleri,büyümeleri,Öncü’nün anlayışlılığını,Tombiş’in tembelliğini Aceleci’nin meraklı halini,Kıskanc’ın bitip tükenmez sızlanmalarını bile ne kadar sevdiklerini fark etmişlerdi. Kendilerine gelir gelmez- yavrularım diyerek ağaca doğru hızla uçtular. Bir anda anne ve babalarının seslerini duyan yavrular,sevinç gözyaşlarıyla onlara sarılmışlar,”bizi affedin, çok korktuk.Bir daha sizin sözünüzden hiç çıkmayacağız anneciğim, babacığım” diyorlardı. Hep beraber büyük bir sevinçle yuvalarına geri döndüler. Yavrular artık anne ve babalarının sözlerini daha çok dinliyorlardı.Bu hepsi için iyi bir ders olmuştu.Yalnız Tombiş hala tembelliğine devam ediyor, hep yiyip içip yatıyor, gününün büyük bir kısmını uyuyarak geçiriyordu. Anne ve baba güvercin,bir gün çocuklarını karşılarına alıp; -Çocuklar, zaman çok hızlı geçiyor,bundan sonra yiyecek toplamaya beraber gideceğiz. Göç vakti geliyor,önümüzde tahmin edemeyeceğiniz kadar uzun bir yol var.Kanatlarınızın daha çok güçlenmesi lazım. Tombiş hemen buna itiraz etti. “Biz daha küçüğüz,uzun yola nasıl dayanırız.Hem ben uzaklara uçup yiyecek falan toplayamam, siz bana da toplar getirirsiniz değimli sevgili babacığım”? dedi. Baba ve anne ne yapsalar Tombiş’i ikna edemiyorlardı. Diğerleri hele Aceleci, kardeşinin bu haline fazlasıyla öfkeleniyordu.- Sen ne kadar da tembelsin.Bu kadar fazla yersen olacağı bu” diyordu. Tombiş söylenenlere hiç aldırmadan kıvrılıp uyumaya başlamıştı bile. Sonraki günler de de Tombiş’i ikna edemediler. Kesin kafasına koymuştu Tombiş, diğer güvercinlerden de dinlediği göç yolculuğu gözünü fena halde korkutmuştu. “Kışı burada geçireceğim,o zamana kadar biraz daha güçlenirim.Kendi yiyeceğimi toplar ağacın gövdesindeki kovuğa yığarım.Hem orası daha sıcak olur,kışı orada geçiririm”. diyordu. Anne baba güvercin bu konu da liderlerinden yardım almaya karar verdiler. Durumu öğrenen Lider yuvaya başka bir güvercinle geldi. Tombiş’in bu tutumu güvercinler için önemli bir sorun haline gelmişti.Bir çok güvercin belki bizim de bir yardımımız olur diye Yuvanın etrafına toplanmışlardı. Lider Tombiş’e dönerek.–Bak yavrum,kurallara uymayınca kardeşlerinin başlarına neler geldiğini gördün.Az kalsın bunu canlarıyla ödüyorlardı.Şimdi senin kararın onlarınkinden çok daha kötü.Bu yaşamla ölüm arasında bir seçim.Çünkü yaratıcı bu evrene,varlığın ve yaşamın devam etmesi için değişmez fiziksel,biyolojik ve toplumsal yasalar koymuştur.Bunların bir kısmına zaten zorunlu olarak uyuyoruz.Yemek,su içmek,solumak,uçabilmek için kanat çırpmak gibi.Ayrıca her canlı için değişebilen topumsal kurallar da vardır.Mesela biz soğuğa dayanıksız canlılarız.yaşamımızı sürdürebilmek için yazı kuzeyde,yani buralarda,kışı ise güneyde geçirmek zorundayız. Bak bu amcan bir kışı buralar da geçirmek zorunda kaldı.Başına neler geldi anlatsın da dinle. Tombiş.- işte o kışı buralarda geçirmiş,eğer o başarabildiyse ben de başarabilirim O ana kadar hiç konuşmayan Lider’le beraber gelen güvercin, Sağ kanadını açarak, “bak küçük bey,bu yarayı görüyor musun?”. Bütün yavrular hayretler içinde kalmıştı.Bu yaşlı güvercinin kanadının altında kocaman bir yara izi vardı. Yaşlı Güvercin.-Bundan yıllar önce yine buralarda yazı geçirmiş, üç tane yavrum olmuştu. Onları büyütmüş, göç vakti gelmişti. Büyük bir heyecanla yol çıktık. Henüz havalanmıştık ki bir patlamayla irkilmiş, korkuyla etrafa dağılmıştık. Fakat ben bütün gücümü harcamama rağmen sağ kanadımı hareket ettiremiyor, hem de canım son derece yanıyordu. Vurulmuştum ılık bir şey vücuduma akıyordu .Ava çıkan insanlar bize tüfekle ateş etmişlerdi. Dengemi kaybettim. Hızla aşağıya düşmeye başladım. Arkadaşlarım da hiçbir şey yapamıyorlardı. Çünkü insanlar hala ateş etmeye devam ediyorlardı. Onlar da vurulabilirlerdi. Bütün gücümü topladım öbür kanadımla kendimi bir çalılığa zorla attım. Çok geçmeden insanlar beni köpeklerinin de yardımıyla buldular. Birisi beni alıp-“bu günlük kısmet buymuş bayağı da etliymiş” diye diğerlerine hava atıyordu.. Ben acıdan kıvranıyor, bir taraftan da insanların, nasıl bu kadar acımasız olabileceklerini anlamaya çalışıyordum. Bundan sonrasını hatırlamıyorum bayılmışım. Bütün güvercinler bildikleri bu olayı sanki yeniden kendileri de yaşıyormuş gibi büyük bir dikkatle dinliyorlar, yavrular ise korku içinde annelerine sokuluyorlardı. Gözlerimi açtığımda bir evdeydim Ben çırpınınca küçük bir çocuk;“dedeee bu güvercin yaşıyoor yaşıyor!” diye bağırdı. Beni vuran adam bana doğru yönelince artık sonumun geldiğini düşünmeye başladım.Artık iyice halsiz düşmüştüm.Başıma gelecekleri beklemeye başladım.Gözümün önüne yavrularım geldi. Onlar bensiz ne yapacaklar diye ağlamaya başladım. Koltukta oturan yaşlı adam - oğlum ne istiyorsun bu zavallıdan, onlar da bizim gibi birer canlı. Nasıl acımadan vurdun.”Acımayana acınmaz”derler. Rahat bırak onu . Yanıma geldi, canımı yakmamaya çalışarak kanadımı açtı.”Bana çabuk oksijenli su ve temiz bez verin!”diye bağırdı. Elindeki sudan yarama dökünce canım yine yandı. Korkma küçük kuş, bu canını yakacak ama yaranı iyi edebilmemiz için buna ihtiyacımız var. Büyük bir şefkatle yaramı sardı. Küçük bir kutunun için yatırıp önüme su ve yiyecek koydular . Yaramın iyileşmesi epey uzun sürmüştü. Bu süre zarfında çocuk ve dedesi bana büyük bir itinayla baktılar.Bir haftadan daha uzun bir süre yaramı her gün temizleyip tekrar sardılar. Onlarda kaldığım sürece beni vuran adam bazı aralıklarla avladığı hayvanları eve getirir, yaşlı adamın bunu yapmamasını söylemesine rağmen o bundan hiç vazgeçmezdi. Bana da bazen dönüp “kızımla dedesine dua et. Onlar olmasa seni de şimdiye çoktan yemiştim” der, ben korkudan ve çaresizlikten gözlerimi kapatır, bu adamın neden böyle davrandığını çözmeye çalışırdım. Halbuki biz insanlara hiçbir kötülük yapmıyorduk.Hatta görünüşleri itibarıyla en çok insanlara hayrandık. Onlar her halleriyle biz ve diğer hayvanlardan çok farklı yaratılmışlardı. Bize garip gelse de giyiniyorlar, acayip binalar,çeşitli alet ve araçlar icat ediyorlar, hatta bir çok işlerinde de hayvanlardan faydalanıyorlar. Yaram tamamen iyileşmiş, evin içersinde adamın olmadığı zamanlar uçmaya başlamıştım.Küçük kız, benimle oynamaya bayılıyor,bazen de farkında olmadan canımı yakıyordu. Her defasında yaşlı adam “ kızım, sakın canını yakma bu güvercin bu kış bizim Tanrı misafirimiz.Ona iyi davran” der,beni eline alıp, öper ve okşardı. Bir gün adam eve öfkeli döndü. Bana ateş ettiği tüfek elindeydi.“nerede bu hayvanlar,hepsi nereye gitti?bir tane bile avlayamadım yorgunluktan ölüyorum” diye söyleniyordu. Dede-“Oğlum onlar bu dünyanın ziynetleri. Bu kadar acımasız olma. Hepsi bize emanet. Öldürmek yerine yaşatmaya çalışmalıyız. Zaten bir çoğunun neslini tükettik .Çevreyi kirlettik. Hem onlara hem kendimize bu dünyayı yaşanmaz hale getiriyoruz. Senin gibi sorumsuz davrananlar yüzünden doğal hayat hızla yok oluyor, böyle giderse yakında ne öten bir kuş ne kirlenmedik deniz, nehir ne bitki ne de hayvan kalacak. Oğlum, gel ne olur bu kadar duyarsız ve acımasız olma. Onların yok olması bizim de yok olmamız demek. Adam her defasında babasının uyarılarını karşılık vermeden dinlerdi. Ama sırf zevki uğruna avlanmaktan vazgeçmiyordu. Kışın çıkmasına az kalmıştı.Karlar yavaş yavaş eriyor, hava da gittikçe ısınıyordu. Bir sabah evde bir telaş vardı.Yaşlı adam hastalanmış,hastane dedikleri bir yere götürmeye hazırlanıyorlardı. Yanıma oğlu ve gelininin yarımıyla zorla gelerek beni avucuna aldı. Artık buna itiraz etmiyordum. Bir müddet beni okşadı. Ağlıyordu.” Sevgili güvercin, gidip gelmemek, gelip te bulmamak var .Senden, oğlum ve bütün insanlar adına özür diliyorum. Ne olur bizleri affet. Keşke seni emanet edebileceğim birini bulabilsem .Hastaneye seni de götürsem almazlar.. Evde de bırakamam,oğluma hiç güvenmiyorum. Artık bahar çok yakın, az bir sıkıntıyla ilkbaharda arkadaşların dönünce onlara kavuşursun. Haydi yolun açık olsun” diyerek pencereyi açtı ve beni boşluğa bıraktı. Bir müddet pencerenin önünde kanat çırpıp bu yaşlı adama ve kızına büyük bir minnetle baktım. Keşke bütün insanlar böyle olsa diye iç geçirdim. Ben gök yüzüne doğru yükselirken onlar da bana arkamdan el sallıyorlardı. Doğruca yuvamın olduğu yere uçtum. Havalar henüz tam ısınmamıştı.Bazı geceler soğuktan donacağımı zannettim.Günlerce aç kaldım. Ama Allah’ın yardımıyla bahara ulaşmayı başardım. Bütün yavrular annelerinin kanatlarının altına saklanmış yerlerinde hiç nefes almadan anlatılanları dinliyorlardı. Olayı önceden bilenler bile göz yaşlarına hakim olamıyordu. Uzun süren bir sessizlik oldu. Lider.-Anladın mı şimdi Tombiş Bey, ısrarımızın nedenini ? Liderin bu sözü bir bomba gibi düştü. Bütün güvercinler irkildi. Tobiş’se kendinden beklenmeyen bir çeviklikle sıçradı. Birden adının söylenmesi onda şok etkisi yapmış, az daha dengesini kaybedip aşağıya düşüyordu. Onun bu hali bütün güvercinleri güldürmeye yetmişti. Kekeleyerek “a a an anladım efendim” dedi alçak bir sesle. Lider.-Tombiş, bayağı kilo almışsın uzun yolculuk için hemen zayıflaman lazım. Bundan sonra yemeğini azaltacak, yiyeceğini kendin toplayacak ve diğer kardeşlerinden iki kat daha fazla uçuş eğitimi yapacaksın, anlaşıldı mı? Tombiş’te itiraz edecek hal kalmamıştı.Yine kısık bir sesle,”evet efendim” dedi. Önder’in aklı insanlarda kalmıştı. Bu güne kadar onları hiç görmemişti.Merakla sordu; -Anne, bu insan kim, neye benziyor, nasıl biri ?Anne,Lider güvercine ; -İçimizde en bilge sensin,bize ve yavrulara insanları anlatır mısın”? Lider-Atalarımızdan bize ulaşan bilgilere göre, önceleri bu dünyada sadece bitkiler ve hayvanlar yaşarmış, insan henüz yokken bütün doğa çok daha güzelmiş. Her taraf yemyeşil, bütün akarsular, gökyüzü ve denizler tertemiz, bütün canlılara yetecek kadar yiyecek,bütün hayvanların koşup oynayacakları alanlar, barınabilecekleri ormanlar, bütün balıkların neşe içersinde yüzebilecekleri tertemiz denizler,göller ve nehirler varmış. Derken günün birinde yer yüzünde insan belirmiş ,önceleri diğer canlılar bunu fazla önemsememişler. Fakat insanlar çoğaldıkça ormanları kesip,yakıp, tarla açıp, evler, fabrikalar yapmaya, atıklarıyla da denizleri, gölleri ve havayı kirletmeye, kısaca bütün çevreye zarar vermeye başlamışlar. Bundan daha fenası, çeşitli sebeplerle birbirleriyle savaşıp hemcinslerini öldürmeye, bu savaşlarda kullandıkları bir sürü öldürücü ve yakıcı maddelerle bütün canlıları zehirlemeye, yok etmeye başlamışlar.