..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > gizem




8 Ağustos 2007
Ansızlığın Vedası  
gizem
gidiyorum biliyorsun. uzun bir yolculuk olacak bu… art arda tebdil-i mekanlar yaşayacağım. seni bırakacağım bu şehre. hiç yaşanmamışlıklarımız olacak bizim. hep eksik bir şeyler kalacak bedenimizde.


:BBHG:
Keşke farklı bir zamanda karşılaşmış olsaydık seninle. Aklın –kalbin değil belki ama- başkasına aitken nasıl yanıma çekmek isteyebilirdim ki seni?

Gidiyorum biliyorsun. Uzun bir yolculuk olacak bu… Art arda tebdil-i mekanlar yaşayacağım. Seni bırakacağım bu şehre. Hiç yaşanmamışlıklarımız olacak bizim. Hep eksik bir şeyler kalacak bedenimizde.

Çok kolay aslında şu kısacık zaman diliminde yan yana olmamız. Senin kafan böylesine karmaşık, böylesine dumanlıyken; benim katışıksız sevgim nasıl da cazip geliyor sana değil mi? Her bunaldığında telefonumu meşgul etmen de bu yüzden ya? Üzülmeni istemiyorum. Üzmesinler istiyorum seni. Ama her iç acısı çektiğinde teselliyi bende bulman, çocuksu bir şımarıklıkla göz yaşlarını gizleyip anlatman –sınırsızca anlatman- nasıl bencilce bir mutluluk sızdırıyor içime bilemezsin. Gözlerinden ötesini görebiliyor olmam öylesine farklı kılıyor ki beni. Farkındasın bunun biliyorum; ama ısrarla sana belli etmemeye çalışıyorum daha fazlasını. Kötülük yapıyorum öyle değil mi? Gideceğimi söylüyorum defalarca. Ve dönmeyeceğimi….

Israrla neden dokunmaya çalışıyorsun yüreğime? Evet ben bunu yaptım, kabul ediyorum. İşledim kalbine senin. Ama emin ol elimde olmadan oldu. O geceyi hatırlıyorsun di mi? Tüm tarihimizde olduğu gibi yine ansızın yan yana gelmiştik seninle. Sırt çantamı taşımayı teklif etmeseydin bu noktaya gelmeyecektik. Suçlu sensin belki de.

Ağladığını gizliyordun benden. ‘Bekliyorum sadece’ dedin. ‘zaten bu şehre geldiğimden beri hep bir şeyler bekledim ben’. Dudakların nasıl titriyordu biliyor musun? O anda sarılmak geldi dudaklarımla dudaklarına. Seni neyin ağlattığını soramadım. Çünkü öfke denen rezil şey büyüsün istemedim içimde. Kızacaktım, kin duyacaktım ağlama sebebine. Şimdiyse şükran duyuyorum, emin ol. Beklediğimiz gelmedi. İyi tanımıyordum da seni. Kekeleyerek sorabildim : ‘yürüyelim mi?’ Cevap vermedin. Sadece koluma dokundun sırtımdaki çantayı aldın. ‘yorulma’ dedin usulca.

Ölümden bahsettin önce uzun uzun. O anda ölmüş olsan mutlu olacağını fısıldadın kulağıma. Güçsüzlüğünden bahsettin. Dinliyordum seni. Ama öylesine uzaktan dinliyordum ki…

Nevizade’ de yürümek pek de iyi bir fikir değildi belli ki. Gülüşen insanlara bakıp iç geçirdiğini fark ettim. Nasıl üzmüşlerdi seni böyle, nasıl canını yakmışlardı da sen bana sarınıvermiştin umarsızca?

Suskundum.

İçimden bir şey söylemek gelmiyordu o anda. Sonsuza kadar dinlemekti tek arzum. Kıskanmıştım belki de bilmiyorum. Kocaman yüreğindeki sevginin tek sahibi olmanın insana gurur verecek bir şey olduğunu düşünmeye başlamıştım. Her şey böylesine boyalıyken o ışıltılı caddede, sen haddinden fazla duruydun. Soru sorma istiyordum hiç. Sadece konuş, anlat ben de seyredeyim istiyordum bir masal gibi.

‘ Bir şeyler söyle’ dedin. Yanıt veremedim. ‘ne yapmalıyım sence, çok canım acıyor’ deyince dayanamadım. O anda sarabilirdim seni sımsıkı. Hissedebilir miydin bilmiyorum içimdeki heyecanı. Emin olduğum tek bir şey var: o anda sarılsaydım sana, benim olacaktı kalbin, aklın, mantığın. Yok yok … Benim olmayacaktı. Sen öyle zannedecektin o an için. Belki aşık olduğunu bile düşünecektin bana. Sana zarar vermenin en haşin yolu olurdu bu. Mesafeyi uzaktan korumalıydım. Ağzımdan güçsüzce, seni de tatmin etmeyecek tek cümle çıkabildi:
‘Her zaman ektiğini biçemezsin.’

Aniden bir şeyler oldu sonra. Derin bir uykudan uyanmış gibi irkildin. ‘senin vaktin var mıydı ki kafanı şişirdim senin de’ dedin dişil utangaçlığınla. Sabaha kadar hiç bi işim olmadığını söyledim. Ve bunu söylediğim anda pişman oldum. Yakınlaşmamalıydık çünkü birbirimize. Tamamen benim ahlaksızlığım kabul ediyorum. Sen zaten her detayınla başkasına aittin…O kadar belli ediyordun ki bunu, belki de beni durduran şey hep bu oldu.

Konuşmaya başladım sonra. Kendi hayatıma dair uydurma aşk hikayeleri yazıp, yönettim. Oyalıyordum ama seni. Benim hikayelerimi dinledikçe beni onaylıyor, aynı şeyleri hissettiğimizi tekrarlayıp duruyordun. İçten tepkiler veriyordun hazin aşk öykülerime. Üzülüyordun benim için. Sonra ‘üzülme’ diyordun. ‘canın çok yanıyor filan ama hiçbir şey gitmiyor sevginden.’

Belli ki yorulmaya başlamıştın. Sona gelmiştik, farkındaydım. Güneş hafiften ışımaya başlamıştı zaten. Üşüyordun, sesin kısılmıştı. Ağlamaktan başının ağrıdığını söyledin.

‘Keşke her şey bir rüya olsa’ dedin.’keşke rüya olsa da uyandığımda ilk gördüğüm şey onun yüzü olsa’ … Son cümlelerin bunlar oldu ayrılırken. İçten bir teşekkürü de iliştirdin hemen arkasından. Seni böyle bir zamanda yalnız bırakmadığım için minnettar olduğunu vurguladın. Oysa bilmiyordun ki ben seni değil, kendimi yalnız bırakmamıştım.

İçim burkuldu sen giderken. Bir daha görüşemeyecektik. Bir daha bir tesadüf bir araya getiremeyecekti bizi. Zaten görüşmemeliydik de. ben gidecektim birkaç aya kadar. Dönmemek üzere gidecektim. Alıştırmamalıydım seni kendime…

İşte o geceydi birbirimizin hayatına yerleştiren bizi. Hep lanet okuyorum zamansızlığımıza. Sonraki görüşmelerimizde de kırgındın hala. Anlaşılan bitmeyecekti hiç kırgınlığın ona. Gel desem, benim ol desem olacaktın. İhtiyaç duyduğun şey benim sana beslediğim sevgi ve alaka karışımı ‘madde’ydi çünkü. Mutlu olurduk, yaşardık birbirimizi sualsizce. Yüreğinin yanıklarına su serperdim. Derin derin nefesler alır, huzursuzluğunu giderirdin. En önemlisi o kocaman sevginin kimselere değil sadece sana ait olduğunu; böyle saf bir duyguyu yüreğinde yaşatabilmenin nasıl bir hüner olduğunu fark ettirirdim sana. Ama vaktimiz yoktu işte.

Kahretsin ki sınırlı zamanlara oynuyorduk. Bağlanmamalıydın bana, bağlanırsan kopamazdın. Bırakıp gitmeye kalbim dayanmaz, aynı acıları ben de yaşatamazdım sana. Uzak oldum bu yüzden hep –olabildiğimce-.

Artık sayılı saatler var bu şehirde geçireceğim. Nasıl bir hayat bekleyecek bilmiyorum beni. Belki her şey tamamiyle değişecek. Belki de mutsuz olup döneceğim geriye. Tek bildiğim, geçirdiğimiz kısacak zaman dilimlerini unutmayacağım. Ulaşılamayanın çekiciliği cezbedicek daima beni. Hayatım boyunca yaşa(ya)madıklarımızın hayalini türeteceğim. Zamana küfürler yağdıracağım. Şundan da adım gibi eminim: hep yanlış zamanların adamı olacağım.

Böyle kal hep…
Ben olmayacağım artık ama sen burada kal…

.Eleştiriler & Yorumlar

:: yüreğine sağlık
Gönderen: Erdal BABÜR - edlbbr / İstanbul/Türkiye
3 Eylül 2007
bu güzel yazınız için sizi tebrik etmek istiyorum.baaşrılarınızın devamını diliyorum..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ayrılık Şarkısı

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Güneş Adam'ın Armağanı
Koridor

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Depresyon Çocuklar [Şiir]
Kırmızı Rugan Ayakkabılar [Deneme]
Kış... [Deneme]
Ben Hiç Olamayacağım [Deneme]
Aşk Odası [Deneme]
Olmalıydık [Deneme]


gizem kimdir?

herşeyin suyunu çıkarıp en uçlarda dolaşan bi insansan ve yine doz aşan uçarılıklarla, paranoyalarla, alınganlık ve çekimserlikle büyütüyorsan kendini; nasıl biri olabilrsin ki. . . böylesin işte. . . busun sen. . yada ben. . .

Etkilendiği Yazarlar:
K. İskender okuyprum bu aralar bolca.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © gizem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.