ZAMANE İNSANI
Artık sevgiler de sanal. Özlemlerde. Hayat koşturmakla geçiyor. Bir başka yorgundur zamane insanı.Tükenmeyen kuyruklar, acılar ayrılıklar. Hasretler dinmiyor. Kavuştukça artan hasretler var . Artık karşılıklı konuşurken canlı seyrediyorsun dostlarını. Ama hasret eskisi gibi değil, muhabbetlerde öyle...Bir mektup parçası kadar doyurmuyor, bu canlı konuşmalar. Görüşmeler, konuşmalar, boş ve anlamsız. Kaç tilki dolaşıyor artık zihnimizin kıvrımlarında bilmek daha zor.
İçimizde bir yalnızlık ve yoksulluk var. Aldıkça eşyaları daha da artıyor bu
Yoksulluklar, açlıklar. Daha fazla, al al al yine de aç gözümüz doymuyor.Tıpkı susuzluğunu gidermek için kar yiyen adam gibi yedikçe artıyor susuzluğumuz.
Artık anneler, babalar, kızlarını sevmiyor. Paran varsa etrafında yalandan dostların var. Paran yoksa kapını çalan da yok.İftarların bile karşılığı var artık. Herkes kendi sınıfından yada üst sınıftan insanları çağırıyor, sofralarına. İftarlar da bile sırasıyla. Siz gördünüz mü bir yoksulu , bir öğrenciyi başka sınıf insanların arasındaki sofrada.
Sevgilerde artık korkutuyor beni . Seni seviyorum demek Ferhat a dağ deldirirken, günümüzde farklı anlamlara geldi .Şefkatli bakışlarda yok artık. Başları okşanan çocuk da
zor bulunur bundan böyle. Beklentimiz olmadığı yerlere telefon dahi etmezken, işimizi yapacak olanlara ne hediyeler almıyor muyuz? Annemize almadığımız hediyeleri kimlere almıyoruz ki.
İnsanlar açlığın dan ölürken, bazıları da obezite den kurtulmanın çaresini arıyorlar. Koştukça daha çok yoruyorlar kendilerini . Ah!! Yalnızlıklarımızı otolarda ki müziğin sesiyle bastırmaya çalışmıyor muyuz? Çevremiz gittikçe daralıyor. Daraldıkça biz de daralıyoruz.
Stres de bizim ayrılmaz bir parçamız olmuş . Hastane köşelerinde dostlar, akrabalar yalnız.
Ziyaretçileri yok. Anneler, babalar , kardeşler, bakım evlerinde. Yılda bir kez de olsa günlerini bekliyorlar . Ya gelirse…. Diye. Bayramlarda akraba ziyareti değil, otelin yıldızını soruyorlar.Sahi sizin ki kaç yıldızlı?
Çocuklarımız bir yarışçı . Hep hayatı boyunca birilerini geçsin ki, bir yere gelebilsin. Geçemeyenler ise, bir başka bahara bıraksın ümitlerini.Yada yıllarca içinde bir uhde olarak kalsın ne çıkar bundan. Üstte kalana ne mutlu , altta kalanın vay haline.
Bekarlar evli olmadıkları için umutsuz ve üzgün, evlilerde bekarlıktaki kadar serbest ve huzurlu değil. Kaynanalar gelini beğenmez, gelinler kaynanayı. Kız annesine gitmek ister; babası tatlı gel kızım der, kaynata oğlum gelini getir der gelin “aman bıktım annenden ,baban dan” der. Dost bildiklerin harcamak için bekler köşe başlarında. Yüzüne gülüp de arkandan ne dolaplar döndürür , yıllar yılı dost sandığın insanlar . İhtiyacın varsa biraz paraya, istemekten dönersin maskaraya. Gel gülme arkadaş, sende dua et bu bahtı karaya. İnanmazsan yaz bir kenara.
“Çabuk unutuluyor nice ölen kahramanlar” dese de birileri; Unutulanlar, unutanları asla unutmazmış. Ne yapalım kader der, geçeriz bazen. Her yokuşun bir inişi, Bal yapan arının arkasında iğne varmış. Gül dikensiz, fasulye, kökensiz olmazmış.
Yorgunum bunları düşünmekten.Yorgunum…Çok yorgunum. Bitmekte olan sularımızı mı düşüneyim.Tasarruf etmediğimiz parayı mı, havayı mı , tabiatı mı , tasalanayım. Dostluklar içinde dostsuzluğu mu, düşüneyim. Kusursuz dost arayanı mı?