İnsanlar yüzünden bir çok hayvan ve bitkilerin soyları tükenmiş, bir çoğunun ise üyeleri o kadar azalmış ki, önümüzdeki birkaç senede yok olacakları söyleniyor. Ne yazık bu canlı o kadar akıllı ve güçlü ki, hiçbir canlı onunla mücadele edemiyor. İnsan ancak bir şeyi düşünemiyor, kendisinin de bir canlı olduğunu ve yaşamını sürdürebilmek için yok ettiği ve kirlettiği her şeye muhtaç olduğunu. Kısaca böyle giderse hem kendini hem de bu dünyayı yok edecek. Kıskanç –Ama neden? Bu insanlar aptal mı?Biraz önce onlara canlıların en akıllıları dedin. Akıllı olanlar bu şekilde davranır mı? Lider-Şüphesiz insanların hepsi bu şekilde davranmıyor. Fakat,onların bir kısmı sadece kendi çıkarlarını ve rahatlarını düşündükleri için, bazen bilerek ,bazen de bilmeyerek hatalı davranıyorlar. Tek ümidimiz, onların da hatalı davrananları Tombiş gibi,uyarıcılarının sözlerini dinleyip hatalarından vazgeçmeleri. Artık göç zamanı gelip çatmıştı. Bütün güvercinlere haber salındı ,hepsi toplandı.Sayım yapıldı.Herkes gökyüzüne doğru kanat çırptı.En önde Liderleri,onun arkasında V şeklinde iki sıra halinde yetişkin ve güçlüler, her iki kolun arkasında ise,daha güçsüzler ve yavrular yer almışlardı. Aceleci sırasından ayrılıp annesinin yanına kadar sokuldu; -Anneciğim çok yavaş uçuyoruz,en öne geçebilir miyim”? Anne-Yavrucuğum yolumuz çok uzun, enerjini hemen tüketmemelisin,acele etme. Bu esnada öbür tarafta da kıskanç belirmişti. -Anneciğim,neden bu şekilde hizalandık? Bunun da bir nedeni var mı? Sıramızdan çıkmayalım mı? -Elbette yavrum.Öndeki güçlülerin kanat çırpışlarından oluşan hava akımı,gerideki zayıfların ve yavruların uçuşunu kolaylaştırır. Ayrıca en önde,göç yolunu bilen tecrübelilerimiz kılavuzluk yapar.Her yorulan bir arkaya geçip dinlenir, yorulanlardan tekrar nöbeti devralır. Aceleci -Anneciğim ,bütün kalbimizle sizleri seviyoruz. Bir aile sahibi olmak ne güzel. Kıskanç -Anneciğim, haklıymışsın , ben burada yorulmaya başladım. Hadi kardeşim, biz yerimize geçelim. Anne.– Yavrularım sakın dediklerimi unutmayın. Ayrıca Tombiş’i de cesaretlendirin. Sakın tembellik yapmasın. Uzun birsüre uçtuktan sonra, Liderlerinin işaretiyle geceyi geçirmek için geçen yıllarda da kullandıkları konaklama yerlerine indiler. Bir süre dinlendikten sonra karınlarını doyurdular ve etraftaki ağaçların dallarına konarak uykuya çekildiler Sabahleyin erkenden tekrar yola çıktılar. Biraz ilerde insanların kullandıkları çok gürültülü çalışan koca koca makinalar vardı. Yaşlı bir güvercin yavrulara dönüp; “ işte bahsedilen insanlar bunlar” dedi. Lider-İnsanlar yine doğayı katlederek yol yapıyorlar.Görünüşe bakılırsa konaklama yerimizden geçirecekler.Dönüşte başka bir yer bulmamız gerekecek. Bütün güvercinler kızgınlık ve çaresizlik içersinde söyleniyorlardı. Lider kuş ,yavru Önder’in yanına kadar yaklaştı ve; -Kardeşlerini kartalın elinden nasıl kurtardığını gördüm. Bu yolları iyi öğren. Her şeye,bütün ayrıntılara dikkat et. Belki de ileride gurubumuza sen lider olursun. Henüz sözünü bitirmişti ki, önlerinde kocaman,çirkin bir metal kuş belirdi. Kanatlarında dönen pervaneler ve arkasında kötü kokan, pis bir duman bırakarak berbat bir gürültü ile uçup gözden kayboldu. Bütün yavrular yine büyük bir korkuya kapılmışlardı. Lider,”Bu,insanların uçarak yolculuk yapmalarını sağlayan, onların yaptığı bir araç”. diye açıklamada bulundu. Öncü,(engel olamadığı büyük bir nefretle) “o zamana kadar gökyüzünde de insanlardan bize yer kalırsa,sağ kalmayı başarır ve liderlik yapacak bir halkım olursa”diye söylendi. 2005-SÖKE
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emre DOĞRU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |