Ýki kere bilenmiþ
elle, simli lacivert, þekilsiz, aðýr
sýrt dayamalýk koca taþýn üstünde
Hiçbir anlam ifade etmem taahüdünü baþtan ve sevimsiz
ve itiraz kabul etmesiz yüze vuran
Gözleri, botlarý, çadýr direklerini utandýrýp, piþman eden zemininde
Sert ve yumuþak olmayan
beyaz, açýk mavi, gri ve bi’ çay demlemellik vakitte siyaha dönen
adamlarý, kadýnlarý, kurtlarý ve Yeti efsânelerini utanmazlýkla
bi’ hapazda gömen
Yüzde izler, kýrmýzý kabuk baðlama vaatli inlemeler býrakarak gelen
Elsiz, ayaksýz ve tüysüz olduðunu bildirmeden
arkadan dolanýp sarýveren, önden tokadý basýveren
Uzatan, uzaklaþtýran, usa taklalar attýran
Ýlk çivinin nemli sesiyle ümitsizliði boyna dolayan
Ýþte! orada, görüyosun sen de
Ölmeyeceðimiz yalanýný gömmeye geldiðimiz yer
Sen, ben, kulbu çýkarýlabilen tavalar, cep ýsýtýcýlarý ve çalýþmayacaðýndan emin olduðumuz fenerle
Koptuk iþte, þehir yok, þehir kelimesinin arkasýndaki hiçbi’ þey yok,
metro duraklarý, yaya geçitleri, pazardaki pazarlýk
saðýmýz, solumuz, önümüz arkamýz kalabalýk
Ýstediðin oldu iþte,
Buradayýz öpüþmek istedðimiz yerde
Tam da senin istediðin gibi hem, eser yok kar baykuþundan bile
Bak da baðýr, bak da söyle
Sierra Alone!