..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Öküzün rengini dışında, insanın rengini içinde ara. -Mevlânâ
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sanat > Coşkun Karabulut




24 Kasım 2011
Şiir Olan ve Olmayan  
Coşkun Karabulut
Nerede güzel bir şey olmuşsa hemen şiire benzetilir ve "şiir gibi" denir. Gibisi bile güzel olan şiirlere baktığımda, şiir diye yazılan bu kadar şeyin neden güzel olmadığına şaşar kalırım. Güzel olan her şey "şiir gibi", ancak şiir diye yazılanların güzel olmakla uzaktan yakından ilgisi yok.


:AFAE:
Nerede güzel bir şey olmuşsa hemen şiire benzetilir ve "şiir gibi" denir. Gibisi bile güzel olan şiirlere baktığımda, şiir diye yazılan bu kadar şeyin neden güzel olmadığına şaşar kalırım. Güzel olan her şey "şiir gibi", ancak şiir diye yazılanların güzel olmakla uzaktan yakından ilgisi yok. Ve bunun sonucu olarak toplumda şiirin sevilmediği, şiir kitaplarının satılmadığı yönünde bir kanı oluşuyor. İşin ilginç yanı da, bu şiirin sevilmemesi konusunda suçun okurlara atılması. Şiir diye şiirden başka her şey yazanların savıdır bu. Oysa halkın sevmediği şiir değil tam tersine " şiir olmayan" dır. Bu kadar çok şiir(!) yazılıp da şiirin sevilmemesi ya da şiir kitaplarının satılmamasının başka ne nedeni olabilir ki?

Şiiri edebi bir tür olmasının dışında, yaşamla çok yakın bir ilişki içinde hatta çoğu kez özlenen, olması gereken bir yaşamın ta kendisi olduğunu düşünürüm. Olumluluğu içinde taşıyan bir yaşam biçimi ve eylemlerin tümü olarak düşünürüm. Kağıda dökülen sözcükler ise, yaşamın içinde var olan bu şiirsel eylemlerin anlık fotoğraflarıdır. Asıl olan yaşamın şiirsel olmasıdır. Şairin yaşamı da bunun içindedir elbet. Kağıtlara dökülen sözcükler şiir olup akarken; yazanın dünyasından yükselen heyecanın, onu alımlayanlar tarafından da duyumsanması beklenir. Bu duygu aktarımı sağlandıktan sonradır ki şiir yazılmış olur. Yoksa eksiktir, olmamış demektir.

Şairin kendi yaşantısında olsun, gözlemlediği yaşamlarda olsun, şiir önce yaşamın içinde yakalanmalıdır. Yaşamın içinde insanların birbirini mutlu etmek için yaptığı her eylemde şiir tadı vardır biraz. Hiç nedeni yokken, beklenmedik bir anda bir arkadaşınızı telefonla arayıp , hatırını sormanız bir şiirdir. Hasta olan bir dostunuzu, gecenin bir saatinde ziyaret ederek sıkıntısını paylaşmanız bir şiirdir. Özel bir gün bile değilken , sevdiğinize çiçek vermek bir şiirdir. Yoldan geçerken size bakıp duran bir köpeğe selam vermeniz bir şiirdir. Saymakla bitmez bunlar. Birlikte yaşadığınız insanlara ya da tüm canlılara, yaşamlarını kolaylaştırmak için, onları mutlu etmek için yaptığınız her eylem şiir gibi de değil, şiirin tam kendisidir. Bunları yaşayan, duyumsayan, gözlemleyen şairlerin de yaptığı şey, bu şiirsel anların ebedi kılınmasından başka bir şey değildir.

Bu demektir ki, şairler elbette kendilerinde var olan şair yeteneklerine sahip olmakla birlikte, şiiri bu yeteneklerini ve birikimlerini kullanarak yaşamın içinden çıkarmalıdırlar. Mutlaka kendisi yaşamalıdır demiyorum ama keskin gözlemleriyle yaşamdan almalıdır şiirsel kaynağını. Böylece çift taraflı bir şiirsellikle oluşan şiir çıkar ortaya ki , gerçek şiir budur bana göre. Bir yanda yaşamın şiiri bir yandan da yeteneği , duyarlılığı ve birikimiyle baştan aşağı donanımlı bir şairin yaşamdaki bu şiiri yakalayarak, bir de kendi teknesinde yoğurarak somut bir şekilde şiir olarak nesnelleştirmesi.

İşte böyle bir şiirin güzel olmaması ve sevilmemesi olası mıdır? Değildir elbet. Böyle şiirler de çok ender ortaya çıktıkları için de, okurlar değerini bilirler ve ilgilerini esirgemezler. Çünkü şiir alımlandığı anda ortaya çıktığına göre, okurların da bu şiirin yazılmasında büyük katkıları bulunmaktadır. Neyin şiir neyin şiir olmadığını bildikleri için de, şiiri gördükleri zaman dört elle sarılırlar.

Sözcükleri alt alta yazmanın şiir olduğunu sanan ve bunları şiir olmadığı halde şiir diye ortaya çıkarıp üstelik bas bas bağıranlar, şiirin okunmadığını, sevilmediğini söylüyorlar. Gerçek anlamda şairlerle kendilerini bir kıyasladıklarında, niçin şiir okunmadığını ve buna sebep olanın da kendileri olduklarını anlayacaklardır. Pek anlayacaklarını sanmadığım için biraz ip ucu vermek istiyorum. Şiir yazamayan ama yazdıklarını şiir diye okuyanlara bir baktığımızda; bir şiir dinletisinde herkese bir şiir okumak için izin verildiğinde, bunlar beş on şiir okurlar. Olmadık yerde, olmadık zamanda şiir okumak için ısrar ederler. Üstelik de en uzunlarını. İnletirler dinlemeye gelenleri. Bundan da büyük zevk alırlar. Ne kadar çok işkence yaparlarsa, o kadar iyi şair olduklarını sanırlar. Eğer birisi bir dinletide, kendinden istenmediği halde çok şiir(!) okuyorsa bilin ki okuduğu şiir değildir. Çünkü kendisi şair değildir.
Gerçek şairler, istenmeden şiir okumazlar. Okumaları için ısrar edildiğinde ise dinleyenleri sıkmadan ve tadında bırakarak bitirirler okumayı. Çünkü şiir ne bir eksik, ne de bir fazla sözcükle kurulur. Her şey ölçüsündedir, tamı tamınadır. Şiir olmasını bu her şeyin yerli yerinde ve olması gerektiği kadar olmasından alır. Tadını da buradan alır. Gerçek şairler de her şeyi tadında bırakarak yaptıkları için, her zaman sevilirler, okunurlar ve kitapları okurları tarafından kapışılır.

Olur ya, bu şair olmayanların piyasada koşturup da,okurları, gençleri ve öğrencileri şiirden soğuttuklarını gördüğümüzde, gerçek şairlerin kim olduğunu ve gerçek şiirin ne olduğunu öğretmek üzerimize düşen bir namus borcu gibi geliyor bana...


















Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sanat kümesinde bulunan diğer yazıları...
Şiir Dili
Şiir Yazmak Kolay Değil Şair Olmak Göz İster

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Susuz Bir Dünyada Umuda Yolculuk

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Çizgi [Şiir]
Git [Şiir]
Ne Olur [Şiir]
Çizgi [Şiir]
Sodalı Şiir [Şiir]
Yalnızlık [Şiir]
Yol Ayırımı [Şiir]
Terspektif [Şiir]
Vasiyet [Şiir]
Bu Aşk da Bitecek Bir Gün [Şiir]


Coşkun Karabulut kimdir?

Şiiri en az sözle en çok şeyi anlatmak olarak görüyorum. Bu nedenle şiir denilince kısa şiir aklıma geliyor. Bayılıyorum dolu dolu atom gibi anlam taşıyan şiirlere. Biraz düşünce, biraz mizah. Tebessüm ettiren ama düşündüren şiirleri seviyorum. Böyle yazmaya çalışlıyorum. Böyle yazılan şiirleri seviyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Güzellikler yaratan her insandan etkilenirim. Sunay Akın, Eric Fried, Özdemir Asaf, Cemal Süreya, Melih Cevdet Anday, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Hilmi Yavuz


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Coşkun Karabulut, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.