İnsanların arasında yaşadığımız sürece, onları sevelim. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Kahvaltısını hazırladı. Az peynir, kirli bir kavanoz içerisinde reçel, yeşil zeytinler, küflenmek üzere olan birkaç dilim ekmek... Sandalyeyi masaya yaklaştırdı. Geriye doğru yaslandığında sandalye gıcırdadı. Küçük seslerin, kokuların çağrıştırdığı, geçmiş anlar bombardımanına uğradı zihni. Küçük ses geride kalan zamanı çekip çıkartmıştı, tozlu sandıktan çıkan naftalin kokulu eşyalar gibi. Odanın içinde gezindi gözleri. eşyalarıyla birlikte satın almıştı burayı. Daire sahibiyle yüz yüze gelmemişlerdi. Görüşmemiz imkânsız. Şartlarımı kabul ederseniz dairenizi bir an önce satın almak istiyorum. Tabiî Kia beyefendi neden olmasın? Daire sahibinden Dairenin fotoğraflarını çekmesini istemişti. Evi ancak bu şartla alabileceğini söylemişti. Kapıların, pencerelerin, odaların, eşyaların… Fotoğrafları çekildi. Tuhaf biri fakat adam iyi para verdi. Değer doğrusu. Bu odanın da fotoğrafını çekte bitirelim ışığı arkana al. Tamamdır. Haa unutmadan fotoğraflar şu adrese gönderilecek. Hazır olunca yollarsın. Aslında dairenin, eşyaların durumu onun için hiç de önemli değildi. Alışverişin, bakıp beğenme, satın alma mantığını işletti hepsi bu. Beğendiğinize sevindim eee anahtarlarla devir evrakları… Aynalar mı? Haa kapıcı hepsini kaldırdı… Merak etmeyin… karısıda bir güzel temizlik yaptı içeriyi havalandırdı… Malum eşim öldüğünden bu yana… Ben teşekkür ederim görüşmek üzere. Havalenizi aldım. Güveninize… Dairenin anahtarlarıyla, evraklarını kapıcıdan almak için yanında büyükçe bir bavulla apartmanın zilini çaldı. Kıştı. Atkısıyla yüzünü iyice sardı. Kapıcı gözlerini ovuşturarak birazda güvensizce kapıyı açtı. Karşısında duran adama bakıp irkildi. Işığı açma, …numaranın yeni sahibiyim. Anahtarları alabilir miyim? Derhal beyim siz bekleye durun ben alıp gelivereyim. Arkasından seslendi. , evrakları sonra getirirsin, kapıyı çalma, kapının önüne bırak ben oradan alırım. Kapıcının uykusu dağılmıştı. Anahtarları verdi. Teşekkür ederim. İyi geceler. Adam merdivenlerden elinde bavuluyla çıkarken… Ben taşıyayım beyim? Adamın oralı olmadığını görünce kalorifer dairesinin yanındaki odasına çekildi. Dairenin ağır metal kapısını gıcırtılar eşliğinde açınca çocuklukçuğunun güzel günlerine ait anıların kokusu çarptı zihnine. Üzerine Hafif bir ağlama hali çöktü. Elektrik düğmesini çevirdi. Antre aydınlandı. Işık tam istediği gibiydi. İçeride bir tek ayna dahi bırakılmamıştı. Duvarlarda aynaların boşlukları kalmıştı yalnızca, toz lekeleriyle. Kahvaltısını bitirmişti. Rahatladı. Aranacak birkaç numara daha kalmıştı. Müşterileri, telefonlarının bir an evvel çalmasını bekliyorlardı. Adamın ise acele ettiğini gösteren herhangi bir belirti yoktu. Kalktı. Yemek, uyku insan ömrünün en sinsi hırsızlarıdırlar. Olabildiğince kısa tutmalı yemek sürelerini. Kendi kendine söylenmeyi severdi. Annesi de evin içinde söylenirdi ya. Onun ki sinirdendi. Başına gelenlere küfreder dururdu. Konuşurken göz göze olmak… Karşında duran kişinin gözlerinin içine bakmak, küçük insanların saçmalıklarıdır. Günün ilk çayından bir yudum aldı. Ağızlığına taktığı sigarasını tüttürdü. Gül ağacından yapılmış bir ağızlık kullanırdı, Sigara tüttürmeye belki bu ağızlık yüzünden başladım. Kendine çeken, gizemli bir işçiliği var. Baba mirası. Zevkli insandı… Düzensiz kullandığı çalışma odası kafasının içi gibi dağınıktı. Harabeydi. Dağınıklığını, kendini aldatmak istercesine kıyafetlerinde şıklığa, zarafete dönüştürerek gizlerdi. Dergilerden takip ettiği yılın erkek kıyafetlerine, rengine uygun giyinirdi. Telefon açar, beden ölçülerini verir, kıyafetleri adresine göndermelerini söylerdi. Peşi sıra bankayı arar… Mağazasının… Numaralı hesabına… Ödemeyi yapardı. 05.00–08.00 saatleri arasında çalışır, geri kalan vaktini kitapların, çevirilerin içine gömülerek, onlardan notlar çıkararak geçirirdi. Müşterileriyle telefonla konuşurken sürekli sigara tüttürürdü. Küçük pencereleri kalın perdelerle gizlenmiş, dar, fakat uzun bir odada çalışırdı. Genişçe bir kitaplığı, pencerenin önüne yerleştirdiği bir berjeri vardı, yanında da cilası silinmiş koyu kahverengi bir fiskos sehpası. İçerisi havasızdı. Pencereleri kesinlikle açmazdı. Ağır bir tütün kokusu sarmıştı her yanı. Düzenli değildi fakat Çalışkandı. Öğlen 3 saat, akşamüzeri, 3 saat uyur, kalan saatlerde sürekli çalışırdı. Asla sokağa çıkmazdı. Gelen mektupları apartman kapıcısından alırdı. Kapının üzerindeki uzun, yassı boşluktan atılırdı mektuplar.. Kapıyı çalmadan çeker giderdi. Dışarısı ile tek bağı, bu kapı üzerindeki boşluktu. Zorunlu irtibat boşluğu derdi. Kapıyı da sırf zorunlu irtibat boşluğu için istemişti. Marangoz ne işe yarayacağına bir anlam verememişti. Ölçülerini nerde olacağını marangoza tek tek anlatmıştı. İstediği gibi de olmuştu. Kış aylarının Sibirya etkisinde kaldığı yıllarda, boşluğun üzerini kalın bir kartonla kapatmak zorunda kalırdı. Perdeler, her daim kapalı tutulurdu.. Göz güzelliklerinin aldatıcı olduğunu düşünürdü. Kişi, en güzel olanı yalnızca zihninde kurabilirdi, gerisi uyuşturucu bir etkiden başka bir şey değildi. İşim insanlarla. Her geçen gün artan uyandırılma talepleri karşısında suskundu. Daha fazla kazanmak istemiyordu. Yaşayabilecek kadar kazanmaktan öte bir beklentim olamaz. İlk yargıda idealist bir kişi sanılabilirdi. Öyle değilim. İdealist sonuç için çabalar oysa ben sürecin içinde olmaktan haz duyarım. Müşterilerini seçerdi. Saatlerce de sürse titiz çalışırdı. Ayrıntıları atlamaktan korkardı. İlk konuşmadan sonra beğenmediklerine ücretlerini iade ederdi. Bir daha kesinlikle başvuru yapmamanızı rica ediyorum. Israr ederseniz hoşlanmayacağınız bir durumla karşılaşacağınızın garantisini şimdiden verebilirim. Anlamsız tehditler savururdu. Vergi veriyordu. Tuhaf bir iş kolu gibi görülmesine rağmen düzenli olarak vergilerini öderdi. Hayli yüksek olan kazancı, muhasebecisinin dikkatini çekmişti. Küçük bir fabrikadan daha çok para dönüyor bu işte Yakın akrabalarına karlı bir iş olduğundan bahsetti. Müşteri beğeniyor birde beyefendi! Bu günlerde işi bulmuş. Şükretmek lazım. Böylelerine fazla bu işler. Bak sen bir kur şirketi gerisi nasıl hızlı gelecek birader. Kısa sürede şehirde mantar gibi uyandırma servisleri açıldı. Hiç biri de beklediklerini elde edemediler. Bu durum için kapı önünde hesapları boşluktan alırken. Muhasebecisine teşekkür etti. Senin sayende şehirde fazlaca bilinmeyen bir iş kolunun duyulması sağlandı. Akıllı bir adamsın muhasebeci. Akıllı bir adamsın! Aramaları bitirdiğinde saatine tam 09.00 dı. Kitapların arasına gömüldü. Kapıcının bıraktığı zarfların yere düşme sesine irkildi. Zarflardan fotoğraflı uyandırma talep formları çıktı. İsteklilerin kısa özgeçmişleri, en güzel, yakışıklı fotoğrafları; ev adresleri, telefon numaraları vardı. Eşcinsel erkeklerin her zarftan beş-altı başvurusu çıkardı zarflardan. Kadın isimleri kullanırlardı. Onları da Doğum tarihlerinde ya da ummadıkları bir anda arardı. Hiçbir şekilde uyandırma hizmeti vermezdi. İstediği zaman arar seslerindeki sevinci duydukça iş tatmini artardı. Yüzünü dahi görmedikleri bir insanı sevebilen mutsuz yığınlara acırdı. Acıma hissi kendisine tarif edemeyeceği bir mutluluk verirdi. Başkalarının acılarıyla beslenmekti işi. Nasıl da aptalca sevinirler, sesleri titrerdi. Tatmin olurdu. Sürekli müşterilerini, genellikle; yalnız, güzel kadınlar arasından seçerdi. Güzellik, Mutsuzluk, acı ve hüznü bir arada görmek iştahını kabartırdı. Güzel insanlar, mutsuzdur. Güzel kadınlar daha da mutsuzdur. İlk görüşmeden sonra kadınlar sesin sahibiyle tanışmak için her fırsatı değerlendirmek isterlerdi. Evlerine davet ederler, şehirden uzak bir yerde buluşmayı teklif ederlerdi. İş ahlakı nedeniyle bu güne kadar hizmet verdiği kadınlarla konuşmaktan öte herhangi bir ilişki biçimini seçmiş değildi. Her insanın bir çalışma prensibi vardır hanımefendi. Bu cömert ricanızı geri çevirmek zorundayım. Bağışlayın beni. Özgeçmişlerini incelediği müşterilerine beğenilerine göre sunumlar hazırlar ilk aramalarında müşterilerinin takdirleriyle karşılanırdı. Ödedikleri paraları fazlasıyla hak eden bir adamdı karşılarındaki ses. Tüm konuşmalarını kayıt eder, arşivlerdi. Bazı akşamlar, içki içmek ister, bardak kullanmadan tozlu kanepeye uzanarak kontrolünü kaybetmeyecek kadar sarhoş olurdu. Bu tören anlarında da bazı arşiv kayıtlarını çıkarır dinlerdi. Üzerinde tesiri olan kayıtları. Fahişeliği yaşlandığı için bırakmak zorunda kalan bir kadın müşterisi vardı. Güzeldi, yaşlanmasına rağmen güzelliğinden bir şey eksiltmiş değildi. İki ay kadar arandı kadın, sadece yalnızlığını paylaşmak, anlaşılmak için aranmak istiyordu. Farkındaydı. Günaydın hanımefendi. Yalnızlığı bilmezler kalabalığa aldananlar, aşk yaşlandıkça azalır insanlık aşkın deri atmış hali. İnsanın yılanlaşmış biçimidir. Her sevgili. Bir gün ısırır, felç eder koca bir ömrü… Kadın ağlamıştı. Üzüldüğü için değil yıllardır anlaşılmayı beklediğinden. Kadın anlaşılmıştı. O günden sonra kadının evini birkaç kez daha aradı. Kimse çıkmadı. Üçüncü aramasında yaşlı bir adam: o kadın kendini öldürdü. Dedi. Adam ses tonunu değiştirmedi: Mutlu muydu? Mutlu insanlar çabuk ölürler. Dedikten sonra sustu. Telefonu Kapattı. İlk kez oldu. Bir kadının ardından üzülmeyi unutalı seneler geçti. Hangi insan mutlu olduğu için ölebilir. Müşteri tercihlerinin ne kadar isabetli olduğunu tekrardan düşündü. Güldü. Kimileri ise gönderdikleri arama taleplerini unutur. Sabahın erken saatlerinde çalan telefona önce öfkelenir sesi duyduktan sonra özürlerin sıkıcı sürekliliğinde kaybolurlardı. Kadın telefon sesiyle uyandı. Saate baktı. Tam 07.00 ilk önce kızdı. Bu saatte arayan densiz kim diye geçirdi aklından. Yüzündeki boyaları temizlemeden yatmıştı. Yastığı, yer yer lekelenmişti. Telefon hala çalıyordu. Çatla emi. Günaydın uyandırma hizmetleri. Sadece uykunuzdan değil içinde bulunduğunuz tüm yapaylıklardan da uyandırır. Bu sabah ne kadar da neşeli geliyor sesiniz. Siz miydiniz? Geç yattığım için bunlar. Karşıdan gelen sesi duyunca çözüldü, yumuşadı. Günün en güzel saatinde uyanmak istediniz. Fark ettim. Perdeleri açın hava ne kadar güzel göreceksiniz. Sabah kahvenizi de ihmal etmeyin. Gününüzü güzelleştirin. İyi işler. Telefonu kapattı. Kısacık bir konuşma bir anda her şey değişivermişti. İşini seven bir adam diye geçirdi aklından. İnsanları memnun etmesini biliyor. Ardından teybi kapattı. Şişeyi kaldırdı, rafa yerleştirdi. 3 saat sürecek uykusuna daldı. Belirli bir ücret beklentisi yoktu. Ne kadar ücret ödeyeceklerini hizmet alanlar belirlerdi. Bu nedenle de hayli iyi bir kazancı vardı. İnsanların mutlu etmenin fiyatı yoktur hanımefendi. Yalnız kadınların, unuttukları ise mutluklularını alabilmeleri için paralarının olmasıydı. Sürekli mutlulukta, sürekli hüzün gibi biter. Bu sebeple sıkılanlar bıkanlarda oluyordu. Fakat asla yaptıkları işten kimseye bahsetmezlerdi. Parayla satın aldıkları mutluğun duyulmasından ürkerlerdi. Bir yerlerden duymuş gibi bahsederlerdi adamdan. …O kadar çok bahsettiler ki meraktan bir kez arattım kendimi. Dedikleri kadar varmış rica ettim geç yatıyorum bu son olsun diye anlayışlı bir beyefendi bir daha aramadı. Yalanlarıyla yaşadılar. Zamanla insan içine çıkmaması da dedikodulara neden oldu. Onu en yakınında gören kişi kapıcıydı. Yakışıklılığından, iyi kalpliliğinden, cömertliğinden bahsederdi. Arasıra yanına çağırır, oturur konuşuruz. İnsan canlısı bir adam, tam bir beyefendi. ...Kendisiyle görüşen arkadaşların anlattığı, zengin, çapkın bir iş adamıymış eğitimini yurt dışında almış bir sürede TRT de spiker olarak çalışmış. Radyoda. … …karısı terk ettikten sonra içine kapanmış insan içine çıkamaz olmuş. Utanç. …ailesini bir yangında kaybetmiş. Yalnızlığı tercih etmiş. …dolandırıcının tekiymiş. Sesi dijital ortamdan geliyormuş. Eşcinsellerin gittiği gece kulüplerine gidermiş. Sevgililerini de genç hamallar arasından seçermiş. İyi de para veriyormuş …ajandır kendisi etkin ailelere sızarak bilgi sızdırıyor yetkililerde buna göz yumuyorlar. Söylenceler her ağızdan farklı çıkıyordu. İşin aslını ise bilen yoktu. Yüzündeki çiçek hastalığı lekeleri yüzünden dışarı çıkamıyordu. Çirkindi. İlkokula giderken geçirdi hastalığıyla ölümün kıyısından dönmüştü. Hastalık geçince geriye kalan enkaz, önce çevresini, sonra ailesini korkuttu. Babası dış işlerinde çevirmendi. Okuldan aldılar. Kitaplarla tanıştı. Evin içinde ilk başlarda sıkılsa da okudukça güçlendi. Ardından öfke dönemleri başladı. Kendini dışlayan, yüzüne bakamayan insanlarla hesaplaşmak istiyordu. Babasından öğrendiği yabancı dille çevireler yapmaya küçük paralar kazanmaya başladı. Kazandı. Öğrendi. Yaşına göre okuduğu kitaplar, sayı, içerik bakımından dikkate değerdi. Yazmayı tercih etmedi. İşi konuşmaktı. Yüzleşemediği insanlarla. Konuşabilirdi. Konuştu. Gece yarılarına kadar yüksek sesle oyunlar okudu. Sesi gürleşti. Toklaştı. Annesini, babasını kaybetti. Yalnızdı her zaman ki gibi. Yokluklarını fazla hissetmedi. Başkentteki evi sattı başka bir şehre taşındı. Geceleri dolaşırdı. Gün ışığından