..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyayý isteyen bilime sarýlsýn, ahireti isteyen bilime sarýlsýn; hem dünyayý hem ahireti isteyen yine bilime sarýlsýn" -Hz. Muhammed
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
ÝzEdebiyat - Yazar Portresi - Abdullah Çaðrý ELGÜN
Abdullah Çaðrý ELGÜN - Çaðrý
Site Ýçi Arama:


Öykü
  Ýlyas Ali Daþtan, Hayata Can Suyu (Abdullah Çaðrý Elgün (Abdullah Çaðrý ELGÜN) 13 Ocak 2023 Halk Öyküleri 

ÝLYAS ALÝ DAÞTAN ‘IN “HAYATA CAN SUYU” ADLI KÝTABI ÜZERÝNE Abdullah Çaðrý ELGÜN KÝTAP HAKKINDA BÝRKAÇ SÖZ: Editörlüðünü Faruk DEMÝREL’in yaptýðý Kitap: “Ubuntu Yayýnlarý: 64” tarafýndan numaralý eser olarak yayýnlanýyor. Basýmý: Bizim Büro, Matbaa, Ankara; Sertifika Numarasý: 49059, olan kitap Birinci Basýmý: Eylül, 2021, tarihi olarak veriliyor. 13.5x21 Ebatýnda, Karton kapak içinde, birinci hamur saman kâðýda basýlýyor. Kitabýn geliri, SMS Hastalarýna “Can Suyu” olmasý “1Kitap 1Nefes” baþlýðý ile okuyucusuna sunuluyor. Teþekkür sayfasýnda ise kitabýn birinci basýmýna destek çýkan: Akdeniz Huzurevi Yaþlý Bakým Merkezi ile Akdeniz Medyasýna teþekkür ediliyor. Kitap toplam: 160 sayfa olup, içinde zevkle okunabilecek yirmi (20) hikâye barýndýrýyor: Sekizinci sayfada yer alan: “Neden Hayata Can Suyu?” sorusuna cevap veriliyor. SMS (Sipinal Müsküler Atrofi) adý verilen hastalýða yakalanmýþ çocuk, genç ve yaþlýlarýn SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu)nun karþýlamadýðý bu ilacý alamamalarýndan doðan can kayýplarý ve onlara yardým amaçlý çýkan, bu kitabýn, bir nebze olsun bunlara “Can Suyu” olabilmesini umut eden, bir sayfalýk temenni söylemleri yer alýyor. KÝTAPTAKÝ HÝKÂYELER: Kitap “Annemin Sýradan Bir Günü” adlý hikâyesi ile baþlayýp, “Tuzlayalým da Kokmasýn” hikâyesi ile son buluyor: “Annemin Sýradan Bir Günü”, “Arkadaþým Paron Salih”, “Büyükþehir Yaþam Koçu”, “Darwin’in, Yanýlgýsý”, “Eski Numara”, “Gazoz Kapaðý”, “Ýçimdeki Çocuk”, “Ýlk Aþk”, “Kambur Ruhlar”, “Kanseri Ýlk Defa Yenen Kadýn: Maviþ”, “Kara Kedi Kâbusu”, “Kuþ Yuvasý”, “Küçük Pembe Kanat”, “Mayýs Potkalý”, “Orada Bir Köy Var Uzakta”, “Senli Kiþiler ve Yerler”, “Son Ebe”, “Tayin Meselesi”, “Tuzlayalým da Kokmasýn” “HAYATA CAN SUYU”, KÝTABINDAKÝ HÝKÂYELERÝN KONU ve TEKNÝK YAPISI: HÝKÂYE: Yaþanmýþ veya yaþanabilir bir olayý, belli kurallara baðlý olarak anlatan kýsa yazýlara hikâye (hikâye) denir. Hikâyede kiþiler, hayatlarýnýn sadece bir yönüyle ele alýnýrlar. Olay; veya kiþilere ait ayrýntýlara girilmez. Hikâyede kiþi ve olay sayýsý azdýr. Kimi zaman olaya gerek duyulmaz. Hayatýn bir kesiti alýnarak hikâyeleþtirilir. Bir “an” ýn hikâyesi oluþturulur, “insan gerçeði” bir iki yanýyla ele alýnýr. Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn: “Tayin Meselesi”, “Orada Bir Köy Var Uzakta” adlý eserinde bu durumu görmek mümkün olmakla birlikte, kiþi ve olayýn ayrýntýlarýna kaçýnýlmýþtýr. Örnek: “…köyümüz kartal tepesini andýran bir mevkide, kuþ bakýþý ovada, olup bitenleri görecek yükseklikte konuþlanmýþ bir Türkmen köyüydü. “Ýlyas Ali DAÞTAN, “Hayata Can Suyu: Annemin Sýradan Bir Günü”, s.9” …Annem, tek can ile alternatif bir hayat biçimi düþünmeden çalýþýrdý. Köydeki bütün analar gibiydi. Kendi anasýndan gördüklerini öðrendiklerini bir nesil daha sürdürme misyonu vardý. “Ýlyas Ali DAÞTAN, “Hayata Can Suyu: Annemin Sýradan Bir Günü, s.9” “Gecenin en karanlýk yaný, þafaðýn sökmek üzere olduðu andýr. Tan vakti, birazdan gürül gürül bir yaþamýn Sürrealist bir muþtusunu taþýmaktadýr. Bunu keyif için deðil, her gün sorumluluk diye bilen anneme romantizm dilinde anlatamam.” Ýlyas Ali DAÞTAN, “Hayata Can Suyu: Annemin Sýradan Bir Günü, s.10” Ortaçaðda özellikle Hindistan’da “Bin bir Gece Masallarý”yla saðlam bir hikâye geleneðinin varlýðý bilinmektedir. Bu gelenek Arapçadan yapýlan çevrilerle Avrupa’ya yayýlmýþtýr; ancak bu çað Avrupa’sýnda yaygýn olan hikâyeleri, masal, efsane, rivayet anlatýmlarýndan ayýramýyoruz. Bizde, 1839 Tanzimat’ýn ilanýný takiben dönemde, Batý’nýn etkisiyle edebiyatýmýza giren modern hikâyeden önce Türk Edebiyatýnda yüzyýllar süren saðlam bir hikâye geleneði vardý. Günümüzde de yaþayan halk hikâyeleri, meddah hikâyeleri, köy odalarýnda sazlý sözlü anlatýlan hikâyeler, tandýr baþý hikâyeleri, kýraathanelerde anlatýlan hikâyeler, halk masallarý, bu geleneðin birer belgesi olarak karþýmýza çýkarlar. VIII. IX yy. ortaya çýkan; fakat XIII. ve XIV. yüzyýllarda yazýya geçirildiði sanýlan Oðuznâmeler, Dede Korkut Hikâyeleri, çaðdaþ hikâye tekniðine uygun yapýsý ve kurulumu ile Türk Edebiyatýný kuranlarýn Batý’dan çok önce hikâyeyi keþfetmiþ olduðunu göstermektedir. Hikâye hayatýn bütünü içinde; fakat bir bölümü üzerine konulmuþ derinliði olan bir gözlüktür. Bu gözlüðün arkasýnda kimi zaman olay, geliþim evreleriyle; kiþi, zaman, çevre baðlantýsý içinde, hikâye boyunca incelenir. Burada yazar, bir plana baðlý kalýr. Klasik vak’a hikâyeleri dediðimiz bu hikâyelere Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu” adlý kitabýndaki hikâyeleri ile de benzerlik gösteriyor. Bu teknik yapý, Fransýz yazar Guy de Maupassant tarafýndan yaygýnlaþtýrýldýðý için; klasik vak’a hikâyelerine: “Maupassant Tarzý Hikâye” de denir. Bu tarzýn bizdeki en önemli temsilcileri Ömer SEYFETTÝN, Refik Halit KARAY, Hüseyin Rahmi GÜRPINAR gibi yazarlardýr. “Hayata Can Suyu” hikâye kitabý ile Ýlyas Ali DAÞTAN, bu yolda ilerlemek istemektedir. Hikâyede, kimi zaman gözlüðün arkasýndan incelenen olay deðil, hayatýn küçük bir kesiti, insan gerçeðinin kendisidir. Bu tarz hikâyenin dünya edebiyatýndaki temsilcisi ise Anton ÇEHOV’dur. ÇEHOV tarzý hikâyede baþarýlý yazarlarýmýz arasýnda Sait Faik ABASIYANIK, Memduh Þevket ESENDAL vardýr. Ýlyas Ali DAÞTAN ise bu yolun baþýna ulaþmýþ, kendisinden ileri yürümesi beklenen, gelecek vadeden hikâyecilerden sayabiliriz. Hikâyede Olay, Plan ve Konu: Vak’a hikâyelerinde durum, faaliyet önem arz etmektedir. Hikâye boyunca olay çeþitli yönleriyle irdelenir. Ayrýca olayýn baþlamasý, geliþmesi ve belirli bir sonuca ulaþmasý gerekir. Sonuç, okuyucuyu þaþýrtmaz; olayýn geliþim aþamasýnda yer yer, meraklandýrma öðeleri görülür; düðümler oluþur; arkasýndan çözümler gelir. Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu” kitabýndaki hikâyelerinde “Plan, Konu ve Olay”ý görmek mümkün oluyor. Hikâyede Olay Üzerinde söz söylenen, fikir yürütülen olay; veya durumdur. Hikâyelerde yaþanmýþ; veya yaþanabilir olaylar ele alýnýr. Ýlyas Ali DAÞTAN “Hayata Can Suyu” hikâye kitabýnda bunu gerçekleþtirmiþtir. Hikâyede Plan Hikâyede plan hikâye çeþidine göre deðiþmektedir. Bu tür bir olay hikâyesinde, serim(giriþ), düðüm(geliþme), çözüm(sonuç) bölümü vardýr. Serim: Bölümünde olay, kiþi ve kiþiler genel anlamda tanýtýlýr. Zamana ve mekâna baðlý özellikler, olay; ve kiþilere baðlý olarak verilir. Düðüm: Yazar, hikâyede, olayýn akýþý içinde kiþiler, zaman, yer öðelerine yönelik bilinmezler düðümünü oluþturur. Hikâyelerin hacim olarak geniþ ve kapsamlý olmamasý, düðüm sayýsýnýn da sýnýrlý olmasýný saðlar. Merak öðesi olayý sürükler. Çözüm: Olay Hikâyelerinde merak öðeleri, ana düðüm, genellikle beklenmedik biçimde çözülür. Hikâyedeki ana olay okuyucuyu etkileyecek bir sonuca ulaþýr. Klasik olay hikâyelerinde ulaþýlan bu sonuç sürpriz olmaz. Çözüm bölümü, hikâyede her þeyin bittiði anlamýnda deðildir. Birçok hikâyede, hikâyenin baþlangýcý; ve sonucu, okuyucu tarafýndan tamamlanýr. Belli bir olay üzerine kurulmayan, anlatýmýn ön planda olduðu, hayatýn bir kesitinin anlatýldýðý hikâyelere Durum Hikâyesi denir. Kurucusu Anton ÇEHOV’ dur. Yazarýn bir plan yapma zorunluluðu yoktur. Durum Hikâyelerinde serim, düðüm, çözüm düzeni, olay hikâyelerinden farklýdýr. Olay Hikâyelerinde önemli ve öncelikli olan merak öðesi, Durum Hikâyelerinde kiþisel ve sosyal yorumlardan, duygu ve hayâllerden sonra gelir. Durum Hikâyelerinde belli bir düþünce güdülmez. Yazar kendi kiþiliðini saklar. Durum Hikâyelerinde hikâye kahramanlarý tam olarak tanýtýlmaz. Kiþilerin hayat tarzlarý, zaman ve mekâna baðlý olarak, doðal anlatým içinde okuyucuya sezdirilir. Çevre ve insana ait ayrýntýlar dikkatle ve tüm canlýlýðýyla verildiði halde; düðümlerin çözümü belli bir sonuca ulaþmaz. Olaylarýn ve durumlarýn akýþý, okuyucunun hayâl gücüne býrakýlýr. Durum Hikâyelerinde çoðu zaman olay hikâyenin bittiði yerde baþlar. Hikâyede Zaman Zaman, hikâyenin temel öðelerinden biridir. Klasik Olay Hikâyelerinde anlatýlan olay veya olaylar, zamana baðlanýr. Olay belli bir zaman dilimi içinde baþlar, geliþir ve biter. Ýlyas Ali DAÞTAN “Hayata Can Suyu”’ kitabýndaki hikâyelerinde zamana baðlanmýþ. Belli bir zaman diliminde baþlayýp, bazan bir günde bazan da günlere yayýlarak bitiyor. Hikâyenin konusuna ve yapýsýna göre zaman uzar veya kýsalýr; ancak hikâyede yýllarý alan bir zaman, söz konusu deðildir. Ýlyas Ali DAÞTAN “Hayata Can Suyu”’ kitabýndaki “Tayin Meselesi” adlý hiykâyede bu durum istisnadýr. Durum Hikâyelerinde, akan zamana yer verilmez. Belli zaman içinde geliþen olay ve olaylar zinciri olmadýðý gibi, olaya baðlý deðiþen bir zaman da yoktur! Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu: Tayin Meselesi” hikâyesinde olaylar yýllarca sürmüþtür. Mekân Klasik Olay Hikâyelerinde olayýn geçtiði yere mekân denir. Yazar olayýn geliþimi içinde, fazla detaya inmeden, olayýn geçtiði mekâný da anlatýr. Durum Hikâyelerinde mekân anlatýlmaz, sezdirilir. Mekâna iliþkin verilen ayrýntýlar, hikâye konusuyla baðlantýlýdýr. Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu” adlý kitabýndaki hikâyelerinde mekân çok renkli, çeþitli ve zengindir. Örneðin: “Arkadaþým Paron Salih, Büyükþehir Yaþam Koçu, Darwin’in Yanýlgýsý, Gazoz Kapaðý, Ýçimdeki Çocuk, Ýlk Aþk, Kambur Ruhlar, Kanseri Ýlk Defa Yenen Kadýn: Maviþ, Kara Kedi Kâbusu, Kuþ Yuvasý, Küçük Pembe Kanat, Mayýs Potkalý, Orada Bir Köy Var Uzakta, Senli Kiþiler ve Yerler, Son Ebe, Tayin Meselesi, Tuzlayalým da Kokmasýn” en güzel örneklerdir. Hikâyede Kiþi, Kiþiler Hikâyede: Birinci, ikinci ve üçüncü kiþi gibi sýnýflandýrma yapýlýr. Birinci kiþi baþ kahramandýr, diðerleri ise yardýmcý elemanlardýr. Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu” adlý kitabýndaki hikâyelerinde kiþiler: “Anne, baba, çocuk, komþular, arkadaþlar, kambur ruhlar, oyunlar, hastalýklar, köy, kasaba, þehir”, olarak görülmektedir. Olay Hikâyelerinde: Hikâye kiþileri az da olsa fizikî ve ruhî özellikleriyle tasvir edildikleri halde; Durum Hikâyelerinde, kiþiler tanýtýlmaz, olayla ilgili yönleri öne çýkarýlýr. Hikâyede Yazým Dili ve Ýfade Çeþitleri Hikâye kiþileri, günlük konuþma dilinin tüm canlýlýðý ile karþýlýklý konuþmaktadýrlar. Hikâye dilinde cümleler genellikle kýsadýr. Anlatým, günlük söyleyiþte görülen deyim ve sözcüklerle zenginleþtirilmiþtir. Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu” adlý kitabýndaki hikâyelerinde ifade çeþitleri: “Salih’in bir baþka huyu da sürekli olarak baþýný soluna çevirip arkasýnda birinin olup olmadýðýný kollamaktý. Tedirgin bir yüz haliyle sanki sol yanýndan bir hamle gelecek gibi yaþýyordu!..” Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu: Arkadaþým Paron Salih, s.15” Salih’in kafasýna sopalarla vurmuþlar. Hastaneye götürülüp baþýna dikiþ atýlmýþ. Sonraki günlerde kafasýndaki yara iyileþti; ancak aldýðý darbelerden dolayý sýk sýk baþýnýn aðrýdýðýný söylüyordu… Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu: Arkadaþým Paron Salih, s.18” Ýfade Çeþitleri Olay ve Durum Hikâyelerinde anlatýlanlar ya yazar tarafýndan ya da hikâye kiþisi tarafýndan dile getirilir. Hangi durumda olursa olsun, hikâyeye, anlatýcýnýn bakýþý hakimdir. Olay ve durum, anlatýcý tarafýndan yönlendirilir. Anlatýcý, hikâye kahramaný; veya kahramanlarý adýna düþünür. Hareketleri ve durumlarý anlatýcý yorumlar. Görüldüðü gibi hikâyede iki türlü anlatým biçimi vardýr. Hikâye kahramaný tarafýndan anlatýlanlar hikâyelerde “birinci kiþili” anlatým; yazarýn aðzýndan anlatýlanlar ise hikâyelerde "üçüncü kiþili" anlatýmdýr. Bazý hikâyelerde bu iki anlatým biçimi, birlikte kullanýlýr. “Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu” adlý kitabýndaki hikâyelerinde ifade biçimleri kendi aðzýndan nakledilmektedir. Bu anlatým tarzý, “birinci kiþili”, "üçüncü kiþili" ve “Ben Anlatýcýlý” ifadelerdir. Hikâye dilinin zenginliði, yazarýn dile hakimiyetiyle ilgilidir. Hikâye dili, yazardan yazara, ayrýca hikâye türüne ve konusuna göre deðiþir. Durum Hikâyelerinde ise günlük dil kullanýlýr. Örnek: “Þimdiki halimle yaþlý bir sümenim. Rengim yer yer bordoyu hatýrlatýr. Köþelerim delinmiþ, içimdeki mukavvalar görünmektedir. Üçgen biçiminde ortaya çýkan bu mukavva parçalarý tükenmez kalem ile boyanmaktan bir hal almýþtýr.” “Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu: Bir Sümenin Hikâyesi, s.20” “Memuriyet hayatý biz sümenler için de etme bulma dünyasýdýr!.. “Etme sümeni yerinden, yeni sümen de seni eder köþkünden.” Diye sümen atalarýmýzýn bir sözü vardýr! Zaten bu denli sýk yönetici deðiþtiren bir ülkede sürekli sümen deðiþmesi de normaldir!.. Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu: Bir Sümenin Hikâyesi, s.21”” MODERN HÝKÂYE Yazarýn, insanlarýn her gün gördükleri; fakat düþünmedikleri bazý durumlarýn gerisindeki gerçekleri hayâl ve birtakým olaðanüstülüklerle anlattýðý hikâye biçimine Modern Hikâye denir. Hikâyede bir tür olarak 1920’li yýllarda ilk defa Batý’da görülen bu anlayýþýn en önemli temsilcisi Franz KAFKA’dýr. Bu türün bizdeki temsilcisi Haldun TANER, hikâyelerinde, genellikle büyük þehirlerimizdeki yozlaþmýþ tipleri, sosyal ve toplumsal bozukluklarý, felsefi bir yaklaþýmla ele alýr. Yazar sade anlatýmýna ince bir yergi ve yer yer, alay katarak, olay ve kiþilerin gerçek yönlerini göz önüne serer. Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu” adlý kitabýndaki hikâyelerinde durum farklýdýr. Köy hayatýný, köydeki bir ailenin yaþayýþ biçimi, Dibek, Soku, Cem Evi, Yufka Arasý Somun Dürümeci, Kara Lastik ve Çedik, Çerçi, Eþek Þakasý, Kýnalý Keklikler ve Çekirgeler, Bað Bozumu, Peri Bacalarý ve Yedi Kýzlar, Harman Yeri, Buruk Dursun ve Deli Hava, Karabaþ, Gazel ve Yangýn, Okul, Kara Kavak, Çeþme/Pýnar, Yunak, En Baþý; Paron Salih, Sümen …vb. bir yýðýnla konular ve bunlarýn etrafýnda geliþmiþ anlatýmlar yer almaktadýr. NOTLAR Türk Edebiyatýnda ilk hikâyeler, Samipaþazâde Sezai’nin yazdýðý küçük eserlerdir. Batýlý anlamda hikâyenin Türk Edebiyatýndaki ilk temsilcisi Ömer Seyfettin’dir. Avrupaî tarzýn ilk HÝKÂYE ve ROMANCILARI Ahmet Mithat Efendi, Emin Nihat Bey, Þemseddin Sami Bey’dir. Ahmet Mithat Efendi neþirlerinde 1870 yýlýnda KISSADAN HÝSSE, LETAÝF i RÝVÂYET’in ilk beþ bölümü ile baþlar. 1873’te baþlayýp, 1875’te biten Emin Nihat Bey’in MÜSAMERETNAME’si ikinci teþebbüstür. 1875’te ÞEMSETTÝN SAMÝ’nin TAAÞÞUK i TALAT ü FÝTNAT’ýdýr. Modern Hikâyenin Türk Edebiyatýndaki temsilcisi ise Halit Ziya UÞAKLIGÝL ve Haldun TANER’dir. Türk hikâyeciliði, ilk olarak Ýlk Çað, Türkistan, Binbuda Kütüpanesi’nde bulunan Uygurca, Samoyetçe, Sankritçe, Sogutça hikâyeleridir. (Kaynanam Kara Papam Kara, Ýkiz Kardeþ Hikâyeleri) Bunlar Anadolu’da masala ve tarihî eserlere girmiþtir. Bunlar da: Oðuznâmelerimiz, Dedekorkut Hikâyelerimizdir. Sonraki yüzyýllarda ise bunu: Leylâ ile Mecnûn, Ferhat ile Þirin, Yusuf ile Züleyha, Arzu ile Kamber, Zaloðlu Rüstem Köroðlu…vb. hikâyelerdir. Hoþa giden, eðlendirici anlatýmlar olarak geliþen hikâyeye, bu anlamýyla Homeros destanlarýnýn ve Heredot Tarihi’nin anlatýmlarýnda da rastlanýr. Ortaçaðda özellikle Hindistan’da “Binbir Gece Masallarý” ile saðlam bir hikâye geleneðinin varlýðý bilinmektedir. Bu gelenek Arapçadan yapýlan çevirilerle Avrupa’ya yayýlmýþtýr; ancak bu çað Avrupa’sýnda yaygýn olan hikâyeleri, masal, efsane, rivayet anlatýmlarýndan ayýramýyoruz. Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu” adlý kitabýndaki hikâyelerinde geçen olay gerçek hayatýn içi ve ta kendisidir. Hikâye türünün ilk büyük baþarýsýný XIII. Yüzyýlda Ýtalyan Edebiyatýnda görüyoruz. Bu yüzyýlda yazýlan hikâyelerin büyük çoðunluðu nüktelidir; ancak macera hikâyeleri de az deðildir. Hikâyeye bugünkü anlamda ilk edebî kimliði kazandýran Ýtalyan Yazar Boccacio’dur. Sanatçý, Rönesans hikâyecilerini de etkilemiþtir. Rönesans’tan sonra hýzla geliþen hikâye XIX. Yüzyýlda edebiyatýn en yaygýn türlerinden biri olmuþtur. Ayný yüzyýlda, Tanzimat’ýn ilanýný takiben Batý’nýn etkisiyle edebiyatýmýza giren modern hikâyeden önce Türk Edebiyatýnýn yüzyýllar süren saðlam bir hikâye geleneðine ulaþmasýný saðlamýþtýr. Bir kýsmý günümüzde de yaþayan halk hikâyeleri, meddah hikâyeleri, halk masallarý bu geleneðin tanýklarýdýr. XIV. ve XV. yüzyýllarda yazýya geçirildiði sanýlan Dede Korkut Hikâyeleri, Oðuznâmeler, çaðdaþ hikâye tekniðine yakýn kurgusu ve planýyla Türk Edebiyatýnýn bir kýsým anlatýmlarda Batý’dan ileride olduðunu gösteren eserlerdir. Hikâye kelimesi ilk olarak Tanzimat’ta “Roman” karþýlýðýnda kullanýldý. Bugünkü anlamda hikâyelere ise “küçük hikâye” denildi. Haldun TANER: “Hikâyeyi romanýn kýsasý, romaný hikâyenin uzunu sanmak bence yanlýþtýr; hem “hikâye”nin hem de “roman”ýn ayrý özellikleri vardýr. Tekniði baþka iþleyiþi baþka üslubu baþka iklimi baþka….” diyor. MODERN HÝKÂYE Yazarýn insanlarýn her gün gördükleri; fakat düþünmedikleri bazý durumlarýn gerisindeki gerçekleri hayâl ve birtakým olaðanüstülüklerle anlattýðý hikâye biçimine Modern Hikâye denir. Hikâyede bir tür olarak 1920’li yýllarda ilk defa Batýda görülen bu anlayýþýn en önemli temsilcisi Franz Kafka’dýr. Bu türün bizdeki temsilcisi Haldun Taner hikâyelerinde genellikle büyük þehirlerimizdeki yozlaþmýþ tipleri sosyal ve toplumsal bozukluklarý, felsefî bir yaklaþýmla irdeler. Yazar, sade anlatýmýna ince bir yergi ve yer yer alay katarak olay ve kiþilerin gerçek yönlerini göz önüne serer. NOTLAR: Türk Edebiyatýnda ilk hikâyeler: Sami Paþazâde Sezai’nin yazdýðý küçük eserlerdir. Batýlý anlamda hikâyenin Türk Edebiyatýndaki ilk temsilcisi Ömer Seyfettin’dir. Modern hikâyenin Türk Edebiyatýndaki temsilcisi ise Haldun Taner’dir. Roman ve hikâye arasýndaki farklarý Dikkatten kaçýrmamak gerekir. Roman nedir? Hikâye nedir? Roman ile hikâye arasýndaki fark ne? Bu sorulara cevap aramak, bir mecburiyet olmuþtur. Edebiyat dünyasýnda, biliniyor gibi görünen birçok kavram, aslýnda tam olarak nedir bilinmemektedir. Hikâyeyi bu görüþle açmak ve tanýmlamak yerinde olacaktýr: Kelime olarak, Ýtalyancadan, ‘Novella’ kelimesinden gelmiþtir. Türkçe anlamý ile de: ‘Yeni’ mânâsýna gelmektedir. Hikâyenin tanýmý; az insanlardan oluþan, sýnýrlý bir periyodikte geçen, sýnýrlý bir çevrede cereyan eden, kýsa bir kurgusal edebiyat anlatýmýdýr. Hikâyelerin, genellikle, “sürpriz”; ama “mantýklý” bir sonuçlarý vardýr. Hikâyelerin konusu, tipik olarak, tek yönlüdür. Kronolojik zaman dilimi, hýzlý bir þekilde ilerler ve çok kýsadýr. Hem kiþi sayýsý hem de “çevre”, sýnýrlýdýr. Romanda halk dili olmalýdýr. Roman, geniþ hacimli, en azýndan bir; ama genellikle birden fazla kiþiyi ihtiva eden, uzun zaman dilimini gerektiren, bir uzun kurgusal edebiyat metnidir. Kiþisel geliþim üzerinedir. Romandaki kiþiler, genellikle ayný ve dar bir çevreden deðil; deðiþik çevredendir. Roman, temel bir merkez; ama birçok eylem çeþitliliðini barýndýrýyor. ANLATICILAR TÝPÝ (TÝPOLOJÝSÝ, KARAKTERÝ) 1.Anlatýcý Tipi (Karakteri) Bir anlatý metni ile ilk karþýlaþýldýðýnda ilk tanýþýlan eleman hikâyeyi nakledendir. Burada söylenilen hususun sadece kurgulu metinleri kapsamadýðý açýktýr. Kurgu metinlerin sistemli incelenmesi yapýldýðýnda da anlatýcý ya da anlatý vasýtasý olarak adlandýrýlan lengüistik figürün büyük bir önem ihtiva ettiðini söylemek mümkündür. Roman sanatýnýn temeli bakýþ açýsýna göre, onun problemi üzerinde yükselir. Bunu görmemezlikten gelen yazar, üzerinde durduðu temâyý ve anlamý aktarmada yeterince baþarýlý olamaz. Anlatýmýn seviyesinin tespitinde karþýlaþtýðýmýz yapýlarýn içerisinde, kurgu anlatýlarýn en temel unsuru olan anlatýcý, anlatýcýlarý hem dýþ anlatýcý hem de iç anlatýcý olarak görebiliriz. Bunlarýn her ikisi de anlattýklarý metin içerisinde, pozisyonlara göre iki baþlýk altýnda toplanýrlar: Þayet bir anlatýcý anlattýðý hikâyenin katýlýmcýlarýndan biri ise, “benzer anlatýcý” dýr. Anlatýcý anlattýðý hikâyenin dýþýnda kalan, katýlýmcýlarýndan biri olmadýðý bir konumda ise, o taktirde benzer olmayan anlatýcý olarak isimlendirilir. Micke Bal’in adlandýrmasýyla: A: Dýþ Anlatýcý B: Karakter Anlatýcý (Sýnýrlý). Diðer bir benzer ayrýmla da: “Ben Anlatýcý(lar) ve “Üçüncü Kiþi Anlatýcý(lar) olarak tespit etmem mümkündür. Bu bilgiler ýþýðýnda hikâyeye yaklaþtýðýmýzda anlatýcý, bu kurgu dünyasýnýn varlýklarýndan biridir. I. Tekil þahýs konumundaki anlatýcý hikâye kahramanlarýndan biridir. Olaylarý yaþayan ve anlatan ayný kiþidir. Örnek: “Malûm ülkemizde, özellikle de Kamu Kurumlarýnda referans olmadan, Tavsiye Kartý götürmeden bir bürokrata iþ yaptýrmak, kolay deðil!.. Bizde her iþ buna bakar. Tavsiye Kartý veya söz geçer bir referans olmayan ve taþrada çalýþan bir memur belki yýllarca ilk atandýðý yerde kalýr…. Hatta orada unutulur. Emekli olunca memleketine dönüp ailesine öyle kavuþur!.. Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu: Tayin Meselesi, s.147” Altý ay geçtikten sonra eþ durumundan tayin için dilekçe verdik. … Karþýlýklý dilekçe ve matbu “Red Yazýsý” atýþmalarý beþ yýl sürdü… …Umut dünyasý iþte. Ýnsan baþýna gelmeyince bilmiyor. Kim ne derse ona yöneliyorum. …Memlekete döndükten sonra hanýmý çalýþtýðý ile mecbur ediyorum. Terminalde ikimizin de gözlerinden yalar boþanýyor!.. Hanýmý teselli ediyorum. Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu: Tayin Meselesi, s.149” …Ellerim önümde baðlý Müdürüm Tarýk Beyin ellerine atýldým.Müdür deðil sanki baba… “Bu iþi olmuþ bil!” dedi. Allah sizi inandýrsýn. Ýçim nasýl huzur doldu. Adamýn ellini tutup zorla öptüm… Ben bu iyiliði arkadaþlarýma anlatýp Müdürü överken, Çaycý Ýzzet geldi. Anlattýklarýna kulak misafiri olmuþ: “Býrak Bey! O düzenbaz adamdan sana hayýr yok!” demesin mi? Bütün hevesim kursaðýmda kaldý… Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu: Tayin Meselesi, s.150” Metin aktarýmýnda tekil I.þahýs’ýn (m) kullanýlmasý anlatýcý tipinin tesbiti için önemli bir ipucudur. Bu hikâyede anlatýcý, “ben anlatýcý”dýr. Hikâyede anlatýcý tipini ele veren önemli ipuçlarýndan biri de, anlatýcýnýn hikâye kahramaný ile ayný ortamda (hapishane) olduðunu belirtmesi ve onun hal ve hareketlerini gözlemleyebilmesi ve onlarý aktarabilmesidir. Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu: “Arkadaþým Paron Salih, Kambur Ruhlar, Kanseri Ýlk Defa Yenen Kadýn: Maviþ, Kuþ Yuvasý, Küçük Pembe Kanat, Mayýs Potkalý, Orada Bir Köy Var Uzakta, Senli Kiþiler ve Yerler, Son Ebe, Tayin Meselesi, Tuzlayalým da Kokmasýn” Kiþiye dayalý anlatýmlarda anlatýcý, karakterin fizyolojik özelliklerini, genç yaþlý dýþ görünüþ ile ilgili giyim ve kuþamýna önem vermesi, eðilimleri, duruþu, bakýþý, insan üzerinde býraktýðý izlenimler ve ismi verilmelidir. Bunlar anlatýcýya aktarýlan önemli unsurlardýr. Örnek: “… Beþ yýlda bizim hanýmýn bütün saçlarý aðarmýþ… Benim kafam da sýrmalý ayna gibi olmuþ. Ben hanýma bakýyorum, o bana bakýyor. Neredeyse birbirimizi tanýyamayacaðýz. Beþ yýl önce evlenen o genç insanlardan eser kalmamýþ… Görüntü olarak, yaþlanmýþ ve çökmüþ gibi dursak da daha yaþýmýz genç… Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu: Tayin Meselesi, s.154” Yazar, Yani Anlatýcý Hikâye Katýlýmcýlarýndan Biri Olarak: a) Karakteri fizyolojik bakýmýndan tanýtmasý, b) Kahramanýn ismi ve ailesi hakkýnda az çok bilgi vermesi, c) Aktörün, öðrenmeye yani bilgi edinmeye açýk olmasýný söylemesi gibi unsurlar anlatýcýnýn tipini veren önemli ipuçlarýdýr. Anlatýcý hikâye kahramanýnýn içsel duygularýný anlatmak için onun iç dünyasýna inmemiþ, gizli duygu ve düþünceleri anlatma yoluna gitmemiþtir. Bu açýdan anlatýcý; 1- Doðrudan (baðýmsýz, dolaysýz) konuþma aktarýmýný, 2-Olay örgüsünde, karakter, tasvir vb. hususlarda, “otoriter bir anlatý söylemi”ni seçmemesi vb. durumlarda anlatýcý tipi “ben hikâye si anlatýcý”dýr. Birinci (Ben hikâyesi) Kiþi Anlatýmcýsý: 1. Anlatým Seviyesi Hikâye, anlatým seviyesi bakýmýndan deðiþik bir konumlamadadýr. Bu konumlama; anlatýcýnýn kurgu metnin bir katýlýmcýsý olmasý, dolaysýz konuþma tekniðinin ön planda olmasý ve müdahale sýnýrýnýn sýfýr düzeyinde olmasý gibi unsurlarýn niteliklerinden anlamak mümkündür. Hikâye: A) Temel metin B) Alt anlatýlar (metinler) Temel metin / çerçeve metin, anlatýcýnýn metnidir. Anlatýcý, hikâye kahramaný olmakla birlikte, olay örgüsünü, kurgu metni nakleden kiþidir. Bu durum, anlatýcýnýn konum ve bakýþ açýsýný mekân, zaman, ritmik oluþumlarýn yapýsýnda deðiþmelere, yapýsal nitelikler kazanmasýna, zengin kurgusal yapýnýn ya da tersi durumun ortaya çýkmasýna ve bunlarýn belirginleþmesine neden olmaktadýr. Olayýn bir kahramaný olan anlatýcý, aktörün yaþamý, fiziksel yapýsý, duygu dünyasý (aþk dünyasý), gelecek tasarýmýný kurgusal ve ritmik yaklaþýmlarla anlatmýþtýr. Temel metnin anlatýcýsý olan anlatýcý, zamanlarda yer yer sýçramalar yapmýþ, yer (mekân) tasvirlerinde ise baþarýlý deðildir. Olayýn geçtiði yer (hapishane), anlatýcýnýn projektörüne hiç yansýmamýþtýr. Tasvirler genellikle aktör üzerinde yoðunlaþmýþtýr. “Baðýmsýz dolaysýz konuþma aktarýmý “Free Direct Speech) ile anlatýcý direk aradan çekilerek aktör ile alýcý aktarýcýnýn varlýðýna hiç ihtiyaç duymadan iletiþim kurarlar. Diyaloglarda anlatýcý, muhatap konumundadýr ancak müdahil veya dolaylý bir aktarýcý konumunda deðildir. Diyaloglarda belirginleþen en önemli noktalardan biri de anlatýcýnýn “anlatýcý” konumundan çýkarak “birey”selleþmesidir: Örnek: “…Bu arada hanýmla telefonda konuþuyoruz. Aslýnda konuþmuyoruz. Telefonun bir uçunda o aðlýyor, diðer ucunda ben aðlýyorum!.. Artýk dayanacak gücümüz kalmamýþ. Baktýk bu iþin sonu yok! Boþanmaya karar verdik. Böyle birbirimizin hayatýný mahvedeceðimize herkes kendi yoluna gitsin diyoruz…Dað daða kavuþuyor, insan insana kavuþmuyor...” Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu: Tayin Meselesi, s.150” Bu kurgusal yapýyý sembolize etmek gerekirse; Alt anlatý metninin anlatý sistemi Anlatý seviyesi kurgusal bir zenginlik taþýdýðýný söylemek mümkündür. Ana metin dýþýnda, ancak yapý ve kurgu bakýmýndan yine ana metine baðlý olan bir alt metin ortaya çýkmýþtýr. Bu metinde de bir anlatýcý ve bir dinleyici (muhatap) söz konusudur. Gönderici ve alýcý dýþýnda bir alýcý daha vardýr ki, bu alýcý metin dýþý muhatap olmakla birlikte temel metnin ve alt metnin temel anlatýcýsý üst anlatýcý (ben)dir. DÜZYAZI TÜRLERÝ Düzyazýlar iþlenen konu ve konunun iþlenme tekniðine göre iki ana grupta incelenir: A. Hikâyeleme yazýlarý B. Düþünce yazýlarý HÝKÂYELEME YAZILARI ROMAN : Yaþanmýþ veya yaþanmasý muhtemel, gerçek veya gerçeðe yakýn olaylarýn belli bir düzen içerisinde anlatýldýðý, yer, zaman ve þahýslarýn belli olduðu uzun yazýlardýr. Konularýna Göre Þöyle Adlandýrýlýr: Psikolojik Roman, Töre Romaný, Macera Romaný, Tezli Roman, Köy Romaný, Tarihi Roman, Egzotik Roman, Mektuplu Roman, Bilim-Kurgu Romaný, Biyografik Roman... Etkilendikleri Edebî Akýmlara Göre: Klasik Roman, Romantik Roman, Realist Roman, “Naturalist Roman" gibi adlar alýrlar. 2. Hikâye (Hikâye) : Yaþanmýþ ya da yaþanmasý muhtemel, gerçek veya gerçeðe yakýn olaylarýn, belli bir düzen içerisinde anlatýldýðý orta uzunluktaki yazýlardýr. Dünya Edebiyatý'nda hikâye türünün ilk örneði Ýtalyan yazar Boccacio'nun Decameron (Dekameron) adlý eseridir. Hikâye türü, Türk Edebiyatý'nda Tanzimat Dönemi'nde ortaya çýkmýþtýr. Dünya Edebiyatý'nda Realizm (gerçekçilik) akýmýnýn etkisinde hikâyeler ikiye ayrýlýr: a) Olay Hikâyesi: Fransýz yazar Guy de Maupassant tarafýndan geliþtirilmiþtir. Bu nedenle Maupassant tarzý hikâye olarak da adlandýrýlýr. Hikâye, belli bir olayýn etrafýnda geliþir. Türk Edebiyatýnda Olay Hikâyeciliðinin en önemli temsilcisi Ömer Seyfettin'dir. b) Durum (Kesit) Hikâyesi: Sovyet yazar Antony Çehov tarafýndan geliþtirilmiþtir. Bu nedenle Çehov tarzý hikâye olarak da adlandýrýlýr. Bu tür hikâyelerde belirli bir olay yoktur. Hayattan bir kesit sunulur. Durum hikâyeciliðinin Türk Edebiyatýndaki en önemli temsilcisi Sait Faik Abasýyanýk ve Memduh Þevket Esendal'dýr. HÝKÂYE ile ROMAN ARASINDAKÝ BENZERLÝKLER a) Her ikisinin de yazarý bellidir. b) Her ikisinde de giriþ, geliþme ve sonuç bölümleri vardýr. c) Her ikisinde de gerçek veya gerçeðe yakýn olaylar anlatýlýr. d) Her ikisinde de olaðanüstü özelliklere sahip olmayan, normal yapýda kahramanlar (kiþiler) vardýr. e) Her ikisinde de olaylarýn geçtiði zaman ve mekân bellidir. HÝKÂYE ile ROMAN ARASINDAKÝ FARKLAR 1) Hikâye kýsa ve orta uzunlukta bir yazý türüdür. Roman ise uzundur. 2) Hikâyede kiþi sayýsý romana göre daha azdýr. 3) Hikâyede genellikle bir tek olay anlatýlýrken, romanda birbirine baðlý olaylar anlatýlýr. 4) Hikâyede olaylar kýsa bir zamaný kapsar, romanda ise genellikle uzun bir zaman söz konusudur. 5) Romanlarda olayýn geçtiði dönemin siyasî, sosyal, tarih durumu hakkýnda bilgi edinilir. Bu durum hikâyelerde pek yoktur. 6) Hikâyelerde sýnýrlý bir mekân söz konusudur. Romanlarda ise olaylar daha geniþ bir coðrafyada meydana gelir. KÝTABA ELEÞTÝRÝ: “Hayata Can Suyu” adlý kitapta yirmi hikâye yer almaktadýr. Kitap kapaðýnda, yazarýn çocukluðunun özlemi olan, bir bisiklet edinme hevesinin hayâli, resmedilmiþ. Arka kapaða ise bu hikâyeden bir bölüm aktarýlarak okuyucunun ilgisi çekilmek isteniyor. Kitap Kapaðýn ön tarafýnda bir kitap ve üzerinde þiþmiþ bir balon, aðaçlar ve altýnda avuçlarýn arasýnda bir kalp bulunmaktadýr. Arka kapakta sadece: “Kitapta kendine dair bilgiler bulduðunda þaþma! Seninle öykülerimiz bir deðilse de ortak yaþanmýþlýklara ayna tuttuðu kesindir. Anlatýlanlar yaþamýn suretidir!” diyerek bitirilmektedir. Kitabýn sýrt kýsmýnda ise sadece, yazarýn adý ve kitabýn ismi yazýlmýþ. Çoðu oldu bittiye getirilen bu tür kitaplarýn baskýlarýnda, mutlaka bir eksiklik bulunmaktadýr. Bu kitapta da öyle olduðu gözüküyor. Matbaacýlar, yayýncýlar, eseri tashih edenler ve yazar, kitabýn baskýsý yapýlýp kapak takýlmasý iþinde dahi gözlemci olmalý; ve kitabýn kaliteli bir baský içinde, yeniden bir tashihe gerek kalmayacak kadar doðru çýktýðýndan emin olmalýlar. Matbaa ile koordineyi kesmemelidir. Bu konuda yazarlarýn da iþi takip etmesi gerekir. Bizde her ne sebep ise kitap yazýlýp bitirildikten sonra, yazar da iþi matbaacýya ve dizgiciye havale edip basýlýncaya kadar matbaaya uðramýyor; halbuki bu davranýþ, yazarýn kendi iþini ehil olmayanlara havale etmiþ olmasýndan baþka bir þey deðildir. Kitap, matbaada baskýya girip kitap kapaklarýnýn takýmýna kadar yazarýn da yeni bir çocuðun doðumunu beklercesine meraklý olarak, matbaa ile yakýndan temasta bulunmasý gerekmektedir. Baþkalarýna havale edilen her iþ gibi bu türde yapýlan baskýlarda da büyük hatalar meydana geliyor. Kitabýn arka kapaðýnda olmasý gerektiði halde, yanlýþ algýlanarak, tercihe baðlý olduðu zannedilen, kitabýn konusuyla ilgili bilgi eksikliðidir. Kitabýn arka kapaðýnda olmasý zarurî olan; ancak verilmeyen bu bilgiler verilerek kitabýn kýsa tanýtýmý mutlaka yapýlmalýdýr. Bu kitabýn konusu nedir, neden bahsetmektedir? Ne maksatla yazýlmýþtýr? Kýsa, bir tanýtým okuyucu için çok önemlidir. Böylelikle okuyucu, bu kitabýn tamamý hakkýndaki bilgiyi, kitabýn tamamýný okumadan anlamasý ve bu konuya ilgi duyuyor ise kitabý almasý bakýmýndan bilgilendirilmiþ olacaktýr. Eðer, bu bilgi ilgisini çekerse ve konu kendisini ilgilendiriyor, merak uyandýrmýþ ise kitap, okuyucuya: “Al beni!.” diyecektir. Aksi durum ise, kitap konu ve olaylar açýsýndan okuyucunun ilgisini çekmediði halde, okuyucuyu kitabý almaya zorlanmýþ; ve onu kandýrmýþ olacaktýr. Bu ise, ne yayýncýya ne de yazara yakýþan bir durum deðildir. Ýlyas Ali DAÞTAN’ýn “Hayata Can Suyu” adlý kitabýnda, kitabýn içinde geçen hikâyelerden birinden, bir aktarma yaparak, dikkat çekilmeye ve kitabýn diðer hikâyeleri de iþte böyle, denmeye getirmesi yerinde olmuþ; fakat hikâyeden bir kesit sunmamýþtýr. Kitabýn sýrtýna yazýlmasý gerek: Kitabýn, nerede basýldýðý, hangi il, hangi yýl olarak kapak sýrtýnda belirtilmesi yararlý olurdu. SANATÇININ HAYATI Yozgat / Çekerek / Kamýþlý Köyünde 08.01.1977 yýlýnda dünyaya geldi. Eþi de bir Kamu Kurumunda çalýþan Ýlyas Ali DAÞTAN evli ve iki kýz çocuðu babasýdýr. Ankara Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Eðitimi okuyan Ýlyas Ali DAÞTAN, bu eðitimin gereði olarak: Kadýn, erkek, çocuk, gençlik ile ilgili Sosyal Yardýmlar; yaþlýlýk, engellilik alanlarýnda Proje Geliþtirici, Uygulayýcý ve Ýdareci olarak çalýþtý. Halen Muratpaþa Belediyesinde Sosyal Hizmetler Uzmaný olarak çalýþmaktadýr. AKEV Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümünde 2018-2020 yýllarý arasýnda, yarý zamanlý dersler verdi. SOSYAL HAYATI: Türkiye Okçuluk Federasyonunda Millî Hakem, Sosyal Hizmet Uzmanlarý Derneðinde Üye, Toplumsal Cinsiyet Eþitliði Derneði Üye, Uluslararasý Af Örgütü Üye, Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikasýnda da üyelik yapmýþtýr. SANATÇININ ESERLERÝ: 1) Kuþ Yuvasý 2) Kadýna Yönelik Þiddetin Kýsýr Döngüsü (Ses Öykü Özendirme Ödülü) 3) Ben Profeministim (Elephant Yayýnlarý 2. Baský) 4) Hayata Can Suyu

 

 



VATAN AÞKIM
Bu caným topraða fedadýr benim
Kanýmla, topraðý kar; vatan aþkým
Bir huzur içinde, yüce gönlümü
Diyardan diyara, sür, vatan aþkým

Toprak et bedenim, savur daðlara
Karýþsýn topraða, can; vatan aþkým
Küllerimden, sýnýr yapýn daðlara
Serhadlerde gözcü, kal; vatan aþkým

Vatan topraðýna serilsin beden
Toprakla belensin, ten; vatan aþkým
Tanklar arkasýna gerilsin beden
Vatan sevdasýna, doy; vatan aþkým

Zincir kelepçede sürünsün beden
Akan kanlarýmla dol; vatan aþkým
Baþým topraðýnda, çarmýkta beden
Taþtan yastýklara, doy; vatan aþkým

Tüm vatan sathýnda duyulsun ünün
Gönüllere bir aþk, sal; vatan aþkým
Bir efsane olsun yaþanan günün
Geleceðe destan, kal; vatan aþkým

Kaným, damla damla akýp, uðrunda
Yüreklerde bir iz, kal; vatan aþkým
Bilesin ki Çaðrý senin uðrunda
Ölmeyip sürünse, az; vatan aþkým
Abdullah Çaðrý ELGÜN
cagrielgun@hotmail.com




 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Abdullah Çaðrý ELGÜN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.

 

Bu dosyanýn son güncelleme tarihi: 29.03.2024 00:27:52