Hayat düðün ve cenazedir ey sevgili. Nasýl toprakta binbir çiçek açarken ve o çiçekler hem düðünlerde hem de cenazelerde kullanýlýrsa, hayatta da çiçek gibi yaþamak gerekir. Ölümü severek ve yaþamaya kök salarak yaþamak gerekir ey sevgili. Hayatta acýmayan yerimiz kalmaz çoðu kere. Açýk bir yara gibi gezeriz de insanlar arasýnda, kimse yaralarýmýza merhem olmaz. Yine de ey sevgili umut da bir çiçektir. Hem sevgiliye uzatýlýr bir umutla hem de güllerin her dem olmadýðýný hatýrlatarak aþkýn umutlar geçmeden yaþanmasý gerektiðini anlatýr. Ey sevgili çiçekler kurumadan, gönül evimden cenazeler kalkmadan seni sevmeliyim. Önce bir düðün yapmalýyýz ve evlenmeliyiz sonra bir ömür sadýk kalarak evimizden bir cenaze olarak çýkmalýyým. Bir gözümü kýsýp diðer gözümle alabildiðine sana ve hayata alabildiðine bakabilmeliyim. Bir yandan bir evin çöken duvarý gibi dururken bir yandan da o duvardan sarkan hanýmeli çiçeði gibi kokmalýyým. Bir taraftan ölüm kokarken bir yandan da bembeyaz çiçekler gibi yaþama tertemiz bir umutla baðlanmalýyým. Senin için ölüp tabutumda karanfil mezarýmda gül olacaðýna, senin için yaþayýp hayatýmýn gülü ve nergisi ol demeliyim ey sevgili sana. Ey sevgili þimdi dinle beni. Mezarýma konan gül mi olmak istersin yoksa yataðýma dökülen gül yapraklarý mý? Eðer dersen ki yataðýnda gül yapraklarý, gecelerinde sarmaþýk gülleri olayým. Öyleyse bir kurdele takayým beline. Bir demet çiçek gibi gir hayatýma. Evlen benimle. Düðünümüzden cenazemize kadar bir hayat yaþayalým. Hem yaþamý hem ölümü beraber sevelim.