nefret ederdi. Kimsenin kendisine iş vermeyeceğini biliyordu. Okuduğu bir roman esin verdi. Uyandırma işlerini açtı. Gazetelerin iç sayfalarına reklâm verdi. İlkin meraklılar aradı. Ardından ayanları kendisi seçmeye başladı. Zamanla arayanlar arttı. Arttı. Tek başına çalıştı. Boşluğunu sesi, zekâsı doldurdu. Yalnızlık alışkanlık halini almıştı. Nasıl mutluluk parayla alınabiliyorsa yalnızlığını da gidermek için parayı devreye sokabilirdi. Bir kadınla anlaştı. Kadının görevi ay sonlarında gelip karanlık bir odada kendisiyle birlikte olması, yüzünü ise asla görmek için çabalamamasıydı. Kendisine mitolojik bir tanrı gizi katmıştı. Kadın ilkin ürkmüştü. Sapık mıdır nedir. Ücreti duyunca, risk almaya değe,r deyip her ay gitmeye başladı. Sıradan, sıkıcı kısa Sevişmeler oluyordu. İkisi de halinden memnundular. Kadın meraksız, soru sormayan bir kişilikti.. Adam işi bitince kapının yanına bıraktığı ücretini alması için hatırlatmada bulunur. Kadın giyinirken teşekkür ederdi. Adam odadan çıkıp, çalışma odasına geçip kapıyı kilitlemeden. Kadın ışığı yakmazdı. Kim olduğu konusunda hiç soru sormadı. Müşteri müşteridir. Zararsız bir adam. Ne kadar meraksızda olsa, bir insan, yaşamının içinde yer alan gizemlere karşı kayıtsız kalamaz. Yüzünü ne kadar merak ettiğini bir gün dayanamayıp adama söyledi. Nesini merak ediyorsun. Git hemen. Kadın konuşmadı. Kızardı odadan çıktı. Üzerini koridorda giyindi. İyi bir müşterisini kaçırdığına üzüldü. Alışmaya da başlamıştı. Alışkındı böyle durumlara hiçbir şey söyleyemedi. Oyunu bozmuştu. Sihir bozulunca her şey eski köhne görünümüne dönüşürdü. Daha sonraları kadını bir daha çağırmadı. Ona göre yaptığı hiç de profesyonelce değildi. Yanına yaklaştıracağı insanlar ise işle ilişkiyi ayrı olarak tutmayı bilmeliydiler. Kadının boşluğunu hissedecek olsa da prensiplerinden vazgeçemezdi. Ay sonları kadınla beraber olduğu saatler yaklaşınca. Heyecanlandığını, gerildiğini hissetti bir süre. Sonraları unuttu. Bedensel alışkanlıklara bağladı. Sevgi de buydu ona göre bedenler uzak kaldıkça asla oluşmayacak bir ruh hali. Sevmemek için uzak kalınmalı. Günde ortalama on zarf gelirdi. Daha sonra haftada, ayda, on zarfa düştü. Son bir aydır da postacı sadece faturaları getirmek için uğruyordu. Muhasebeci durumu hemen fark ederek, ne yapmayı düşünüyorsunuz. Tanıtıma ihtiyacınız var. Ciddi mali kayba uğruyorsunuz. Merak etme muhasebeci. Aradığı insanların da beklentilerini tam olarak yerine getiremiyordu. Sürekli müşterilerin yarısı sözleşmelerini iptal etmişti. Eskisi gibi dört elle sarılamıyordu işine. En büyük hatam o fahişeyi hayatıma sokmak oldu. Beraber olduğu ilk kadındı. Hatta bu kadar kendisine yaklaşabilen tek insandı. Aklına getirmemeye çalışsa da başarabildiği söylenemezdi. Bir an evvel kendimi toparlamalıyım. Bir sabah 05.00–08.00 arası kimseyle konuşamadı. İşler tersine dönmüştü. Kızdı. Toparlanacak gücü buldu, yeniden başlıyordu. Gazeteleri ilan servislerini aradı. Tam sayfa ilan vermek istiyorum. Detayı bir saat içerisinde size yollarım. Tanınmış isimlerden, kendisinden hizmet alanları bir sayfa dolusu ilanda açıkladı. İntikam aldı. Ertesi günün gazetelerinde adı geçti. Manşetler atıldı. Ortalık karıştı. Adı geçenler skandal dediler. Yapacakları bir şeyde yoktu. Camdan sarayları yıkılmıştı. Zırhlarını çıkarttılar. Birbirleriyle bu konu üzerinde bir daha asla konuşmadılar. Bu hareketlilik iyiye işarettir muhasebeci. İşler yine normale dönmeye başlamıştı. Kesilen zarf akışı artmıştı. Kısa sürede eski ilgiyi yakaladığına sevindi. Müşterileri diğerlerinden oldukça farklıydı. Üst tabakaya özenen sonradan görmelerdi bunlar. Kocalarını aldatmak için yarışan kadınlar. Bekâretlerini gizemli ellere teslim etmek isteyen genç kızlar tarafından yoğun talepler başladı. İş yükü artmış kazancı ise azalmıştı. Arayanlar içinde, bizim isimlerimizde gazetede yayınlayacaksınız değil mi? Diye soranlar oldu. Güldü. Çalışma saatleri de değişmişti. Her saatte aramasını isteyebilen garip yaratıklar türemişti. Aradı. Yeni türeyen müşterilerinin içinden sadece bir kadının sesi, öylesine sıcak, sevecen, baştan çıkarıcı gelmişti ki saatin 07.30 olmasını sabırsızlıkla bekliyor uzayan konuşmalar sebebiyle diğer müşterilerini arayamıyordu. Sesleri ahizde oynaşıyordu. Kadının buğulu kısık bir sesi vardı. Muhtemelen yataktan konuşuyordu. Yalnız bir kadındı. Diğerleri gibi görüşmeyi istemesi hemen olmadı. Yıllardır ilk kez bir insana yüzünü göstermek arzusu duydu. Ardından güldü. Vazgeçti. Yarın sizi burada bekleyeceğim. Geldiğinizde kapı açık olacak kolu çevirip içeri girin. Sağdaki kapıya yönelin içeri girdikten sonra ışıklar sönecektir korkmayın. Duvardaki fosforlu şeridi takip edin yanıma geleceksiniz. Birkaç saat önce kapıcının attığı zarları rafa kaldırırken kapı kolunun çevrildiğini duydu. Yüreği hızlı atmaya başladı. Geldi… Kapı kapandı. İkinci kapıda açıldı. Ayak seslerini duymaya başlamıştı. Kadının kokusunu duydu. Oda kalın perdelerle içeriye ışık sızdırmıyordu. Odanın içinde iki gölgeydiler. Kadının gözleri karanlığa alışmıştı. İçeride pencereden uzak bir köşede geniş bir yatak vardı. Yatağın ayakucuna oturdu. Heyecanlıydı. Adam hareketsizce kapın karşısındaki koltukta oturuyordu. Kıpırdayan gölgeler birlerine yaklaşmaya başlamışlardı. Hoş geldin. Kadın konuşmadı. Kısa bir süre sustu. Bekle. Ayağa kalktı. Yavaşça soyunmaya başladı. Çıplak bir gölge olana kadar soyundu. Genç bir vücudu vardı. Adam yanına gitti. Kadının vücudunun sıcaklığı içini yaktı. Yatakta çarşafın üzerinde gölgeler hareket ediyorlardı. Sakin, ağır… Kadının eli perdeye doğru yaklaştı. Perdeyi çekti adamın yüzünü gördü. Çığlık attı. Ondokuz yaşlarında bir kızdı. Gözü kara yaşam biriktirme arzusunda serbestliğini ilan etmek isteyen bir tavrı vardı. Acemi, cesur… Güzeldi olabildiğince esmerdi. Gözlerinin irisi yeşile çalıyordu. Pürüzsüz bir teni vardı. Sesiyle bedeni arasındaki yaş farkına şaşırdı. Korkunçsun dedi. Adam şaşkındı. Öfkelendi. İçinde intikamla, haz arası gidip geldi. Yatakta debelendiler. Adam tüm vahşiliğini ortaya çıkartıyor, hırıltılar duyuluyordu. Kız altında çırpınıyordu. Bağıramadı. Nefesi kuvvetli eller arasında sıkışıp kaldı. Bir süre sonra çırpınmadı. Sıcak vücudu soğudu. Odanın içinde dolaşan boğuk sesler hırıltılar kesildi. Adam toparlandı. Sakinleşti aynı tok ses tonuyla, Beni görmemeliydin. Aynaynadan geriye kalan boşluğun önünde durdu.. Bu surat için kimse ölmezdi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Veli ÖZÇETİNKAYA, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |