"Hayranlığı o dereceye vardı ki; yere düştü ve kendinden geçti." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Neden yazıyorsun diye sorardın bazen. Bazı şairler şiir yazmaz sevdiğim. Hayattan çalarlar, hayatın onlardan çaldıklarını, olası bir körlüğün kör olası arifesinde. En mübah hırsızlık, en meşru ödeşmedir bu belki de. Ve ben ödeşemesem de gözlerinle, alçak gönüllü gülümsemelerimin altında yatan alçak bir gönlü saklayama da bakışlarım ve sen çalsan da beni her lahzada hayattan, bedenimi ele versen de teneşirlere, kelepçeleri bilezik bilsem de, ömrüm harap olsa da bukağı nöbetlerinde ben hep beş dakika yaşamak isteyeceğim gözlerinde. Yoksun sevgili, ben ne kadar varsam sen o kadar yoksun. Yokluğunda kim bilir yine hangi objenin tiryakiliğini yapacağım. Pes etmiştim artık, kelimeler eskisi kadar canımı acıtmıyordu. Acıyla eşdeğer haldeydim öyle ki bu vakitten sonra ızdırapsız geçen günler onulmaz bir yara, dayanılması güç bir çileydi. Aşkın bilirkişisi olmuş Napolyon ben ne yapayım.Velhasıl aşkın bilirkişisi değildim hatta hiçlik dışında hiçbir şeyin bilirkişisi değildim, biliyorum. Belki de bildiğim bir şey varsa, paralanmış bir akıldan geriye kalan, bir tutam yaşam isteğimdi, onu da gözlerinden alan. Hislerin hamallığını ödevliyordu hayat ve ben razıydım, aşkın yamaklığını yapacaktım, sevginin çırağı olacaktım belki de. Çok şey istemedim hayattan sevgili, sadece beş dakika yaşayacaktım gözlerinde… Hayata zor diyorlardı, oysa ne kadar kolaydı fon müziklerinin arkasına sığınmış isyan şiirleri yazmak, ne kadar da kolaydı üzmek / üzülmek / üzdürmek. Peki aksi… Ben istedim ki sevgilim, hisset… Kelimeler sadece harfleri ya da bir nesnesinin kimliğini taşımaz, hisleri de taşırlar. Gel sen de hisset. Bak, gam değil, nefret değil, şehvet değil, hatta düşündüğün gibi de değil, bu noktadan sonra aşk ve sevgi de değil. Dokun bak… Ben istedim ki hisset sevgilim, bizzat hissin kendisini hisset, benim hissettiklerimi hisset, beş dakika yaşayacaktım gözlerinde… Kolumu boylu boyunca uzattığımda bir parmak kalacak kadar uzaklıkta, ama sonuçta uzak, bir türlü dokunamadığım hayalden bir pencereden (gözlerin); elimi göğsümün sol üst köşesine hayli kuvvetlice bastırmama rağmen deri, et ve göğüs kemikleri hasebiyle yine bir türlü dokunamadığım, yine bir parmak uzaklıkta olan, ama sonuçta yine uzak, yürek penceresine aşk denilen bir rüzgârla cereyan yapıyordu hayat ve ben az kalsın yaşıyordum…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fatih, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |