..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
En güzel özgürlük düşü, hapishanede görülür. -Schiller
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Anı > Galip Sertel




21 Haziran 2012
Cemal Süreya  
Galip Sertel

:BCFI:
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"
Cemal Süreya

bir çocuk geçiyor terli kaldırımlardan sabah sabah
kül rengi ışık salvosunda kaybolmuş gözleri
adı Cemal Süreya
kahvaltısı dağılmış dört bir yana" Anadolu şiiri"
güneş taptaze doğuyor çiyli tepelere
"aşkı haraca bağlanmış"kızlar
kale duvarlı evler
sisli yalnızlıklarında bir Cemal Süreya şefkati bekler
tüfekler iyi niyet bağdaş kurmuş
düzyazı suskunluğunda sığ sular
yollarda jandarma ,eşkiya
kahvaltı sofralarında bir Cemal Süreya arar
sen ki
yersiz yurtsuz edilmiş bir göçebe çocuğu
damağında döllenir tadı yol kavşağı kahvaltıların
hasbelkader yudum yudum yaşadın savrulmuşluğu
ve hasım düşlerin gelir "yırtılan ipek sesiyle"
peyderpey gelirler otururlar sofrana sefil sefil
çilesi dolmamış evlerden
yıkılmış çadırlardan gelirler "Afrika dahil"
beklediğin "geniş zaman" uslanır telgrafın tellerinde
kalk gidelim Necibe "vakit var daha "deme
kalk gidelim geç kalmadan
Cemal Süreya şimdi geçer buradan...

Galip Sertel




Ve Şiirin Hikâyesi



Her nasılsa, neredeyse ansızın büyümüş, delikanlı oluvermişiz Tuna boylarında... Bir mecnunluk havalarında bir Alişim edası ile kızlara iltifatlar etme, "sevda sözleri" söyleme zamanları gelip çatmış,bir de Anadolu'nun sıcak bağrından kopup gelmiş bir Cemal Süreya şiiri haykırıp duruyor akşam sabah içimizde dışımızda ...Cemal Süreya'nın"Kanto'sunu" okuyoruz uluorta,yüksek sesle,etrafta işidilsin diye,dünyada güzel sözlerin varolduğu duyulsun diye.. ..Nereden, nasıl geçtiyse ele,el yazmalar eksikyazılmış mısralarla, kızların gökyüzü mavi gözlerinin derince pınarlarına damlayıp:
" Ben nerede bir çift göz gördümse/Tutup onu güzelce sana tamamladım /Sen binlerce yaşayasın/Sen benim olasın diye yaptım bunu"
diyerek gururla,israrla okuyoruz,şaaşalı efsunlı delikanlı havalara girip tantanalar basıyoruz, garsonu çağrıyoruz... Garsonun adı Barba,getirdiğ bira,garsonun adı Hakkı,getirdiğ rakı...
Efkârlanıp, gemiler, abalar yanıyor, halimiz harap,garsonun getirdiğ şarap...Hey gidi delidolu gençlik heyyy...
Sonra uzun bir zaman diliminde yaşanılacak büyük acılardan yılmamayı, gencecik beyinlerimize cesaret,umut aşılayan Cemal Süreya şiirlerini okumaya başladık..
1950 lerde Bulgaristan'dan Türkiye'ye bir büyük göç yaşanmış,iki devlet arasında anlaşmazlıklar,iki tarafın birbirlerini suçlamalar olmuş,sınır kapıları kapanmış,soğuk savaşın soğuk
rüzgârları esmeye başlamış,asırlarca yüzüstü bırakılmış fakir fukaranın, sefillerin yegâne umudu olan sosyalizmin ,sosyalist sistem günün emperyal güçlerine karşı koyabilme kaygısı ekseninde,bir savunma cabasında, bir işgüzarlık çaresizliğinde "demir perdesi" ülkelerinde varolan, uykularda olan o milliyetçilik akımları hortlamış,ne bileyim,belki de dünyayı yönetenkatrani karanlık güçlerin bir büyük oyunu devreye konulmuş,dünyamızın çok köşesinde şovenistliğe kapılar ardına kadar açılmış veTürkiye'den Bulgaristan'a her çeşit kitabın sokulması yasaklanmıştı.Bu sebeplerle Cemal Süreya'nın şiirleri aslından farklı farklı,herkesler kendinden bir şeyler ilâve ederek elden ele dolaşıyor,gönüllere yerleşiyordu .
Taaa ki 1985 cehenneminde,müslüman azınlıkların adları hristiyan adları ile değiştirilp,koca memeleket kocaman bir toplama kampına dönüştürülüp, müslüman Türk'ün,Pomak'ın, Roman'nın, hattâ hristiyan Bulgar'ın da bir hafıza tutulmasına mahkum edilip, 1989 senesinde milliyetçi Jivkov rejiminin çökmesine kadar... Lâkin alem yine o alem,yine göç, yine sokaklar,meydanlar ırkçı söylemlerle çalkalanmakta,
tehditler,tedhişler durmadan artmakta ve Ocak 1990...Silistre şehrinin buz tutmuş kaldırımlarında,ellerinde Bulgaristan bayrağı ile binlerce yurttaşım,vatandaşım, meslekdaşım,hani şairin sitemler ettiği gibi /Fakat alıp verilir bir selam kalmıştır/dercesine kapı komşum,hani çocuklarımızın çocuk parklarında kaydıraklarda eğlendiği, salıncaklarda hep beraber sallandıkları çocukların anaları,babaları,beraberce oturup muhabbetler ettiğimiz insanların:
"Bulgaristan Bulgarlar'a ,Türkler Türkiye'ye" diye bağrışları,çığırtkanlıkları Tuna düzlüğünü çınlatırken, bir de acı haber Türkiye'den geliyor.
Cemal Süreya öldü...
9 Ocak 1990...Olamaz diyorum, olmamalı diyorum...Şimdi değil zamanı! ...
"Ben nereye gittimse bütün zulumlardı /Bütün açlıklardı kavgalardı gördüğüm/ Kötülüklerin büsbütün eğemen olduğu/ Namussuz bir çağ bu biliyorsun"
diye haykıran,acıların cehennemini yaşamış, "kan var bütün kelimelerin altında" diyebilen hüznün şairi,"zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar"
diye isyan eden, sen değil miydin Cemal Süreya ? Sen bir umut ağacımız iken, bizi böyle yüzüstü koyup ölümün sükutuna nasıl sığınabilirsin? Olamaz diyorum ve irkiliyorum... Çaresizliğin çıkmaz sokaklarında yine o büyük şiirin şairi Cemal Süreya geliyor yorgun parmaklarının arasında yorgun sigarasıyla...
"Bir çocuktun sen parıltılar yaratacaktın düzensizliğinden " diyerek sitemini başka zamanlara sakla diye tenbihlercesine,"su verdim bu sabah çiçeklere" deyivereyim mi ağabey?
Ve birdenbire,birdenbire o barbar akşamlar sabaha dönüşüyor,terlemiş gibi duruyor buzlu kaldırımlar. O buzlu kaldırımlarda gözünü millyetçilik bürümüş faşizan isteriyle, düşmanca çığlık atan,feleğin bir iradesiz oyuncağı olmuş, o aldatılmış kalabalıklar bir masum çocuğu andırır gibi oluyor gözlerimde ve gözlemlerimde. O gün bu gün yazmaya çalıştığım şiirin ilk mısaralarını mırıldanıyorum sessizce:
"bir çocuk geçiyor terli kaldırımlardan sabah sabah
kül rengi ışık salvosunda kayboolmuş gözleri
adı cemal süreya"

Galip Sertel




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bazı Şeyler
Dolaşır Dururmuş Hep Daha
Zamanla Beş Gerçek
Biraz Şiir
Sen Sebepsin Ey İstanbul
Dil,su ve Sen
Bohça
Adı İle Birli Birli Bir Kış Bozgunu
Çocuk ve Masal
Sen Gidersen


Galip Sertel kimdir?

Emekli öğretmen.

Etkilendiği Yazarlar:
Fuzuli,Nedim,Namık Kemal,Nazım Hikmet,A.İlhan


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Galip Sertel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.