Bir gün karşıma biri çıkacak ve bana: "Herşey olması gerektiği gibi olmaktadır, efendim" diyecektir. -A. Ağaoğlu, Yazsonu |
|
||||||||||
|
Hava soğuktu. Paltoma sıkıca sarıldım, boş yolda hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Dışarıda hala yağmur yağıyordu. kuaz KAFESİMDEKİ KUŞ Sevgilimden ayrıldığımda ne yapacağımı bilmiyordum. Daha ilk günlerde özlemeye başlamıştım. Ona gitmeyi bir çok kez düşündüm ama cesaretim yetmedi bir türlü. Bir süre sonra korkaklığımdan olsa gerek unutmaya çalıştım. İki küçük kuşun bana ihtiyacım olan cesareti vereceğini aklıma bile getirmiyordum. Ben sadece onu unutmak istemiştim. Anladım ki, bu o kadar kolay değilmiş... * Yalız yaşıyorum uzun süredir. Elif'ten ayrılalı bir sene olmak üzereydi. Ne o arayıp sormuştu, ne de ben. Unutmuştur diye düşünüyorum. Bense onu hala seviyorum, ama aramaya cesaretim yoktu. Ne güzel birlikteliğimiz, ne güzel hatıralarımız vardı. Her şey yaz yağmuru gibi vakitsiz başlamış ve bitmişti. Yalnızdım artık buna alışmalıydım. Yalnızlıktan boğulmaya başladığım bir anda; "oğlum Kemal, kendine gel. Giden gitmiş bundan sonra sen ne yapabilirsin ki" dedim kendi kendime. Ne yaparsam yapayım, kendime ne dersem diyeyim kurtulamıyordum onu düşünmekten, onu çok özlüyordum. Bu durumumdan kurtulmak, onu unutmak için Tanrı'ya kaç kez dua etmiştim ama boşuna. Yalnızlıktan kurtulmak ve onsuz yaşamanın bir yolu olmalıydı ve onu mutlaka bulmalıydım hem de en kısa zamanda. * Aradan uzunca bir süre geçmişti. Her şey yoluna girmiş artık fazla bulanım geçirmiyordum. Bu durumun böyle gideceğini, ileride daha da iyi olacağını düşünüyordum. Bir gün canım sıkılıyordu. O gün evden çıkmak istemedim, sıkıntımın nedeni başkaydı. Rahatlamak için televizyonu açtım, olmadı, müzik dinlemeye çalıştım olmadı. En sonunda her şeyi bir kenara bırakıp evimin balkonuna çıkıp etrafı izlemeye başladım. Hava soğuktu, hafiften rüzgâr esiyordu. Ağaçlardaki yapraklar birer birer dökülüyordu. Son baharın son günlerini yaşıyordum, yakında kış gelecek, çevreyi beyaz bir örtüyle kapatacaktı. Dışarıyı seyre dalmışken, yaşlı bir ağaç dikkatimi çekti. Bütün yaprakları dökülmüştü. Daha doğrusu dikkatimi çeken yaşlı ağaç değil de ağacın çıplak kalmış dallarından birinde ötüşmekte olan iki küçük kuştu. Ne güzel kuşlardı ve mutlu bir şekilde ötüyorlardı. Dalda dururlarken birden havalandılar. Bir oyana bir bu yana uçuyorlardı. Ne güzel bir görüntüydü öyle. Bu iki küçük kuş havada uçuşurken ani ve sert bir rüzgâr esti. Kuşlar birden tedirginleştiler. Rüzgâr bir dal parçasını savurdu havada. Kuşlara doğru geliyordu. Kuşlardan biri hızlı bir refleksle kurtuldu daldan ama diğeri öyle şanslı değildi. Dalın çarpmasıyla zavallı kuş sendeledi ve yere düştü. Yerde kıpırdanıyordu, kalkıp uçmaya çalıştı yapamadı. Çok acıdım kuşa. Etrafıma bakındım yardım edebilecek kimse yoktu. Oturduğum balkondan koşar adımlarla geçip merdivenleri hızlıca indim. Kuş hala yatıyor ve kalkmaya çalışıyordu. Yanına koştum hemen. Yanına geldiğimde küçücük gözlerini dikti üzerime. Çok korkmuş olmalıydı. Kuş avucumda içeri gidiyordum şimdi. O ise hala kıpırdanıyordu. İçeri girdiğimde hemen sobanın yanına bir yere yerleştirdim onu. Pek bir şeyi görünmüyordu, sanırım ya kanadı incinmiş ya da kırılmıştı. Az bir şey su koşturdum, birkaç yudum içtiğini görünce sevindim. Başlangıçtaki korkusu geçmişti. Sıcağın da etkisiyle gözlerini kapadı ve uykuya daldı. Bir ara ölmüş olabileceğini sandım, ufacık göğsüne dokunduğumda kalbinin hala attığını fark ettim. Öldü diye korkmuştum. Sonra ona bakıp uyuyuşunu seyre daldım. * Kuş uykuya dalmışken aldım onu, orta boyda bir kutuya yerleştirdim. Sonra biraz hava almak için evden çıktım. Uzunca bir süre yürüdüğümü hatırlıyorum, bu zamanda iyi bir düşünme şansı buldum. Kendime büyük gelen evimde yapayalnızdım, evimde benim sesimden başka bir ses duyulmuyordu. Yalnızlığımı paylaşacak birine ya da bir şeye ihtiyacım vardı. Bu düşünme esnasında kendi kendime dedim ki; - Bak Kemal! Sen yalnızlığını senden alacak, evde sana arkadaş olabilecek bir şeylere ihtiyacın yok mu? - Evet, bu sıralar buna çok ihtiyacım var. - Ee, o zaman ne düşünüyorsun. Bu kuş senin yalnızlığını alabilir, evde sana arkadaşlık yapabilir. Tabi sen ona iyi bakabilirsen. - Haklısın. Bu çok iyi bir fikir. Ben ona elimden geldiği kadar iyi bakarım. Baktım durum kötüye gidiyor, serbest bırakırım. Kendi kendime bu cümleleri söyledikten sonra, yolumu birden değiştirdim. Daha önceden yanından geçip de içerisine girmediğim kafes kuşları satan dükkâna çevirdim yönümü. Sevgili kuşum için bir kafes almayı planladım. Evet, o artık benim kuşumdu, bana yalnızlığımda arkadaş, sessiz kaldığımda odamda ses olacaktı. Dükkândan aldığım kafes ve kuşyemi ile heyecanlı bir şekilde geldim eve. Koşar adımlarla yaklaştım kuşumu koyduğum kutuya. Gelen ayak sesleriyle uyandı küçücük kuş, kutunun içerisinde çırpınıp duruyordu zavallı. İncitmeden iki elimle alıp yeni evine, kafesine koydum. Hala uçamıyordu, öyle iki kanadı yere sarkmış iki bacağıyla uçmaya çalışıyordu sanki. Aldığım yemlerden birazcık koydum önüne. Başlangıçta pek yüz vermedi ama acıkmıştı, belliydi halinden. O yemlerini yerken bende sevincimden uçuyordum adeta. Sonunda benimde bir kuşum olmuştu. Kafesimdeki kuş arkadaşımdı artık. Öyle güzeldi ki seyre daldım yeniden. Gagasını eğip yemden bir iki parça aldıktan sonra, kafasını kaldırıp o güzelim gözlerini dikiyordu gözlerime. Sonra tekrar eğiyordu gagasını önündeki yeme. Ben onun ötmesini bekliyordum, ama sevgili kuşum o gün hiç ötmedi, güzelim sesini duyurmadı bana. Bense sabırla ötmeye başlayacağı günü bekliyordum. kuay2 * Aradan üç gün geçmişti. Benim güzel kuşum ötmüyordu, oysa ben onun neşeli neşeli ötmesini istiyordum. Bunu sağlayabilmek için, yapmadığım kalmadı. Kafesin karşısına geçip saatlerce şaklabanlık yaptım, yinede olmadı. Gerçektende bu sevimli kuş hem yalnızlığımı, hem de sıkıntımı alıp götürmüştü. Hayata yeniden başlamış gibiydim artık, gülebiliyor eğlenebiliyordum, ama benim güzel kuşum ötmüyordu, canım bir tek ona sıkılır olmuştu. Zamanla bu durumunda geçeceğine emindim ve sabırla bekliyordum. * Son zamanlarda havalar iyice kötü olmuştu. Sık sık yağmur yağıyordu artık. Zamanımın çoğunu evde geçiriyordum, dışarı çıkıp gezecek halim kalmamıştı. Bir gece penceremin tıkırdamasıyla gördüğüm rüyanın en güzel yerinde uyandım. Saate baktığımda sabah olmak üzereydi, çok şaşırmıştım. Bu vakitte kim olabilirdi? Pencereden dışarı baktığımda kimseyi göremedim, birden canım kuşum ötmeye başladı. Hem de delice kafesin içerisinde bir oyana bir buyana uçup duruyordu, nede güzel ötüyordu üstelik. İyicene tuhaflaşmıştım, başta bir şeylerden ürktüğünü sandım, o yüzden ötüyor diye düşünmüştüm. Yaklaşık beş dakika sonra ötmesi aniden başladığı gibi yine aniden sessizliğe büründü. Başımı yastığa koyduğum da hala olayın şaşkınlığı içerisindeydim. * Aynı olaylar bir kaç gün daha sürdü. Geceleri penceremin tıkırdamasına benzer sesle uyanıyordum. O anlarda kafesimdeki kuşum ötmeye başlıyordu. Bense bir türlü bir şey göremiyordum. Yine telaşlanmaya başlamıştım. Bu durum hayra alamet değildi. Ertesi sabah ise gördüklerimle şok olmuştum. Hayatım boyunca böyle bir şeyle karşılaşmamıştım ve bir daha da karşılaşacağımı sanmıyordum. O zaman akıl falan kalmamış ne yapacağımı nasıl hareket edeceğimi şaşırmıştım. kuay-3 * Ertesi gün uyandığımda yağmur yağıyordu. Yağmurdan önce kafesimdeki kuşun öttüğünü fark ettim. Başta sevinmiştim. Kahvaltıyı bitirmek üzereydim ki pencerem yine tıkırdamaya başladı. Pencereye döndüğümde bir şey göremedim, aradan biraz zaman geçtikten sonra tekrar tıkırdamaya başladı. Bu sefer baktığımda başka bir kuş gagasıyla pencereme vurup duruyordu. Koşarak pencerenin yanına gittim. Kuş korkup kaçmadı, aksine vurmaya devam etti. Çok şaşırmıştım orada öylece durup pencereyi gagalıyordu. Açmaya yeltendiğim sırada uçup uzaklaştı, ağacın boş bir dalına kondu, gözü benim üzerimdeydi. Kafesimdeki kuş ise delirmişçesine ötüyordu. Sesi odayı inletiyordu adeta. Masaya oturup kahvaltıma devam ettim yapacak başka bir şeyim yoktu o anda. Pencerem yeniden tıkırdamaya başladı, bu sefer vurma sesleri daha fazlaydı, sinirlenmiştim. Pencerenin yanına koştum. Kuş yeniden uzaklaştı, ben ağaca konmasını beklerken o havada uçmaya başladı. Ne yapacağını merak etmiştim. Penceremin önünde öylece durup onu seyrediyordum. Kuş hala üzerime geliyordu. Pencereye yaklaşıp geri döneceğini sandım, yine yanılmıştım. Kuş hızlıca pencereye çarptı ardından sendeleyerek yere düştü. Düşme anı tekrar tekrar gözümde canlanıyordu. Kafesimdeki kuş iyice çılgına dönmüştü. Ben ise şaşkınlıktan hareket edemiyor, bir kafesteki bir yerdeki kuşa bakıyordum. Yerdeki kuş zorda olsa kalktı ve uçmayı başardı. Havalanıp biraz uçtuktan sonra ikici kez pencereme çarptı. Bu sefer penceremin camı kırılmıştı. İçeri girdiğinde yerde yuvarlanmaya başladı. İşte o an korkuya kapılmış, çarpma anından az önce odanın ortasına kadar gerilemiştim. Zavallı kuş odamın ortasında çırpınıyordu. Kırılan cam parçaları batmıştı her yerine, olduğu yerde can çekişerek öldü. Yerde yatan kuşa bakarken, arkamdan gelen kanat sesleriyle irkildim. Kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Kafesimdeki kuş delirmişti sanki. Küçücük yerde uçmaya çalışıyordu. uçarken göğsünü kafesin tellerine vurmaya başladı. Yanına koştum hemen. Ama ben yanına ulaşana kadar, kendisini kafes tellerine çarpa çarpa öldürmüştü. Kuşun ölü bedenini ellerime aldığımda gagasından kan geliyordu. Bir süre ellerimdeki cansız kuşa baktım sonra onunda yerde yatan kuşun yanına koydum, kanepeye geçip oturdum, o sırada aklım başıma gelmemişti. * Odamın ortasında yatan iki kuşa bakarken anladım. İkisi en başında dışarıda beraber uçuyorlardı. Birinin yaralanmasıyla eve almış, ayırmıştım ikisini de. O yüzden ötmüyordu kafesimdeki kuş. Diğeri ancak bir kaç gün dayanabilmişti yalnızlığa ve hasrete, gelip pencereme vurmaya başlamıştı özgür bırak diye. Kafesimdeki kuş ise diğerini gördüğünde ötmeye başlamıştı. Her şey gün gibi ortadaydı. Seviyorlardı bir birilerini. Bende seviyordum, ama orada, o iki küçük kuş kadar bile cesaretim yoktu. Kendimden utanmıştım. İnat ve kibir uğruna kaybetmiştim sevdiğimi. Aklım başımdan gitmiş eski günlere dönmüştüm yeniden. Seviyordum onu. Geri istiyordum. Paltomu giyindim çabucak, dışarı çıktım. Yıllardır kafeste yaşıyormuşum. Özgür bırakmamın zamanı gelmişti. Gidip onu bulacak ve geri alacaktım. Hava soğuktu. Paltoma sıkıca sarıldım, boş yolda hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Dışarıda hala yağmur yağıyordu... ( SON ) Öcal ŞAHİNGÖZLÜ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © öcal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |